Translate.vc / испанский → турецкий / Verdi
Verdi перевод на турецкий
40,398 параллельный перевод
Dukakis no solo se opone a la pena de muerte, permitió a los asesinos de primer grado salir de prisión los fines de semana.
Dukakis, ölüm cezasına karşı çıkmakla kalmadı, birinci derece katillere hafta sonları hapishaneden çıkma izni de verdi.
Lo que pasó es que nuestro directorio revisó los temas en que ALEC trabajaba y decidió que no nos ocupamos de temas sociales, sino que nos enfocamos en temas económicos.
Sonuçta yönetim kurulumuz ALEC'in üzerinde durduğu konulara baktı ve sosyal konuları değil de ekonomik konuları ele almaya karar verdi.
Bien, entonces podemos dárselo a Cahill, porque él lo acaba de citar.
Güzel, o zaman bunu Cahill'e verebiliriz. Çünkü o zaten mahkemeye verdi.
Eso tuvo que haber pasado hace seis años, pero el fondo de pensiones de maestros del estado decidió invertir su dinero con William Sutter.
Altı yıl önce bunun gerçekleşmesi lazımdı, ama sonra eyalet, öğretmen emekli fonunu William Sutter'a yatırım yapmaya karar verdi.
¿ Tenía un testigo y su abogada de oficio - la dejó escapar?
Tanığın vardı ve kamu avukatın kaçmasına izin mi verdi?
Él le da información privilegiada a ella, así que si él cae, ella cae con él en lugar de ti.
Bilgileri sana değil, ona verdi. Bu iş olursa, sen değil o içeri girecek.
Si un hombre no acepta que su mujer salga con otros, entonces, ¿ para que peleó Susan B. Anthony?
Eğer bir adam kadınının başkalarını görmesine izin vermiyorsa, Susan Anthony boşuna mı bu kadar savaş verdi?
No necesito guardar nada para el juicio porque hiciste un trato con este hombre para nada, me diste a mi mejor testigo y esta declaración se acabó.
Duruşmaya saklamama gerek yok çünkü bu adamla bir hiç için anlaşma yaptın. En iyi tanığımı ters çevirdin ve bu ifade sona verdi.
No, no está bien, este imbécil le dio mi mesa a otros.
Evet var, bu pislik masamı başkasına verdi.
Le dio el perro a la chica
Köpeği kıza verdi.
Todo lo que sé es que tenía que acudir a una hora e instrucciones explícitas de Sidney para estar en la puerta de la casa con el disfraz de Hombre Cerdo.
Gelmem gereken bir saat vardı ve Sidney domuz adam kostümüyle evin önünde olmam gerektiğine dair net talimat verdi.
Como ya dije, instrucciones explícitas.
Dediğim gibi, net talimat verdi.
Me lo regaló.
Bana verdi.
Pensé que podía hacerlo rico y lo convencí de que invirtiera en un negocio inmobiliario y me diera su dinero.
Onu zengin bir adam yapabilirim dedim ve bir emlak işine girmeye ikna ettim o da bana parasını verdi.
Eso te convierte en la primera opción para su secuela.
Bu seçim sana ikinci sezonu yapman için ilk fırsatı verdi.
Pero llevó algo más, ¿ verdad?
Ama sana zarar da verdi öyle değil mi?
Me ayudó mucho con el rol.
Oynamam için çok şey verdi.
La agente May llamó antes para acelerar el papeleo.
Ajan May evrak işlerini kısa kesmek için erkenden haber verdi.
¿ Quién lo ordenó?
Emri kim verdi?
Un recado para Coulson. ¿ Y tú?
- Coulson görev verdi. Sen?
Lo hicieron los físicos en Los Álamos.
Los Alamos'taki fizikçiler verdi.
Verá, ella decidió volver a trabajar.
İşe geri dönmeye karar verdi.
Nos dio una contraseña, para que supiésemos quién diría la verdad.
Bize bir parola verdi, o kişilerin yalan söylemediğini bilelim diye.
Prometió dejar a Belle y a mi futuro hijo en paz, lo que significa... que el suero sólo se usará...
Belle ve doğmamış çocuğumu rahat bırakacağına söz verdi, Bu da demektir ki serumun üstünde kullanılacağı tek kişi...
Quería uno grande y fiero, tío, pero la organización solo me dio a este pequeñajo.
Ben iri, hırçın bir köpek istedim ama dernek bana bu ufaklığı verdi.
Bueno, ¿ cómo reaccionó Paul a la noticia de que lo dejas?
- Paul ayrılacağınıza nasıl tepki verdi?
¿ Qué te hizo pensar que tenías derecho de tomar esa decisión por los dos?
Bu kararı ikimiz adına alma hakkını sana kim verdi?
Me prometió que terminaría eso y le dije, en términos muy claros, que salvara los sentimientos de Grace.
Bitireceğine dair bana söz verdi. Ben de ona çok net biçimde Grace'in duygularını incitmemesini söyledim.
Y, al final, nos dio a todos un programa.
Ve sonunda herkese bir program verdi.
¿ Quién te dio esto, Casey?
Bunu sana kim verdi Casey?
¿ Quién te dio esto, Casey?
Bunu sana kim verdi, Casey?
¿ Te ha lastimado ya?
- Sana henüz zarar verdi mi?
La que me dio papá.
Bir babam bana verdi.
Ahora Doña María luchaba una única batalla.
Şimdi, Donna Maria sadece bir savaş verdi.
¿ Qué plazo le dio?
Size nasıl bir zaman çizelgesi verdi?
Tu fetiche de la infancia está dando frutos, Watson, ve y disfrútalo.
Çocukluk saplantın sonuç verdi, gidip tadını çıkar.
Doc nos contactó con noticias urgentes.
Doc bize acil haberler verdi.
En los últimos diez años, más de mil guardabosques han dejado la vida en nombre de la conservación.
Geçtiğimiz on yılda, binin üzerinde korucu koruma bölgesi için canlarını verdi.
Ese momento fue muy triste... aunque sólo la conocí por cinco días.
Bu bana istirap verdi... onu sadece bes gün tanimis olmama ragmen.
La Cámara de Apelaciones aprobó una revisión independiente de las pruebas de ADN.
Temyiz mahkemesi, DNA kanitlarinin bagimsiz uzmanlarca incelenmesine onay verdi.
El laboratorio no podía cerrar porque Kercher había muerto ".
Kercher öldü diye laboratuvari kapatamayiz " diye cevap verdi.
¿ El médico te dio estas?
Sana bunları doktor mu verdi?
Entonces él decidió, necesitaba romper la relación.
Oğlumuz da bunun üzerine ipleri koparmaya karar verdi.
Mis padres me dieron mucho.
Ailem bana çok şey verdi.
Me ha llenado de energía para continuar con mi trabajo con un nuevo fervor.
Çalışmalarıma yeni bir hevesle devam etme gücü verdi bana.
Me ha llenado de energía para continuar con mi trabajo con un nuevo fervor.
Yeni bir şevkle çalışmaya devam etmem için enerji verdi bana.
Guardián ha sido exonerado de todos los cargos y es considerado como un héroe por ayudar en el arresto del asesino en serie Phillip Karnowsky.
Guardian tüm suçlamalardan aklandı ve seri katil Philip Karnowsky'nin tutuklanmasına yardım ederek kahraman olarak poz verdi.
Un par de guías turísticos con un remolque me dejaron dormir en algo que llaman el "Rincón".
Karavanı olan bir tur rehberi çift, "bucak" dedikleri bir yerde kalmama izin verdi.
Le dije lo hermosa que estaba.
Ona ne kadar güzel olduğunu söyledim. - Nasıl bir tepki verdi?
Me lo dio Gold.
Gold bunu verdi.
Mis compañeros dieron sus vidas para detener el cambio climático.
Kıymetini bilmediğimiz için. İş arkadaşlarım iklim değişikliğini durdurmak için hayatlarını verdi.