Translate.vc / испанский → турецкий / Yasemin
Yasemin перевод на турецкий
406 параллельный перевод
Gardenias y camelias.
Gardenyalar, yasemin ve kamelya.
Con una cálida brisa oliendo a jazmín, no podía más que esperar y sudar y prepararme para seguir sudando.
Yasemin kokan sıcak rüzgarda beklemekten ve terlemekten başka ne yapılabilirdi?
- "Se perfuma con jazmín", decía.
- "Yasemin kullanır." demişti.
De pronto, percibí un fuerte olor a jazmín.
Sonra birden hafif bir yasemin kokusu duydum.
Recuerdo el olor a jazmín poco antes de perder el sentido.
Dayaktan bayılmadan önce bir yasemin kokusu geldiğini hatırladım.
Jazmín.
Yasemin.
Su cabello olía a jazmín.
Saçında yasemin kokusu varmış.
El olor a jazmín es muy fuerte en el despacho de Martinelli.
Martinelli'nin odasındaki yasemin kokusu yoğundur.
Por la noche el perfume se extiende por toda esta parte de la ciudad.
Gece açan yasemin, ülkenin bu tarafında her yerde yetişir.
El olor del jazmín es maravilloso.
Çok güzel, yasemin kokuları var.
- Prestan más color a vuestros labios.
Renkleri dudaklarınıza vuruyor, prenses Yasemin.
Has visto a la princesa Yasmin.
Sen prenses Yasemin'i görmüşsün!
Sé que el príncipe de Argel viene a pedir la mano de la princesa Yasmin.
Bugün Cezayir prensinin, prenses Yasemin ile nişanlanmak üzere buraya geleceğini öğrendim.
La belleza de la princesa supera toda ponderación.
Prenses Yasemin şöhretini hak ediyor.
- ¿ Viste a la princesa?
Söylesene, sarayda prenses Yasemin'i gördün mü?
- La devolveré yo mismo.
Bunu Prenses Yasemin'e kendim götüreceğim. Hayır!
Tengo sedas que la princesa Yasmin anhelaría poseer.
Burada Prenses Yasemin'in bile sahip olmak isteyeceği ipekler var.
Si no hubiese visto a la princesa, juraría que eres muy hermosa.
Eğer Prenses Yasemin'i görmemiş olsaydım, çok güzel olduğunu söyleyebilirdim.
- No. - Fue la princesa Yasmin.
Bana altını Prenses Yasemin verdi.
Doy mi palabra, como dey de Tánger, que a quien devuelva cierta perla a la princesa Yasmin se le concederá su mano según la ley musulmana.
Tanca'nın yemin etmiş hükümdarı olarak sözümdür : Çalınan inci kızım Prenses Yasemin'e geri getirilirse, getiren kişi kanuna uygun İslam evliliği ile ona koca olacak,
Es Yasmin. ¿ Habían visto tus ojos tanta perfección?
Bak Yusuf. Prenses Yasemin. Gözlerin daha önce böyle bir güzellik gördü mü?
Traed a la princesa ante mí.
Bana Prenses Yasemin'i getirin!
La princesa y Mustapha han sido desterrados.
Prenses Yasemin ve Mustafa sürgüne gönderildiler. Bir daha asla buraya dönmeyecekler.
Mai negro para los ojos,... polvo rojo para los bonitos puntos que adornan la frente,... minúsculas botellas de aceites perfumados y jazmín.
Gözler için siyah sürme... alnı süsleyen güzellik benekleri için kırmızı toz... küçük, şirin şişelerde parfümler ve yasemin çiçeği...
Se ve que no es el tipo al que le gusta el perfume de jazmín.
Yasemin kokusunun başını döndüreceği erkeklerden değil sanırım.
- Jasmine Washington
# - Yasemin Washington.
¿ Sabe una cosa? - Es auténtico té de jazmín.
Bu gerçek yasemin çayı.
Té de jazmín.
Yasemin çayı.
El jazmín no.
Yasemin değil.
Jazmín y madreselva.
Yasemin ve hanımeli.
Siempre jazmín.
Her zaman yasemin.
Probablemente te haya dicho también que me gusta el té de jazmín.
Benim yasemin çayını sevdiğimi de söylemiş olmalı. - Yasemin çayı efendim.
- Es jazmín. ¿ Gustas?
- Yasemin. Denemek ister misin?
Hortelano, dame manzanas de Siria melocotones de Amán, jazmines de Aleppo, limones de Egipto mirto, manzanilla granadas, rosa blanca y nuez moscada, turrón helado, dulces pastelillos, tortas con miel, azucar, incienso ámbar, almizcle y cera de candil.
Bana Suriye'den elma Amman'dan şeftali, Halep'ten yasemin Mısır'dan limon kuru üzüm, mersin, papatya nar, beyaz güller minik tatlılar, hindistan cevizli halka kurabiyeler, şekerler kısa pastalar, puf pastalar şeker ve tütsü kehribar, misk ve bal mumu al.
Oye, Max, no tenían nada de té verde, pero pero te traje uno de jazmín.
Selam, Max, hey, Hiç yeşil çayları yoktu, ama sana yasemin aldım
¿ Tú bebes jazmín?
Sen... yasemin içer misin?
"toma un asqueroso té de jazmín."
"Biraz şu rezil yasemin çayından iç."
Pero dice que tenían un fuerte olor a aceite de jazmín.
Ama dediğine göre, üstlerinde ağır bir yasemin kokusu varmış.
- ¿ Aceite de jazmín?
Yasemin yağı mı?
Y noto el temblor adorado de vuestra mano descendiendo por las ramas del jazmín cercano.
Titrediğini hissediyorum, elinin titremesi bana kadar geliyor... -... yasemin dallarından kayarak.
Yasmina.
Yasemin.
En Cholon, en las callejuelas de Cholon. Entre el olor a sopa a carne, a jazmín, a polvo... En el olor de la ciudad china.
Cholon'un dar sokaklarında... çorbayla kızarmış et... ve yasemin, toz, kömür ateşi kokuları içinde... bir Çin kasabasının kokusunda.
Jasmín.
Yasemin.
Jasmín, no es sólo por la ley.
Yasemin mesele sadece yasa değil.
Pero, Jasmín, eres una princesa.
Ama, Yasemin, sen bir prensessin.
Jasmín se niega a elegir marido.
Yasemin bir koca seçmeyi reddediyor.
- Princesa Jasmín.
Prenses Yasemin.
Jasmín, Yafar, olvidemos todo este asunto complicado.
Yasemin... Cafer. Hadi artık bütün şu pis işleri ardımızda bırakalım.
Ahora bien, Jasmín, hablando del pretendiente...
Şimdi, Yasemin, şu talip işine dönecek olursak... Yasemin?
Pero Jasmín odia a los pretendientes.
Ama Yasemin bütün o taliplerden nefret etti.
- ¿ La princesa?
- Prenses Yasemin!