Translate.vc / испанский → турецкий / Éverest
Éverest перевод на турецкий
530 параллельный перевод
No sólo esos, sino que antes de que acabe la noche se apoyará en la Torre de Pisa y escalará el Everest.
Onları görmekle kalmayıp akşam olmadan Pisa Kulesi'ne yaslanıp Everest Dağı'na çıkacaksınız.
Sargento, hay 2 clases de hombres. Los que aprenden a tocar a Bach y a Handel y después sólo tocan "Le beso la mano, señora", y los que aprenden a caminar paso a paso y un día suben a la cima del Everest.
Bana kalırsa iki tip insan var çavuş bir tanesi Bach ve Handel çalmasını öğrenip "Ellerinizden Öpüyorum Hanımefendi" çalan bir diğeri de her şeyi adım adım öğrenip en sonunda Everest Tepesi'ne tırmanmayı başaran.
Los picos del lado opuesto son casi tan altos como el Everest.
Karşısındaki doruklar neredeyse Everest kadar yüksekler.
Dinero fácil, ya que sé que su pureza es tan inamovible como el Everest.
Kolay para, biliyorum ki aşması Everest Dağı kadar zorlu erdem sahibisin.
¿ Everest? Everest, sí.
Everest!
Eso es, el Everest.
Evet, işte öyle. Everest.
¿ Qué quieres, escalar el Everest?
İlk defasında ne bekliyorsun?
¿ Para eso van allí?
Everest'e çıkmayı mı? Oraya bunun için mi çıkıyorlarmış?
Comienzará a las 2 : 47 en... 5, 4, 3, 2, 1, listo. Nuestra señal de llamada es Everest.
Saat 2.47'ye geliyor... 5, 4, 3, 2, 1, tamam.
El código para la conclusión exitosa de la operación es Vesuvius.
Telsiz kodunuz, "Everest". Harekatın başarıyla tamamlandığını... bildirmek için "Vezüv" kodunu kullanacaksınız.
El hombre ha coronado el monte Everest, ha bajado al fondo del océano.
İnsanoğlu Everest'e tırmandı, okyanusun dibine indi.
A ver si de este montón de basura sacamos algo en claro.
Başa dönüp, seni Everest Dağının tepesinden indirip, gerçeklerle yüzleştirebilecek miyiz, bir bakalım.
El que viene ahora parece el monte Everest.
Everest Dağı'na benzeyen bir tane yaklaşıyor.
Han desarrollado sus sorprendentes capacidades subiendo y bajando el Everest.
Bu harika özellikleri Everest Dağı'na İnip çıkarak edinmişlerdir - Hayır!
Es completamente cierto. Subiendo y bajando el Everest.
Everest Dağı'na çıkıp inmek mi?
Escala el Everest y llegarás al Valle de las Muñecas.
Bebeklerin Vadisi'ne ulaşmak için Everest Tepesi'ne tırmanmanız gerekir.
¿ El Everest, supongo?
Everest, sanırım?
No creo que pudiera atravesar ese pequeño piso entre nosotros y aún más que pudiera escalar el Monte Everest.
Sevgili kızım, aramızdaki mesafeyi aşmak Everest'e tırmanmaktan zor.
El monte Everest, amenazador, distante, terrorífico.
Everest Tepesi. Haşin. Soğuk.
El monte Everest, amenazador, distante, terrorífico...
Everest Tepesi. Haşin. Soğuk.
¿ Desafiar al Everest?
Everest'e mi çıkıyorsunuz?
¿ De dónde, del Mont Blanc?
Nereden? Everest Tepesi'nden mi?
El monte Everest de las casas encantadas.
Perili evlerin en ünlüsü.
Si tuviéramos una montaña muy alta aun mucho más alta que el Everest sería aplastada por su propio peso.
"Çok yüksek bir dağ oluşturmak istersek..." "... Dünyanın en büyük dağı Everest'den de büyük... "
En Marte, hay un volcán del tamaño de Arizona y casi 3 veces la altura del Everest.
Mars üzerinde Arizona büyüklügünde bir volkan vardir, ve yüksekligi neredeyse Everest'in üç katidir.
¡ La celulitis son una invención masculina! "Estar contigo es como escalar los 7000 metros del Everest... sin oxigeno" Estoy orgullosa de mis arrugas. Mi marido me dice :
Şu bacağa bir bakın, mükemmel değil mi?
¿ No es un poco triste llegar a la conclusión... que no se puede despertar a la gente... excepto si le montas un bautizo en Polonia... o le haces experimentar algo en el Everest?
insanların dâhil olacakları Polonya'da biraz tuhaf bir vaftiz töreni veya Everest Dağı'nda yaşanacak değişik bir deneyimin haricinde, insanları uyandırmanın hiçbir yolu olmadığı sonucuna ulaşmak biraz can sıkıcı değil mi?
Porque si me estás diciendo... que todos tienen que ir al Everest... es un poco complicado porque no todo el mundo puede ir.
Çünkü... işin kötü olan tarafı, eğer herkesi Everest'e götürmemiz gerektiğini söyleyecek olursan, bu oldukça zor olacaktır, çünkü herkesi birden Everest'e götüremeyiz.
Para que alguien tuviera una experiencia fuerte... no era necesario llevarle al Everest.
Yani, insanlara güçlü veya anlamlı deneyimler kazandırmak için onları gerçekten Everest'e götürmek zorunda olmadığın dönemler kesinlikle vardır. Ama şu anda yapıyorsun.
¿ Es necesario que vayamos al Everest... para percibir un trozo de realidad?
Yani söylesene, niçin bir anlığına gerçekliği algılamak yerine Everest Dağı'na bir seyahati talep ederiz? Yani Everest Dağı, New York'tan daha mı gerçek?
¿ El Everest es más real que Nueva York?
Yani New York gerçek değil mi?
¿ No hay la misma realidad en un estanco que en el Everest?
Yani bir tütüncü dükkânında, Everest Dağı'ndaki kadar fark edilebilecek gerçeklik yok mudur? Sen ne düşünüyorsun?
Pero, ¿ qué crees? No creo que el Everest sea más real... creo que no es tan diferente.
Sadece orada Everest Dağı kadar gerçek bir şey olduğunu düşünmüyor değilim hatta o kadar bir farklılık olduğunu da düşünmüyorum.
Si tu mecanismo de percepción funcionara correctamente... sería irrelevante ir al Everest, e incluso un poco absurdo. Desde cierto punto de vista está claro... que es muy diferente de un estanco de la Séptima Avenida...
eğer algılaman yani, eğer kendi tertibatın düzgünce işliyorsa Everest'e tırmanman ilgisiz bir hal alır, saçmalaşır çünkü bu, demek istediğim tabii ki bir noktada muhakkak yedinci caddede olan bir tütün dükkânından farklıdır.
En serio. Lo único que quiero hacer antes de morir es volar en ala delta desde el Everest.
Yok valla bak,... hakkın rahmetine kavuşmadan Evereset'in tepesinden motorsuz atlamak.
No vamos a escalar el Everest.
Everest tepesine tırmanmayacağız ki!
INMOBILIARIA EVEREST El cliente de Becky era la Inmobiliaria Everest, una entidad secreta.
Becky'nin müşterisi Bakanlık değil, Everest Geliştirme denen gizli bir şirketti.
Mi único cliente en tres meses ha sido la Inmobiliaria Everest.
Son üç aydır yaptığım yegâne iş Everest Yatırım'la oldu.
Por eso Everest es pequeña.
Bunun için Everest'i ufak tutuyorum.
- Oh, usted es de Everest.
- Demek Everest'tensiniz!
Tráeme el archivo de Everest.
- Everest dosyasını getir.
Cuando mueras, ¿ quién probará que no se la vendiste a Everest?
Öldükten sonra arazini Everest'e satmadığını kim kanıtlayacak?
¿ Sabes lo de Everest?
Everest'i biliyor musun?
Papá va a escalar el pico Everest.
Babam Everest'e tırmanacak.
Es una de las grandes, si no, no irías. ¿ Es el Everest?
aksi takdirde Everest olamaz mı?
...... nos fuimos con el oro y Mac y yo fuimos hombres ricos mas allà de los sueños del Everest Le habían puesto Le habían puesto Le habían puesto un precio por nuestras cabezas decidí irme a Inglaterra y determinado a establecerme y hacer una vida tranquila y respetable todo el pueblo y hasta la hostería me establecí para hacer un poco de bien con mi dinero para compensar la forma en que la gané me casè y luego mi querida y joven esposa falleció me dejò a mi querida pequeña Alice podrìa decir que era un hombre felíz hasta que McCarthy colocó sus garras sobre mì èl siguió mis pasos cuando vino aquì lo ùnico que el tenía era un saco y un par de botas "aquì estamos Jack" dijo puedes cuidarnos a mi pequeño chico y a mì y si no lo haces Inglaterra es un paìs respetuoso de la ley y siempre hay un policìa a mano.
Biz altınla beraber kaçtık. Ve Mac ve ben çok varlıklı adamlardık. Orada..
Montaña del Everest, Cara Norte Tibet, NEPAL
Everest Dağı, Kuzey Yüzü Tibet, NEPAL
Pero ahora - El año pasado, China tuvo que cerrar el monte Everest.
Ve şimdi, geçen yıl, Çin Everest'i kapatmak zorunda kaldı.
Imagine : agua precipitándose por paredes de la altura del Everest, creando un arco iris espectacular que cae en un océano de color zafiro.
Suyun, Everest dağı yüksekliğindeki kayalıklardan, gürleyerek, gökkuşağının içinden geçip doğruca safir şarabı rengindeki okyanusa döküldüğünü düşünün.
No, pero Niki me habló del Monte Everest.
Hayır, ama Nicole Everest diyordu.
El Everest.
Everest!