Translate.vc / французский → турецкий / Blush
Blush перевод на турецкий
74 параллельный перевод
- M. Woodhouse, une vodka-blush?
- Bay Woodhouse, votka blush?
C'est du blush.
Dudak boyası, deniyor.
- Oui, c'est du blush.
- Evet, onlar dudak boyası.
- C'est du blush.
- Dudak boyası o.
Je suis Fatima Blush.
Ben Fatima Blush.
La plus grande extase de ma vie m'a été donnée sur un bateau à Nassau... par Fatima Blush.
Hayatımdaki en büyük zevk bana Nassau'daki teknede bahşedildi, Fatma Blush tarafından.
Le matin, vous vous mettez un peu de blush et de mascara. Et voilà! Une vieille bonne femme qui a peur de la pluie.
Sabahları banyoya giriyor biraz allık, biraz rimel sürüyor ve yağmurdan korkan yaşlı kadınlar olarak çıkıyorsunuz.
Avec des boucles d'oreilles... et du blush... tous les petits Blancs vont le draguer.
Kulağına bir çift küpe yanaklara biraz allık beyaz oğlanlar peşinden koşar.
Le blush fait ressortir mes pommettes, mais ça n'en vaut pas la peine. Et faire un film est tellement répétitif.
Yanaklarıma verilen kırmızılıktan hoşnudum, fakat yine de buna değmez.
Bonjour. Je suis Norman Pfister des cosmétiques Doucepeau.
Blush Beautiful Cilt Ürünleri şirketinden Norman Pfister.
Je suis Norman Pfister des cosmétiques Doucepeau.
Adım Norman Pfister. Blush Beautiful Cilt Bakımı ve Kozmetik'ten geliyorum.
Avec des pommettes pareilles, le blush est ton meilleur ami.
Böyle yanaklarla, allık en iyi arkadaşın olacak!
Et après? Blush?
Sırada ne var?
Je portais ce blush pour les pièces de théâtre au lycée.
Bu sivilceden daha da kötü. Okul müsameresinde gibiyim.
Oh, mon coeur, c'est du blush, pas une bombe de peinture.
Oh, tatlım, bu bir allık, sprey değil.
Mais le problème c'est que chaque fois... que j'utilise mon blush lumineux Déesse Dorée, un pauvre animal innocent a dû souffrir.
Bu konu sadece Bruiser'ın annesi ile ilgili değil. Altın Tanrıça marka allığımı kullandığım her sabah, bir hayvanın ızdırap çekeceğini biliyorum.
Tu veux que je te prête mon blush?
Biraz allık ödünç almak ister misin hayatım?
La dernière empreinte doit encore être là. Un peu de blush, un patch purifiant... et...
Eski parmak izi hala orada olmalı biraz allık gözenek temizleme bandı ve işte.
Du blush sur les joues... Rouge à lèvres.l
Yanaklarında allık var.
Ai-je mis trop de blush? Vous êtes bizarre.
Allığı fazla mı sürmüşüm?
J'ai dû mettre trop de blush.
Büyük ihtimalle fazla allık sürmüşümdür.
Je mets plus de blush?
Biraz daha allık?
C'est Sunset Blush.
Bu gün batımı kızılı.
Je peux prendre du blush?
Allığınızı alabilir miyim?
Merci, c'est mon nouveau blush qui tient plus, qui tiendra.
- Sağ ol. Bu yeni makyajım, "Allık süremem, Allık süreceğim."
Elles avaient du rouge à lèvres et du blush, c'était fabuleux.
Rujları ve fırçaları vardı. Ben efsanevi olduğunu düşünürdüm.
Pas sans ton blush de diva.
Evet, ama diva pembesi olmadan olmaz.
Un mélange de crayon à lèvres et de blush bien placé.
Yüzünde dudak parlatıcısı ve strateji için takınılmış bir utanma olduğunu garanti ederim.
Tu as pris mon blush dans mon sac?
Çantamdan allığımı mı aldın?
Tu as pris mon blush dans mon sac?
Çantamdan alligimi mi aldin?
Un peu plus de blush.
Biraz daha allık lütfen.
Je vais mettre un peu plus de blush, M. Whitmore.
Size biraz allık süreceğim Bay Whitmore.
C'est de te mettre un peu de blush, ce qui donne des pommettes,
Bu da senin elmacık kemiklerini belirginleştir.
Y a que moi, qui vend du blush chez Sephora.
Sadece Sephora'dan allık satan ben varım.
Mettez lui du rouge à lèvres et du blush.
Yüzüne biraz kızarıklık verin ve dudaklarına nemlendirici sürün.
Euh, non. Juste un fond de teint et du blush.
Yani, yalnızca, fondöten ve allık.
Probablement beaucoup de blush.
Muhtemelen biraz fazla kızartı.
Tu sais quoi? Tu sais quoi? Coral Blush.
- "Mercan kızarıklığı".
Coral Blush.
Mercan kızarıklığı.
Ce n'est pas pas ton pinceau blush en ebene traité au poils de bison?
Abanoz ağacından yapılmış bizon kıllı allık fırçan olamaz?
Peut-être trop de blush.
Böyle çok kırmızı olmuş olabilir.
Elle voyageait sous le nom de... Blush.
Blush lakabıyla ortaya çıktı.
Blush Pang. Le nom de la fille.
Kadının adı Blush Pang'miş.
ça, c'est ma rose Blush Noisette et celle-ci vient directement de...
Bu benim Blush Noisette gülüm.
une touche de blush.
Biraz allık!
- Passe-moi le blush.
- Bir liste yapayım. - Bana şu allığı versene.
J'ai pensé à une tenue de rechange, du blush, un démaquillant
Birkaç köfte ve patates kızartması aldım.
Tu as mis du blush?
Allık mı sürdün sen?
Mettez-lui un peu de blush.
- İyiyim.
Le blush, tu connais?
Utanmak diye bir şey biliyor musun?
Blush Pang.
Blush Pang.