Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / французский → турецкий / Bag

Bag перевод на турецкий

55,404 параллельный перевод
Celui où t'as vendu sa premiére dose à Tommy, le rendant accro a l'héroine, séropositif, et finalement, à sa mort à l'âge de...
Tommy'e kullandığı ilk malı sattığın zaman nasıl? Eroin bağımlılığına sürüklediğin, AIDS kaptırdığın ve sonunda ölümüne sebep olduğun zaman.
" La demoiselle a pris un verre sur la gueule!
"Biri hanımefendinin kafasına bardak attı!" diye bağırdı.
L'éternité a le loisir d'accorder une minute.
Sonsuza dek ceza, bir dakikayı bağışlayabilir.
Est-ce que tu peux me pardonner?
Beni bağışlayabilir misin?
Tu veux que je le pardonne?
Onu bağışlamamı mı istiyorsun?
Chaque fois, tu aimes ou tu pardonnes, Mack, avec chaque acte de bonté,
Her sevdiğinde, Mack, ya da bağışladığında, Her kibarlık davranışında, evren değişiyor.
Elle aboie.
Kadın bağırır.
Ou c'était un drogué sadomaso qui aimait se faire fouetter ou frapper, ou rester sous l'eau pour prendre son pied.
Ya da sado-mazo bağımlısıydı, kırbaçlanmayı ya da tekmelenmeyi seviyordu ya da suya sokulmak hoşuna gidiyordu.
Elle aura ce qui se fait de mieux et n'entendra jamais un souffle de son incapable et drogué de père biologique ou de sa prostituée de mère.
Onun en iyi şeylere sahip olmasını ve en iyi olmasını istiyorum, o uyuşturucu bağımlısı biyolojik babasının ve orospu annesinin adını bile duymayacak.
- "Je suis accro à la lose."
- Ben kaybetmeye bağımlıyım. "
Je suis accro à la lose.
Ben kaybetmeye bağımlıyım.
Je n'aime pas me voir comme un accro au jeu, mais... je n'arrête pas de jouer et de perdre, donc...
Kendimi kumar bağımlısı olarak düşünmek istemiyorum ama sürekli oynayıp kaybediyorum...
"Des jetons!"
Fiş! " diye bağırırmış.
Il y a des responsables.
O bize ayak bağı.
Tu cries contre une machine, en plus.
Ayrıca bir makineye bağırıyorsun.
Des voix appellent Des voix pleurent
# Çağırış bağırış sesleri gelir
Bon, on crie trop!
Tamam, çok fazla bağırıyoruz!
On se crie trop dessus.
Birbirimize çok fazla bağırıyoruz.
T'éviscérera.
Bağırsaklarını aynı bir balık gibi deşer.
C'est lui, le drogué.
Bu adam belli ki uyuşturucu bağımlısı.
Le Gujarat, un état de l'Inde indépendante, dit "sobre".
Gujarat. Bağımsız Hindistan'ın her döneminde kuraklık yaşanır.
Expliquez-moi par écrit pourquoi je devrais vous garder?
Beni istediğiniz transfer edebilirsiniz Raees'in canını bağışlamayacağım.
- T'essayais de m'amadouer?
Hayır, teşekkürler, o senin sorunun. Ona bağırma!
Ne hausse pas le ton!
Bana bağırma!
A quoi bon hurler?
Bağırmanın neye faydası var?
Ce jour-la, apres la bataille sur la colline, l'âne que nous avons attrapé m'a promis le colonel épargne ma vie si je leur ai dit ou vous cachiez.
O gün, tepedeki savaştan sonra, yakaladığımız Eşek, saklandığınız yeri söylersem Albay'ın canımı bağışlayacağını söyledi.
Pardonnez-moi!
Bağışla beni!
J'espere que tu ne viens pas regrette épargner sa vie.
Umarım hayatını bağışladığın için pişman değilsindir.
Pardonnez-les.
Bağışla onları.
Je t'ai montré la miséricorde quand j'ai épargné tes hommes.
Adamlarının canını bağışladığımda sana merhamet gösterdim.
Sauf pour celui que j'ai épargné afin qu'il puisse retourner et envoyer un message.
Birinin canını bağışladım ama geri dönsün de bir mesaj iletsin diye.
Ensuite, quand ce sera arrivé, je veux que tu te trouves un endroit où te cacher et que tu commences à crier.
Şimdi, bu olduğunda saklanacak ve bağırmaya başlamak için bir yer bulmanı istiyorum.
Tu es au service d'un bébé criant et exigeant, qui te réveille toutes les heures pour satisfaire tous ses désirs.
Bağıran, talepkâr bir bebeğin emrine amadesin. Her mızıltısına itaat etmek için her saat uyandırılıyorsun.
J'ai agi seul. Il y avait un lien entre Bifteck et moi.
Yakışıklı ile aramızda bir bağ vardı.
Billy, t'as pas besoin de crier.
Billy, bağırmana gerek yok.
Elle a dit qu'elle me laisserait la vie sauve, si je garde un secret.
Eğer bu sırrı tutarsam... - hayatımı bağışlayacağını söyledi.
On dénigre la toxicomanie, mais que de temps forts!
Bağımlılık hakkında ne derseniz deyin ama gün önemli noktalarla dolup taşıyor!
Le meurtre est une addiction difficile à gérer.
Cinayet, idare etmesi çok zor bir bağımlılıktır.
J'ai promis mon cerveau à la Royal Society.
Beynimi Kraliyet Derneği'ne bağışlayacaktım.
Il a tout de suite hurlé, mis tout le monde au pas.
- Tamam. - Tamam. Gelir gelmez herkese bağırmaya... ve emirler yağdırmaya başlamıştı.
Pourquoi elle crie?
Neden bağırıp çağırıyor?
Pourquoi elle criait, Big Madame Baby Boss?
Büyük Patron Bebek Hanım neden bağırıyordu?
Après nos années de collaboration, tu as cru que Yondu était parent avec moi?
Bunca zamandır birlikteyiz ve Yondu'yla gerçekten kan bağım olduğunu mu sandın?
De tous mes rejetons, tu es le seul à avoir ce lien avec la lumière nourricière.
Bütün yavrularım içinde... vsadece sen ışığa olan bağı taşıdın.
- Tout ce que vous faites, c'est vous engueuler.
- Tek yaptığınız birbirinize bağırmak.
Pour ma connexion avec la lumière, pour détruire l'Univers.
Evrenin yok olmasına yardımcı olması için benim ışıkla olan genetik bağıma ihtiyacı var.
Même s'il les a engueulés.
Onlara bağırmış olsa da.
♪ Excuse me ♪ ♪ Excusez moi ♪ ♪ Ooh... ♪ ♪ My kind brother ♪ ♪ Mon cher frère ♪
# Beni bağışla benim nazik kardeşim.
Un vrai sale type.
Her yerin "kötü adam" diye bağırıyor.
Et Jimmy gueulait sur les gens à Times Square.
Jimmy de Times Meydanı'nda insanlara bağırıyordu.
Et en remerciement, Rand serait ravie de faire une donation pour améliorer le quartier, - à dépenser selon votre souhait.
Rand Enterprises size teşekkür etmek için, dilediğiniz şekilde kullanmak üzere, mahalle hayatını geliştirme bağışında bulunmaktan mutlu olacaktır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]