Translate.vc / французский → турецкий / Brise
Brise перевод на турецкий
8,946 параллельный перевод
Parce que la coupure à la gorge n'a pas été faite par le pare brise.
Çünkü boğazındaki kesiğin sebebi ön cam değildi.
D'une certaine manière, heureusement que tu as été témoin de ça dans un environnement sûr. Mais ça me brise toujours le coeur de la voir ainsi.
Aslında öyle bir ortamda olaya şahit olduğunuz için şanslısınız, ama her zaman O nu böyle görmek kalbimi incitiyor
Ça, euh, te brise le coeur?
Sadece, uh, kalbini mi incitiyor?
Nous somme seulement en sécurité jusqu'à Ce que le SVR brise l'encryption Sur l'ordinateur, donc on a jusqu'à quand à peu près?
Sadece SVR bilgisayardaki şifreyi kırana kadar güvendeyiz, yani ne kadar süremiz var?
On le brise et on le maltraite
Kırılmış ve ezilmiş bir kalp
Brise ton voeu, ou je brise ta flûte.
Yeminini boz yoksa düdüğünü kırarım.
Le Eric Cartman qu'on connaît brise les règles, et il fait avec, comme un héro.
Bizim bildiğimiz Eric Cartman kuralları yıkar ve icabına bakar. Tıpkı kahramanı gibi.
Je suis le président. Je peux briser les règles parce que vous avez brisé les règles avant que je ne vous attrape.
Ben yargıçım lan, kuralları çiğneyebilirim siz çiğnemeden önce sizi yakalayabilmek için.
C'est pas parce que vous ne nous avez pas attrapé pour avoir brisé les règles, que vous devez les briser pour nous attraper maintenant.
Bizi, kuralları çiğnerken yakalayamaman yakalamak için kuralları çiğneyebilirsin demek değil.
Je brise les règles.
Kuralları da çiğnerim.
Leur artilleur a été écrasé comme un insecte sur un pare-brise.
Ağır silahlı adamları bizim ön camda böcek gibi ezildi.
S'ils sentent une brise de favoritisme, ils vont t'écarteler comme... comme une magnifique baguette, tu vois ce que je veux dire?
Eğer bir adam kayırmaca kokusu alırsam, hepsi öyle bir kursağında kalır ki... tıpkı bir ekmek gibi, anlıyor musun?
Helena, ça me brise le cœur de te voir te faire du mal.
- Helena, seni böyle görmek beni üzüyor.
Je sais. Ça me brise le cœur.
Biliyorum, içim bir hoş oluyor.
UNE DOUCE BRISE SÈCHE MES LÈVRES,
SOĞUK BİR ESİNTİ DUDAKLARIMI ÇATLATIYOR
Vous voulez que je brise mon accord.
Benim ortaklık anlaşmamı yok edip edemeyeceğimi soruyorsunuz.
Ne lui brise pas le coeur.
Sakın kalbini kırma.
Et toi... tu m'as brisé le cœur.
Sen... Kalbimi kırdın.
En ce matin d'espoir, le désir de paix entre les humains et les Evos fût brisé une seconde fois par des activistes radicaux qui ont cherché à perturber ce sommet historique.
Bu umut sabahında, insanlar ve Evo'lar arasındaki barış umudu da bu tarihi zirveye engel olmak isteyen radikal eylemciler tarafından saniyeler içinde yok edildi.
Non, mais il a ramené ma montre du futur avec lui, et il a brisé le temps.
Hayır ya, gelecekten benim saatimi getirmiş yanında ve zamanı büktü.
Un cœur brisé Je ne tomberai plus jamais amoureuse
Bir daha asla aşık olmayacağım
Eh bien, je sais ce que c'est que d'avoir le cœur brisé.
Peki... Tüm kalbini kıran şeyleri anlıyorum.
Donc j'ai réessayé, et je crois lui avoir brisé la colonne vertébrale.
Yine denedim, ve galiba omurgasını kırdım.
Et que fait Tom Brady après avoir brisé les règles?
Ve Tom Brady kurallarını yıktıktan sonra ne yapar?
Tu as brisé les règles!
Kuralları çiğnedin!
Toi j'ai brisé les règles.
Siktir lan, çiğnemişim.
Oui, c'est flou, mais c'était... Bruyant, hors-de-contrôle, du verre brisé, c'est ça?
Evet, belirsiz, ama gürültülüydü, kontrolsüzdü, kırılmış cam parçası, değil mi?
Elle va vous détruire... vous laisser seul, brisé et pathétique.
Peki, o seni meteliksiz, acınacak ve yalnız bırakıyor.
- Hé, ex-copine qui a brisé mon cœur.
- Selam kalbimi kıran eski sevgilim.
Mon cœur est brisé.
Kalbimi kırıyor.
Le sceau romain a été brisé.
Roma mührü kırıldı.
Nous avons trouvé la pierre enlevée, le sceau romain brisé!
Kayayı çekilmiş halde bulduk. Roma mührü kırılmıştı!
Le sceau de l'empereur est brisé.
Kayser'in mührü kırıldı.
Le sceau de l'Empereur est brisé.
Roma mührü kırıldı.
On était inséparable jusqu'à ce qu'elle ait un petit ami et mon cœur était complètement brisé.
Bir erkek arkadaşı olana ve kalbim tamamen paramparça olana dek ayrılmaz ikiliydik.
C'était juste un gamin amoureux avec un cœur brisé.
O yalnızca kalbi kırık terk edilmiş bir çocuktu.
Tu m'as brisé le coeur, et je te le pardonnerais jamais.
Kalbimi kırdın, ve seni hiç affetmeyeceğim.
Tu as brisé son coeur avec Lizzy.
Lizzie'yi kullanarak onu kandırdın.
Tu as peut-être brisé Dwight, tu t'es peut être débarrassé de Nathan, mais il y a toujours des gens ici prêts à se battre.
Dwight'ı kandırmış olabilirsin, Nathan'dan kurtulmuş olabilirsin ama dışarıda hâlâ mücadele etmek isteyen insanlar var.
Quand ils ont brisé la fenêtre, le feu est venu directement vers l'oxygène comme il était censé le faire.
Camı kırdıklarında, alevler tam olması gerektiği gibi oksijene karışmış.
Tu m'as brisé le cœur en me forçant à faire du sport. J'ai fait une crise cardiaque.
Zorla spor salonuna götürdüğünde kalbim kırıldı, üstüne kalp krizi geçirdim!
Tu sais qu'il a passé 30 ans à pleurer Jacob? Cela l'a presque brisé. Ensuite il récupère son fils depuis un petit moment, seulement pour...
Biliyorsun otuz yıl boyunca Jacob'ın yasını tuttu, bu neredeyse onu bitirmişti ve sonra bir süreliğine de olsa oğluna geri kavuştu... sadece bu adil görünmüyor muhtemelen kalbiydi... ani kalp krizi babası gibi muhtemelen hiçbir şey hissetmedi.
D'UNE GROSSE VACHE DONT LE KARMA DOIT CLAIREMENT ÊTRE BRISÉ
VE BUNU KARMASININ KIRILMASI GEREKEN ŞİŞMAN BİR İNEĞE YAPTIRIYORSUNUZ.
Je n'allais pas leur donner la satisfaction de m'avoir brisé.
Çünkü onlara asla ve asla beni alt etmenin tatminini yaşatamazdım.
j'ai le cœur brisé quand j'y pense.
Her düşündüğümde üzülüyorum.
J'ai le cœur brisé pour toi, Teddy.
Senin için çok üzülüyorum Teddy.
Mais j'ai le cœur brisé pour mon autre fils aussi.
Ama diğer oğlum için de üzülüyorum.
Pourquoi ne pas déclarer une séparation avec celui qui a tout brisé.
Naden ayırıcınıza haber vermediniz?
On a en quelque sorte compris que pour vous, cette voiture signifie cœur brisé.
Bu arabanın senin için kalp kırıklığı demek olduğunu anladık.
Cœur brisé?
Kalp kırıklığı mı?
Si quelqu'un a eu le doigt brisé et a eu un traitement médical, c'est notre gars.
Eğer parmağı yaralamış ve tedavi görmüş biri varsa, adamımız odur.