Translate.vc / французский → турецкий / Brought
Brought перевод на турецкий
34 параллельный перевод
# I brought her home By the light of the moon
Onu eve bıraktım ay ışığı altında
# Ristle-tee, rostle-tee, now, now, now # I brought her home by the light of the moon
Ristle-tee, rostle-tee, haydi, haydi, haydi onu eve bıraktım ay ışı altında
You know how pale and wanton thrillful comes death in the strange hour? Unannounced, unplanned for, like a scaring, over-friendly guest you ve brought to bed.
Biliyor musun ne kadar soğuk ve şehvetli gelir ölüm... en garip zamanda... uyarmadan.hazırlanmadan... tıpkı ürkütücü ve aşırı dostane bir konuk gibi yatağına aldığın.
J'ai convié tes camarades du secours populaire.
I brought your special friends from the center!
C'est le pompon T'as un enchaînement?
Peachy. You brought a routine?
J'ai ressenti l'animal en moi.
It brought out the animal in me.
My flow, my show brought me the dough.
Benim işim, benim şovum Böyle köşeyi döndüm
elle l'était. Avide de bien faire avec sa fille,
Ve daha Julie'yi eve getirdiği ilk gün, And from the first day she brought Julie home from the hospital, kızı için en iyisini yapmak istiyordu.
We were pretty good with the labels and we brought to dinner two, three times.
Biz, genellikle şirketlere karşı yeterince iyiydik onlar, bizi iki ya da üç defa yemeğe çıkardılar.
We brought you some cookies, mais ils les ont confisqué.
Sana kurabiye getirmiştik ama elimizden aldılar.
- You know, they brought him out here...
359.
You brought me to life
Beni hayata döndürdün
¶ He brought the jukebox back to life ¶
# Fonzarelli koluyla müzik kutusunu #
? Well, the landslide brought me down.?
* Kayan toprak kendime getirdi beni *
Well, the landslide brought me down.?
* Kayan toprak kendime getirdi beni *
Je vous apporte une nouvelle chemise et un I brought you a fresh shirt et un sac de toilette pour homme.
Sana temiz bir gömlekle tuvalet çantası getirdim.
♪ For all the joy you brought to my life ♪
* Hayatıma getirdiğin mutluluk için *
♪ You brought me fame and fortune ♪ ♪ And everything that goes with it ♪
* Şan, şöhret ve ne var ne yoksa sahip oldum sayenizde *
Ce n'était pas la maison de disques qui lui mettait la pression, c'était nous, c'était notre direction musicale.
Shoes and Brought me here. # Bence baskıyı japan plak şirketi değil bizdik Baskı yaptık çünkü bizden istenen buydu.
You brought me to life now every February
* Şimdi her Şubat'ta *
I was not brought up that way
* Öyle yetiştirilmedim *
♪ Rain brought me back to your door
# Yağmur kapına beni geri getirdi #
I thought I saw a man brought to life
* Cana yakındı, bana uydu olgunlukla *
Time has brought your heart to me I have loved you for a thousand years
* Ve seveceğim bin yıl daha *
♪ I guess her folks brought her up that way ♪
♪ I guess her folks brought her up that way ♪
♪ Till the landslide brought me down ♪
# Heyelan beni alt edinceye kadar #
- tu as apporté Pasiphae ici.
~ You brought Pasiphae here.
Il vous a traînée dans la rue par les cheveux pour vous ramener? Et vous êtes enceinte.
He drug you down the street by your hair and brought you back to the house, and you're pregnant.
[*] "Balancé" a été préféré à "Apporté" pour coller à l'acronyme et au sens. PBJ signifie "Perverts Brought to Justice". En fait, non.
Fıstık ezmeli reçelli sandviç demek değil mi?
♪ You brought me into the light ♪ Tenez.
- Buyurun.
♪ I brought you Liza!
* Liza'yı getirdim sana *
But the angels, they brought you
# Ama melekler seni alıp getirecekler #