Translate.vc / испанский → турецкий / Verse
Verse перевод на турецкий
2,934 параллельный перевод
En el caso del cerebro del Teniente Seligson puede verse claramente que los cortes fueron realizados de manera apresurada tal vez hasta haya improvisado.
Teğmen Seligson'un beynindeki deformasyon kesim işinin aceleyle yapıldığını gösteriyor belki de bilmeyen biri yaptı.
Me gustaba más de lo que pensaba, y venir a casa lo hace verse aún mejor.
Düşündüğümden daha çok hoşlandım, ve evin bu halini görmek daireyi gözümde daha iyi hale getirdi.
Aunque te duela, pareces estar feliz.
Acı verse de çok işe yarar.
Esperamos una atmósfera eléctrica en el cuadrilátero y cerca de 10 mil entradas agotadas para Rubio contra Santos. Dos grandes luchadores con carreras ilustres que llevan mucho tiempo esperando verse las caras.
Tüm izleyenler, burada muhteşem bir atmosfer var on bin kişilik arenada tüm biletler tükenmiş durumda Rubio ve Santos, olağanüstü kariyerlere sahip bu iki büyük dövüşçünün karşılaşması uzun zamandır bekleniyordu...
Solo tiene que verse bien hecho.
İzin verildi. Tek yapmamız gereken olayı temiz göstermek.
No voy a dejar que mi mujer vaya a verse con un psicópata.
Karımın manyak bir psikopatın yanına tek başına gitmesine izim veremem.
Nunca espere que el hombre que compuso un mundo aparte para verse tan profesional.
'A world apart'ı besteleyen adamın profesöre benzeyeceğini beklemezdim.
¿ Sabes qué, Frankie? No lo mataría a Brick dejarla ganar.
Biliyorsun, Frankie, Brick kazanmasına izin verse ölmez.
¿ Eso significa que si él se equivoca yo también repruebo?
Birimiz yanlış yanıt verse üçümüz de mi diskalifiye ediliyoruz?
Quiere verse contigo hoy.
Seninle görüşmek istiyormuş bugün.
¿ Ustedes creen que una máscara normal de mí podría ser verse bien?
Sizce, yüzümün normal bir maskesi yapılsa güzel görünür müydü?
Al ampliarlo, pueden verse las estrías.
Görüntüyü büyütürsek, çizgileri görebilirsin.
Todo eso de verse a escondidas, el escándalo, perder tu trabajo,
Bütün bunların hepsi- - gizli gizli iş çevirmeler, skandal, işini kaybetmek- -
Qué les parece 460 mil?
Ya 470 bin sterlin verse?
Michael empezaba a verse en solitario, y yo me preguntaba qué sería de los hermanos si Michael se marchaba del grupo.
Michael tek başına devam etmeyi düşünmeye başlamıştı. Michael gruptan ayrılırsa kardeşlere ne olur diye hep düşündüm.
¡ Qué pobres van a verse mis ingresos!
Kazancımın ne kadar az olduğu görülecek!
¿ Sabes? , Stuart va a ayudarme a enderezar mi vida de nuevo. Paso uno es verse bien.
Hayatımı yoluna koymak için bunlar çok yararlı olacak.
Lisa, quiero que entiendas que ejercí mucha presión sobre esto pero no aceptaron castigar a un empleado de la empresa porque podría verse como si esa Autoridad admitiera su culpa.
Lisa onları bu konu üzerinde bayağı bir sıkıştırdığımı anlamanı istiyorum fakat şirket çalışanının cezalandırılmasını müzakere etmeyecekler çünkü bu durum, B.U.D'un suçu kabul ettmesi olarak anlaşılabilir.
Algunos trabajos deben verse como accidentes.
Bazı işler kaza süsü verilmesini gerektirir.
Pueden verse normal, pero no lo son.
Normal görünebilirler, fakat normal değillerdir.
Si quieren, lo pueden ver después para verse en la televisión.
Arzu ederseniz sonra izleyip ve kendinizi TV'de görebilirsiniz.
Conoce el juego y no quiere verse involucrado directamente.
Oyunu biliyor ve doğrudan karışmak istemiyor.
Ustedes dos jamas podran volver a verse.
Siz ikiniz, bir daha birbirinizi asla görmemelisiniz.
Aun si los bebés te dejan dormir es probable que los vecinos te mantengan despierto.
Çocuklar uyumanıza izin verse bile, komşuların sizi uyanık tutmak için şansları vardır.
- ¿ Crees que es fácil verse tan bien?
- Bu kadar yakışıklı olmak kolay mı sandın.
Una chica no puede verse así en un lugar como este y no ser conocida.
Böyle küçük bir kasabada o kadar güzel bir kızı herkes tanır.
Thi debe verse cara a la cámara.
Kamera için yüzün lazım.
Yo no tengo miedo de verse frente a ellos!
Ben yüzümü görmelerinden korkmuyorum.
Aparte del accidente, se arrojó al vacío al verse perdido.
Bu kaza değildi. Atladı çünkü suçları ortaya çıktı, kaybettiğini hissetti.
Para decirle que no podían verse. ¿ Quién es ese Guido?
.. bu numarayı ona vermişsiniz. Guido kim?
Y, créame, usted no quiere verse en dificultades por un brote a escala completa.
İnan bana salgın çıkarsa işin başında olmak istemezsin.
En tercer año, Patrick empezó a verse en secreto con Brad.
Birinci sınıftayken Patrick hafta sonları gizlice Brad'le görüşmeye başlamıştı.
Si me dejara elegir la música para besarnos tendríamos oportunidad. LA CINTA VERDADERA DE ANI DIFRANCO
Belki sevişme müziğimizi bazen benim seçmeme izin verse, bir şansımız olabilirdi.
Debe verse glorioso.
Biraz daha muhteşem olmalıyım.
He determinado según mi experiencia que el muerto no es un verdadero imitador de Elvis, puede verse por las botas.
Bilirkişi raporumda bu ölü adamın gerçek bir Elvis taklitçisi olmadığı kararı olacak, botlarından belli.
Sus fuentes de ingresos pueden verse afectadas si no se hace nada.
Bir şey yapılmazsa, sizin kazanç yollarınız da etkilenebilir.
Estás advertida, ustedes dos no volverán a verse.
Şuna emin olun, birbirinizi bir daha hiç görmeyeceksiniz.
Sólo Dios sabe si volverán a verse.
Tekrar görüşebilirler mi Tanrı bilir.
Ahora la película se verá como tenía que verse.
Artık filmi olması gerektiği gibi izlemek zorunda kalacaksın.
Quiero que hagas un cañón lo bastante grande para romper las paredes de Konstantiniyyah. Algo que nunca podrá verse en la historia de nuevo.
Konstantiniyye'nin surlarını yerle bir edecek tarihin bir daha göremeyeceği büyüklükte bir top dökmeni istiyorum senden.
Sera mejor que sí.
Verse iyi eder.
Tienen que verse iguales.
Hepinizin aynı görünmesi lazım.
Oh, esto va a verse tan bien en mi carrete.
Bu benim açımdan çok iyi görünmeye başlıyor.
Puede verse perfectamente.
Çok iyi görebilirsin.
Sabes, muchas mujeres inteligentes piensan demasiado para verse bien y hablan demasiado para coger bien.
Pek çok akıllı kadın, güzel olamayacakları kadar çok düşünüyorlar ve iyi sevişemeyecekleri kadar çok konuşuyorlar.
Bueno, más vale que alguien me conteste o de otra manera vais a estar limpiando la cubierta con cepillos de dientes.
Şey? Biri bana cevap verse iyi olur yoksa hepiniz Helicarrier'ın güvertesini diş fırçalarıyla temizlersiniz.
La gente que murió... fueron asesinados después de verse en el video.
Onlar... Videoda kendilerini izledikten sonra ölüyor.
Tres semanas sin verse...
Üç haftalık bir ayrılık.
Que quizás aunque no pudieran verse, si le contaba sobre él sería como si todavía estuviéramos juntos.
Birbirlerini göremeseler bile, onlara anlatırsam hep birlikte olabiliriz sandım.
Debería verse así.
Aynen şöyle olmalı.
Este video debe verse hasta el final.
Bu videoyu sonuna kadar izlemek zorundasın!