Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / испанский → турецкий / Todas

Todas перевод на турецкий

122,636 параллельный перевод
Todas esas vueltas a por suministros las manejo yo,
Tüm tedarik işleri beni takip ediyor,
No sabía cuántas necesitabas, así que las tomé todas.
Kaçına ihtiyacın olduğunu bilmiyordum, Bu yüzden hepsini aldım.
Hicimos esto en todas las elecciones que ganamos.
Kazandığımız her seçimden önce bunu yaptık.
¿ De todas las personas, tú me sermoneas sobre lo que es indecoroso?
Neyin uygunsuz olduğu konusunda bana sen mi ders veriyorsun?
¡ Por orden del consejo federal, todas las fronteras suizas han sido cerradas debido a la guerra!
Federal konseyin emriyle savaştan ötürü bütün İsviçre sınırları kapatılmıştır!
Y de esa manera, cuando el próximo eclipse se acerque a nosotros, estos cálculos explicarán de una vez por todas, la relatividad y el motivo de la fastidiosa órbita de Mercurio alrededor del sol.
O yüzden bir sonraki tutulma gerçekleştiğinde bu hesaplamalar göreliliği ve Merkür'ün Güneş'in etrafındaki sinir bozucu yörüngesini kesin bir şekilde açıklayacak.
Desaparece a todas horas del día y la noche. Y lleva todo el tiempo ese maldito uniforme, como un crío que juega a disfrazarse.
Gece gündüz saatlerce ortadan kayboluyor ve oyun oynayan bir çocuk gibi sürekli o lanet üniformayı giyiyor.
Elsa, le he pedido el divorcio a Mileva de todas las formas imaginables.
Elsa, Mileva'dan akla gelebilecek her şekilde boşanma istedim.
Definirán la relatividad general de todas las formas de movimiento.
Bütün hareket şekillerinin genel göreliliğini tanımlayacaklar.
Saldrá de nuestras vidas y todos podremos pasar página, de una vez por todas.
Hayatımızdan çıkar ve böylece hepimiz yolumuza devam edebiliriz, kesin bir şekilde.
Tenemos todas las armas conocidas por el hombre.
Bilinen her türlü silah var.
Eso y todas las personas que quieren matarme es agotador.
Bu ve beni öldürmeye çalışan buncainsan çok yorucu.
He dedicado mi vida a la libertad de pensamiento, paz para todas las personas, ¿ y a un director de espionaje americano le preocupan mis afiliaciones?
Ben hayatımı düşünce özgürlüğüne, bütün insanlar için barışa adadım. Sizin Amerikan casusluk müdürünüz benim ilişkilerimle mi ilgileniyor?
¿ Y ahora se supone que yo sea quien sane todas las heridas - de la guerra?
Şimdi de savaşın bütün yaralarını iyileştirmesi gereken ben miyim?
"Albert Einstein asesora, aconseja o enseña resistencia individual a todas las autoridades admitidas, ya sea una cuestión de paz o de guerra, de gobierno o de religión, de matemáticas o de antrología..."
"Albert Einstein kabul edilmiş tüm otoritelere karşı bireysel direnişi tavsiye ediyor, savunuyor veya öğretiyor." "Gerek savaş veya barış, hükûmet veya din gerekse matematik veya antroloji..."
Sí, esto es un show de lucha, y sí... todas tendrán que luchar en la televisión frente a miles de personas.
Evet, bu bir güreş programı ve evet hepiniz kablolu TV'de güreşeceksiniz, binlerce seyirci için.
Por favor, informe al Führer que mi prioridad será reclamar la gloria de la ciencia alemana depurando la Academia Prusiana de todas las influencias extranjeras e impuras.
İlk icraatımın Prusya Akademisini tüm yabancı ve saf olmayan etkilerden arındırarak Alman biliminin ihtişamını geri kazanmak olacağını lütfen Führer'e bildirin.
Quieren saber que cuando acaben de comer y vuelvan a sus casas, todas sus cosas seguirán ahí.
Yemeklerini bitirip eve döndüklerinde eşyalarını karşılarında göreceklerini bilmek istiyorlar.
Todas las chicas fantasean con desnudarse, pero esto no es para todas.
Striptiz her kızın rüyası olabilir ama her kızın harcı değildir.
Esto no es para todas.
Striptiz herkesin harcı değilmiş.
Todas las unidades, procedan con precaución.
Müdahale eden tüm birimler dikkatli olsun.
Todas, arriba.
Herkes kalksın. Yaslanın.
Todas saben que el bar violaba la ley.
Burada yasalara karşı gelindiği malumunuz.
Lo que quiero decir, lo que quiero dejar muy en claro es que todas tienen derechos.
Altını çizmek istediğim tek bir nokta var, o da hepinizin hakları olduğu.
¿ Cómo recuerdas todas esas cosas?
Bu kadar şeyi nasıl hatırlayabiliyorsun?
Todas sabemos por qué estás aquí.
Niye burada olduğunu hepimiz biliyoruz.
Al iniciar una investigación, analizamos todas las posibilidades.
Soruşturmanın başında tüm ihtimalleri değerlendiririz.
Antes de decidirnos por una iglesia, queríamos investigarlas a todas.
Bir kilisede karar kılmadan önce hepsini araştırmak istedik.
Que el Señor te ampare si me comes todas las Pringles.
Cipslerimi bitirirsen Tanrı yardımcın olsun.
En 1890, Eugene Schieffelin, nacido en el Bronx y aficionado al teatro, decidió introducir en el continente americano todas las aves mencionadas en las obras de Shakespeare.
Bronx doğumlu tiyatro sevdalısı EugeneSchieffelin 1890 yılında Shakespeare'in oyunlarında bahsi geçen tüm kuş türlerini Amerika kıtasına getirmeyi kendine vazife edindi.
Cuando predica y mira todas esas almas, ¿ ninguna está perdida?
Vaaz verirken o insanlara baktığında hepsi de inançlı mı görünüyor?
Pasé el día imaginando hipótesis de cómo será mi vida y detesté todas.
Gün boyunca farklı gelecekler hayal ettim ve hepsinden nefret ettim.
Allí están todas las cifras.
Rakamlar ortada.
Hace poco fue a verme un cliente potencial que tiene complejos en todas partes.
Potansiyel bir müşterim vardı. Bir süre önce şirkete geldi, bir sürü tatil köyleri varmış. Gitmeyi teklif etti.
Y está lejos de todas las tierras que usan para cultivo.
Malı yetiştirdiğiniz arazinin de çok uzağında kalmış olur.
Pendemos todas de un hilo.
Hepimiz çok uğraşıyoruz.
Si ambos estamos en el perímetro del ring, uno de nosotros estará en todas las tomas.
İkimiz de ringin çevresinde olursak her çekimde birimizi görürsünüz.
No miraré, solo les deseo suerte a todas.
Hayır, gözetlemiyorum. Herkese iyi şanslar diliyorum.
Al principio de todas las obras, elijo algo al azar entre el público para mirar.
Her oyunun başında, izleyiciler arasında bakmak için bir şey seçerim.
Sam, te fuiste, todas tuvimos que tomar las decisiones.
Sam, sen gittin, herkes karar vermek zorunda kaldı.
Todas las campanas y silbatos habituales.
Her zamanki gibi çan ve düdükler.
Pero lo que la mayoría de idiotas no sabe es que esas empresas están todas dirigidas por magos.
Ama çoğu salak bilmiyorsa, o şirketlerin hepsi sihirbazlara ait.
Que estaría por encima de todas las naciones existentes y como mediador en todas las disputas, haría que las guerras mundiales fueran algo del pasado.
Var olan bütün ülkelerin üzerinde durur ve bütün anlaşmazlıkların hakemi olduğu için dünya savaşları tarihe karışır.
Todos los periódicos lo dicen, y todas esas cosas que dice usted sobre el Universo bueno, son muy importantes para los niños de EE.
Bütün gazeteler öyle söylüyor. Evren hakkında söylediğiniz onca şey falan Amerika'daki bütün çocuklar için çok önemli.
Casi todas las flores de la naturaleza tienen un cierto número de pétalos.
Doğadaki neredeyse tüm çiçeklerin belli sayıda taç yaprağı vardır.
¿ Y, de todas formas, por qué rayos le importa?
Hem niye umurunda oluyor ki?
Tuve que considerar todas las variables.
Bütün olasılıkları düşünmem gerekiyordu.
Después del 11 de septiembre, Seguridad Nacional repartió radios a todas las principales tiendas.
9 Eylül'den sonra Milli Güvenlik,... tüm büyük mağazala telsiz gönderdi.
A todas las unidades, prueba de radio.
Tüm birimler, Telsiz kontrol.
Sí, Grayson y Jessica daban clases de inglés en la misma escuela pero hace dos semanas ella le bloqueó en todas las redes sociales lo cual es ahora mismo una señal clarísima de problemas entre un hombre y una mujer.
Evet, Grayson da Jessica da aynı okulda İngilizce öğretmeniymiş, ama iki hafta önce Jessica onu sosyal medyada bloklamış, bu da çift arasında sorun olduğunun sağlam bir göstergesi.
Me gusta mi estudio, con todas mis cosas así.
Çalışma odamı, her şeyimi olduğu gibi seviyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]