Translate.vc / французский → турецкий / Bordo
Bordo перевод на турецкий
149 параллельный перевод
Jadis, c'était homard thermidor et bordeaux.
Eskiden çok güzel bordo şarabında ıstakoz haşlıyorlardı.
On sert toujours le homard mais plus le bordeaux.
Hala ıstakoz yaparlar ama, ama bordo şarabı artık yok.
Louis XV, satin jaune et bordeaux.
XV. Louis, sarı ve bordo satenden yapılmış.
Vos lèvres me font penser à du velours.
Dudakların bordo kadife gibi.
Je me vois sur le pont d'un bateau allant du Japon à Bordeaux.
Kendimi köprüde, gemiyi almış Japonya'dan Bordo'ya götürürken hayal ettim.
Non, Bordo.
Hayır, Boldo.
Bordo?
Boldo.
Bordo et les autres se sont déjà regroupés.
Herkes hazır.
Et le bordeaux sera sûrement excellent.
Hiç değilse iyi bir bordo şarap olacaktır.
J'ai mis un superbe Bordeaux à chambrer dans mon bureau.
Birazdan sizinle olurum. Odamda şahane bir bordo şarabı var.
Il s'est absenté une fois pour aller prendre cet excellent Bordeaux.
Şu inanılmaz bordo şarap şişesini getirdiği sırada bir kez ayrıldı.
Nous avons fait honneur à ce superbe Bordeaux.
Sadece harika bir zaman geçirdik. Muhteşem bordo şarap şişesini getirdi.
J'étais d'autant plus heureux qu'il m'a laissé décanter le vin.
Ve, elbette, bordo şarabını arıtmama izin vermesinden özel bir zevk duydum. Adrian daha sonra kadeh kaldırdı, şunu anımsıyorum,
Il vous a laissé décanter?
bordo şarfabını arıtmana izin verdi?
Cassini ne fait que 2 Bourgognes. Un Pinot Noir et un Gamay. Et un Bordeaux.
Carsini'nin sadece üç kırmızı şarap ürettiğini biliyorum, iki Burgundy, Pinot Noir ve Gamay ve bir bordo şarabı, Cabernet Sauvignon.
C'est un grand cru, un Bordeaux,
Oh, o... bir bordo şarabı. Bir Bordeaux Rouge.
Du vin de bordeaux, pour Sa Majesté.
Majesteleri için kırmızı bordo şarap.
Lequel est le vin de bordeaux?
Hangisi kırmızı bordo, efendim?
Le bordeaux est dans le décanteur.
Kırmızı bordo sürahide.
Et le bordeaux est sur le buffet, sur la gauche.
Kırmızı bordo büfenin üzerinde, solda.
Il a une Rolls bordeaux. Voilà son adresse.
Bordo bir Rolls'u var, adresi burada yazıyor.
La plupart de nos clients ne distinguent pas un Bordeaux d'un Médoc.
Buradaki çoğu insan "claret" yi "Bordo" dan ayıramaz maalesef.
Le Médoc est un Bordeaux.
Bordo zaten claret'dir.
Oui, mais ils ne le savent pas.
Bordo, claret'dir evet. Fakat bunu bilmezler.
Le Bordeaux est un Médoc.
Bordo bir claret'dir, pekala.
Haricots verts à la Bordelaise.
Yeşil bordo fasulyeleri.
Un pantalon blanc, une cravate bordeaux.
Beyaz pantalon. Bordo kravat.
Clignotants technicolor Enjoliveurs or
Bordo Fransız arka ışıklar, pırıl pırıl aynalar
Où est ma ceinture bordeaux?
Buyurun bakalım. Bordo kemerim nerede acaba?
- La veste bordeaux à la grande table.
Büyük masada oturan bordo ceketli.
On voudrait le vin... Rouge, s'il vous plaît.
Biz bir bordo... şarap, lütfen.
En 1980, vous savez que les saisons étaient déréglées : Pour le Bordeaux, c'est une mauvaise année.
1980'de hava daima kötüydü ve Bordo için uğursuz bir seneydi.
Dessine-lui une robe à basque de couleur bordeaux.
Grili, bordolu bir ceket ve uzun bordo envelop etek.
- Préparez-vous à être abordés.
- Bordo edilmek için hazırlanın.
Vin Petit Sirah, millésime 1974
Şarap, Bordo Minyon. 1 97 4.
Bordeaux.
Bordo mu?
Aux frais de la boîte.
Bordo. Şirket arabası.
Vous savez la chose la plus importante pour les ambassadeurs... est être connaisseur.
- Bordo ile kırmızı arasında gidip gelen rengine uzun uzun bakar, damağında dolaştırır...
Première rangée, intérieur cuir.
Ön sırada, koltukları bordo.
La voiture... des suspects serait une Chevrolet Caprice rouge.
Şüpheli vasıta bordo renkli Chevrolet Caprice.
Vous l'avez déjà dit. Vous avez des nuances baies écrasées?
Bordo ailesinden bir şey var mı?
Un verre de Bordeaux?
Belki bir bardak bordo şarabı istersin?
J'ai mis la jupe bordeaux...
Bordo giydim...
Nous recherchons une Stutz Bearcat bordeaux de 1936.
Ekiplerin dikkatine, 1936 model bordo Stutz Bearcat'ın peşine düşün.
Uniquement une boulette? Et un grand verre de vin rouge.
Evet, kesinlikle bir sürü bordo şarabı istiyorum.
J'aimerais boire le cognac dans le salon.
Salon bordo olsun istiyorum.
Enfin, il devrait y avoir pas mal de kaki, là-bas. Et ce bordeaux est assorti au gris.
Bu koyu bordo da griyle çok iyi duruyor.
- C'est qui, avec la veste bordeaux?
- Bordo ceket içindeki, kimsin sen?
Nous boirons un Lafite 82.
Bir şişe de 82 mahsulü Bordo şarabı.
On a ici du très bon bordeaux et du café.
Burada güzel bir Bordo şarabı var. Burada da kahve.
Ce n'est pas le camion bordeaux de Toby.
Bu Wadenah'ın kullandığı gibi bordo bir kamyonet değil.