Translate.vc / французский → турецкий / Boulôt
Boulôt перевод на турецкий
44,948 параллельный перевод
C'est votre boulot.
İşin bu.
Ne pensez pas au boulot, on s'en occupe.
İşi düşünme. Biz hallederiz.
Mais c'est Cameron et moi qui nous tapons le boulot.
Ama bu işi gerçekten yapacak kişiler benle Cameron.
Entre le boulot et les enfants?
Ömrünü işle çocuk arasında mı geçireceksin?
Je fais ce boulot depuis longtemps, on fait confiance à son instinct.
Epeydir bu meslekteyim, hislerinize güvenmeyi öğreniyorsunuz.
On ne se donne pas autant de mal pour ne pas achever le boulot.
Bunca zahmete girmişken tüm detayları hesap etmişsindir.
- Qui t'a envoyé? - Finis le boulot.
- Seni kim yolladı?
Vous vouliez revenir, allez faire votre boulot.
Geri dönmek istiyordun. Git işini yap.
Oui, ils font leur boulot, j'imagine.
Sadece işlerini yapıyorlar. Bence.
Je suis au boulot
İşteyim.
Elle compte toujours reprendre le boulot?
- Hâlâ işe dönmeyi mi planlıyor?
Au boulot, ce sera la galère. Ils te surnommeront Johnny la gicle.
İşteki dallamalar sana Fışkırt Yapışkanoğlu diyecek.
Emprunter une impasse pour prouver que c'en est une, c'est le gros de notre boulot.
Çıkmaz sokak olduğunu ispatlamak için çıkmaz sokaklara girmek işin çoğu kısmı budur zaten.
Pour mon boulot.
İşim için.
C'est moi qui t'ai montré ce boulot.
Dikkatini bu işe ben çektim.
Tu fais quoi comme boulot?
Ne iş yapıyorsun?
- J'étais au Canada pour le boulot.
- Kanada'dan işten geldim. Kanada mı?
C'est le boulot, mais... j'ai la chance de bosser.
- İş bu sonuçta ama... - Evet. - Çalışıyor olmaktan memnunum.
Elle m'a recueillie et m'a trouvé un boulot.
Çok korkmuştum. Beni evine aldı ve bana iş buldu.
J'y connais rien là-dedans. J'ai jamais eu de boulot où fumer était interdit.
Uyuşturucu kullanmanın yasak olduğu bir işte çalışmadım hiç.
Murphy a fait du bon boulot, ici.
Murphy iyi bir ajan. Burada çok şey yaptı.
Il est clair que Los Pepes font un sale boulot... mais ils affaiblissent Escobar.
Evet, Los Pepes çirkin bir iş çeviriyor. Ama Escobar'ın canını sıkıyorlar.
Ne parlons pas boulot.
- İş hakkında konuşmayacağız, değil mi?
Au boulot!
İş başına.
C'est mon boulot.
- İşim bu.
Tu arrives, tu fais ton boulot.
Gelip işini yapıyorsun.
En fait, ce boulot va me prendre beaucoup de temps.
Şöyle ki... Bu iş çok vaktimi alacak.
On a trop de boulot.
Hayır anne. Bir sürü ödevimiz var.
Vous avez trouvé du boulot pour Sam, dernièrement?
Son zamanlarda Sam'e göre iş bulabildin mi?
Vous faites votre boulot.
- İşinizi yapıyorsunuz.
Ils font mecs qui ont un boulot.
İş güç sahibi adamlara benziyorlar.
Deux, pour un petit boulot.
İki kişilik ufak bir işim var.
Vous voulez dire, quel boulot je veux faire?
Hangi işi istediğimden mi bahsediyorsunuz?
On dirait un boulot à faire à deux.
- Bu tam ikimize göre bir iş.
Beau boulot, Supergirl.
- İyi işti, Supergirl.
Dans moins de deux semaines, les délégués de chaque corporation majeure de la galaxie arriveront ici, et votre boulot sera de les protéger, des menaces extérieures, et peut-être plus important, les uns des autres.
2 haftadan az bir sürede, galaksideki tüm büyük şirketlerden buraya delegeler gelecek ve onları dış tehditlerden hatta daha önemlisi birbirlerinden korumak bizim görevimiz olacak.
- Je n'ai jamais voulu faire ce stupide boulot dès le départ.
- Bu aptal işi yapmayı istememiştim bile.
J'adore mon boulot, je suis doué.
İşimi seviyorum, işimde iyiyim.
- Mon boulot.
- Vazifeni mi?
- Votre boulot? Cet enfant va mourir.
O çocuk ölecek.
- Beau boulot.
- Güzel!
J'adore ton boulot.
- Müziğine bayılıyorum kardeşim.
C'est mon boulot de m'assurer que non.
Karışıklık olmamasını sağlamak benim işim.
Donc si c'est ton boulot pourquoi tu courrais après Kate?
Bu senin işinse neden Kate'in peşinden koşuyorsun?
Pas l'Amex du boulot...
Ama kişisel Amex ile, business Amex ile değil.
J'aurais jamais dû accepter ce boulot.
Bu şovdan aldığım para için de utanmam gerekiyor!
Donc tu me dis que dans 20 ans, j'irai au boulot avec ma fille?
Bana 20 yıl sonra kızımla birlikte çalışacağımı mı söylüyorsun?
Dites-moi, que pensent vos gosses du boulot de papa?
Söylesene babaları işteyken çocukların nasıl hissediyordu acaba?
Il vous a donné ce boulot de chiotte pour quoi?
Bu parası bol, kolay işi sana neden ayarladı?
J'ai fait mon boulot, maintenant fais le tien.
İşimi yaptım. Sen de kendininkini yap.
Tant qu'Harriet est nourrie et qu'elle dort et qu'elle est heureuse, tu fais ton boulot.
Harriet yemeğini yediği, uyuduğu ve mutlu olduğu sürece görevini yapmışsın demektir.