Translate.vc / французский → турецкий / Barcelona
Barcelona перевод на турецкий
254 параллельный перевод
On bombardera vos villes... comme Barcelone... On viendra. Varsovie.
Şehirlerinizi bombalayacağız Barcelona gibi Varşova Narvik, Rotterdam gibi.
Moriones, La Vanguardia de Barcelone.
Moriones, "La Vanguardia", Barcelona.
- A Barcelone, chez une tante.
Barcelona'da, halamla birlikte yaşıyorum.
Peut-être nous reverrons-nous. A Barcelone.
Belki bir ara tekrar buluşmalıyız mesela, Barcelona'da.
Une lettre? En provenance de Barcelone?
İspanya'dan, Barcelona'dan.
Señor, je suis le champion de Barcelone.
Barcelona'da, bayım bilardo şampiyonuyumdur.
... les fiançailles de leur fille Louise avec Carlos Romero lors d'une réception, hier soir.
Kızları Louise'in İspanya Barcelona'dan Carlos Romero ile nişanını, dün gece verilen bir resepsiyonda ilan ettiler ve öyle devam ediyor.
Barcelone n'est pas très loin. Vous y serez en 30 minutes.
Barcelona pek uzak değil arabayla yarım saatte orada olursunuz.
Il fait plus chaud à Barcelone qu'à Madrid mais les gens sont tellement différents, les Barcelonais et les Madridniks.
Barcelona Madrid den daha sıcaktır. Ama insanlar da çok farklıdır. Yani Madridliler ve Barcelonalılar.
Et à Barcelone.
Barcelona'daki pistte de tavşanlar vardı.
Non, je ne suis pas Señor Gomez de Barcelone.
Hayır, ben Barcelona " lı Bay Gomez değilim.
On s'est rencontrés à Barcelone, c'était bien...
Barcelona'da tanıştık. Birlikteydik. İyiydi.
Ah, Barcelone à cette époque-là...
Barcelona'daki o günler.
Il dit qu'il a combattu dans la Brigade Lincoln, à Barcelone, en Espagne.
Herkese, İspanya Barcelona'da Lincoln Tugayı'nda savaştığını söylüyor...
Pour deux, à 20h, au Barcelona.
Barcelona'da sekizde iki kişilik.
Comme vous le voyez, les partisans, tout Barcelone est dans la rue. Ils ont peu d'armes.
Desteği görüyorsunuz... tüm Barcelona sokaklarda ama çok az silahları var.
Je vais à Barcelone, là où tout se passe.
Barcelona'ya giden treni yakaladım. Belki biraz hareket görürüm.
Quand tout a commencé, ils ont fui en Angleterre, me laissant seule à Barcelone.
Her şeyin başladığı ilk gün İngiltere'ye kaçtılar. böylece beni Barcelona'da tek başıma bıraktılar.
On a sauvé Valence, Madrid, Barcelone.
Valencia'yı, Madrid'i, Barcelona'yı kurtardık.
Ils vont te retaper et t'envoyer à l'hôpital à Barcelone.
Yaranı sarıp seni Barcelona'daki hastaneye gönderecekler.
Je connais une pension où les gens du POUM peuvent aller.
Bir yer biliyorum, POUM'dan insanların kaldığı Barcelona'da bir pansiyon.
Voilà pourquoi je suis ici.
İşte Barcelona'da olmamın sebebi.
A Barcelone, ils exécutent des gens au hasard...
Barcelona'da iyi yoldaşların sokaklardan kaçırılıp, infaz edildiğini, diğerlerinin işkencehanelerde kaybolduğunu gördüm.
Madrid, Tokyo, Milan... Buenos Aires, Barcelone...
Madrid, Tokyo, Milano Buenos Aires, Barcelona...
Crois-moi. Si j'avais été là, à Barcelone, tu serais en train de polir ta médaille.
İnana bana, Barcelona'da yanında olsaydım, şu anda altın madalyanı parlatıyor olurdun.
Un milicien m'a aidé à obtenir un passe pour Barcelone.
Bir militan Barcelona'ya gitmem için izin belgesi ayarladı.
Madrid est paralysée, de grandes villes comme Barcelone, Valence ou Bilbao s'unissent à la douleur d'une famille en deuil qui se demande encore pourquoi.
Madrid bir süre sessizliğe büründü. Barcelona, Valencia Bilbao and Seville gibi büyük şehirler de bu acıyı paylaştı ve "Neden?" sorusunu sordu.
Il m'a demandé de venir à Barcelone, il avait fait des découvertes importantes sur ma vie.
Barcelona'ya gittik ve benden "çok önemli bir şey olduğunu" söylememi istedi.
Il y a 17ans, j'ai fait le même trajet. Mais en sens inverse, de Barcelone à Madrid.
17 yıl önce, aynı yolculuğu yapıyordum, ama diğer yönde, Barcelona'dan Madrid'e.
Le mari économisa et vint ouvrir un bar à Barcelone.
Kocası para biriktirdi... ve Barcelona'ya döndüler ve bar açtılar.
Barcelone me donne des engelures.
Barcelona'ya geldiğimden beri elimde şişlikler vardı.
En quittant Barcelone, j'étais enceinte de toi.
Barcelona'dan ayrılırken, senin çocuğunu taşıyordum.
Je ne suis venue à Barcelone que pour te le dire.
Barcelona'ya sadece sana bunu söylemek için geldim. Üzgünüm.
Je reviens à Barcelone 2 ans plus tard, mais pas pour fuir, pour un congrès sur le sida à l'hôpital Can Ruti.
İki yıl sonra Barcelona'ya dönüyorum, ama bu sefer kaçarak değil. Can Ruti'nin organizasyonu AIDS konferansına geliyorum.
Pourquoi tu ne t'installerais pas chez nous?
Barcelona'ya gelmişken, neden bizde kalmıyorsun?
Ils disent qu'ils brulent les églises à Barcelona!
Diyorlar ki Barcelona'daki kiliseleri ateşe vermişler.
Tulio, je veux que tu saches que je regrette... pour la fille, à Barcelone.
Tulio... Barcelona'daki kız için üzgün olduğumu bilmeni isterim. - Demek onu sen... sen...
Je t'emmene a Bali, Tombouctou, Buffalo...
Seni baleye götürürüm. Barcelona'ya...
- J'appellerai Frank Barcelona!
- Frank Barcelona'yı arayacağım!
Frank Barcelona?
Frank Barcelona'yı?
Barcelone?
Barcelona?
Et Barcelone dans tout ça?
- Peki ya Barcelona?
Tu veux faire du hors-piste jusqu'à Barcelone?
Barcelona'ya bu şekilde gitmek ister misin?
Après, on ira à Barcelone.
Sonra Barcelona'ya gideriz.
- Barcelone...
- Barcelona...
On se casse à Barcelone!
Barcelona'ya gidiyoruz!
Je veux pas aller à Barcelone.
Barcelona'ya gitmek istemiyorum.
Non, on va à Barcelona.
Hayır, Barcelona'ya gidiyoruz.
Nous n'avons pas cela à Barcelone.
Bu Barcelona'da bize bile yapılmıyor.
Barcelona c'est le secret!
Barselona!
Elle a appelé la moitié de Barcelone.
Barcelona'nın yarısına haber vermiş olmalı!