Translate.vc / испанский → турецкий / Tiene
Tiene перевод на турецкий
439,415 параллельный перевод
Ya no tiene motivo para estar aquí, ¿ no?
Artık burada olması için bir neden yok, değil mi?
¿ Tiene pruebas?
Peki kanıtı var mı?
En el fondo, tiene buen corazón.
Özünde çok sağlamdır.
Tiene sentido.
Bu da gayet doğal.
- Esto no tiene sentido.
- Bu çok mantıksız.
Usher lo tiene controlado.
Usher durumu kontrol altına aldı.
Tiene que haber una salida, Francis.
Bir çıkış yolu olmalı Francis.
El final de Frank Underwood no tiene por qué ser el tuyo.
Frank Underwood'la birlikte batmak zorunda değilsin.
No sé qué información tiene pero no vuelva a llamarme.
Elinizdeki bilgi ne olursa olsun... beni bir daha aramayın.
Porque su esposo no tiene apoyo.
Çünkü kocan desteklenmiyor.
Creo que Francis tiene que ser el centro de esto.
Bence bu konuda Francis ön planda olmalı.
- Tiene que estar armada.
- Zırhını kuşanmalısın.
- Tiene que hacerse.
- Olması gerekiyor.
Tiene que salir indemne de todo este proceso.
Bu süreci hasarsız atlatmasını sağlayalım.
Tiene acceso a demasiada información.
Huzursuz edici derecede çok şey biliyor.
Tiene un teléfono que le dieron a la Sra. Barnes.
Bayan Barnes'a verilen bir telefonu ele geçirmiş.
Tiene un solo número : el suyo.
Sadece sizin numaranız aranmış.
Hammerschmidt tiene una nueva teoría.
Hammerschmidt'in yeni bir teorisi varmış.
Tiene mucha mala suerte.
Çok şanssız bir adam.
Solo hablamos cuando uno de los dos tiene problemas.
Sadece başımız beladayken görüşürüz.
No tiene ideología ni puntos de referencia.
İdeolojisi yok. İzlediği bir hedef yok.
Uno tiene una idea, y se extiende.
Birinin kafasına bir fikir girdi mi yayılıyor.
Sí, tiene que serlo.
Evet, öyle olması lazım.
¿ Quién tiene el manuscrito?
Müsvedde kimde var?
Tiene más recursos de lo que crees.
Sandığından daha becerikli biri.
Seth, esto no tiene que ver con los sobornos ni con Kalabi ni con nada de lo que se acusa al presidente.
Seth, bunun ne seçim yolsuzluğuyla ne Kalabi'yle ne de Başkan'ın suçlandığı herhangi bir konuyla ilgisi var.
No me gusta ser yo la que se lo diga, pero su presidencia no tiene remedio.
Bunu benden duymanızı istemezdim... ama başkanlığınız geri dönülemez bir durumda.
- ¿ Qué valor tiene para usted?
- Bunun senin için değeri ne?
Tiene la palabra.
Söz sizde.
Si tiene una declaración escrita, la incluiremos después.
Yazılı bir ifadeniz varsa sonrasında dâhil ederiz.
Eso no tiene sentido, Francis.
Bunun mantığını anlamıyorum Francis.
Si tiene preguntas sobre Zoe Barnes, hable con mis abogados.
Zoe Barnes'la ilgili soruların için avukatlarımla görüşebilirsin.
Aún no tiene cargo, pero Usher dirige la transición.
Resmî bir unvanı yok ama geçişi Usher yönetiyor.
Davis tiene razón.
Davis haksız değil.
Francis, para que funcione el indulto, tiene que parecer que nos alejamos.
Affın inandırıcı olması için ayrılmış gibi görünmeliyiz Francis.
Mi esposo tiene buena salud.
Eşimin sağlığı gayet iyi.
Tiene muy buenos amigos, Sr. Stamper, que alejaron a los medios.
Basının buna karışmamasını sağlayan çok iyi dostlarınız var Bay Stamper.
La presidenta tiene los archivos de Macallan.
Macallan'ın dosyaları Başkan'da.
Si tiene algo que decir, este es el momento.
Bir şey söyleyeceksen şimdi tam zamanı.
Mi padre se va a casar con mi antigua niñera Lorraine, que tiene un hijo,
Babam, eski bakıcım Lorraine'le evleniyor. Lorraine'in de bir oğlu var.
Tiene un mensaje de Martin.
Martin'den bir mesajınız var.
¿ Por qué tiene que estar pasando esto hoy?
Neden bugün oldu ki sanki?
Por Dios, Louise, tiene que haber algo que puedas hacer.
Lütfen Louise, yapabileceğin bir şey olmalı. Tamam.
Un niño tiene que temer a su padre.
Bir çocuk babasından korkmalı.
Están destapando una trama con madera barata que tiene algún químico que enferma a la gente, y Armarios, Armarios, Armarios, Armarios compró un montón.
İçinde insanları hasta eden bazı kimyasallar bulunan ucuz kereste skandalını ifşa ediyorlar. Dolaplar, Dolaplar, Dolaplar, Dolaplar da epey bir almış.
Bueno, tiene que haber, y tenemos que encontrarlo antes que mi padre.
Olması gerek. Babamdan önce bulmamız lazım.
Mi madre tiene novio nuevo y no quiere que él sepa que tiene hijos, así que cuando va casa, duermo en la sala de conferencias.
Annemin yeni bir sevgilisi var ve adamın, çocuğu olduğunu öğrenmesini istemiyor. O yüzden o geldiğinde konferans odasında uyuyorum.
- Tiene alergia. Sí.
- Alerjisi varmış.
Puedo mirar a ver si Phil tiene en el coche esa cosa que se sacude así.
Phil'in arabasında şu sağa sola sallanan şeyden var mı bakayım.
¿ Eso qué tiene de santo?
Bunun nesi kutsal?
¿ Tiene un nombre negro?
Siyahlar demiyor mu?