Translate.vc / французский → турецкий / Chance
Chance перевод на турецкий
72,868 параллельный перевод
C'est votre dernière chance.
O senin tek şansın.
Bonne chance avec l'assaut du château!
Kaleyi fethetmekte iyi eğlenceler!
Je n'ai jamais eu la chance d'espérer cela. Merci.
Bunu söyleme fırsatım olmamıştı.
Bonne chance.
İyi şanslar.
Bonne chance, alors.
- Şansın açık olsun.
T'as vraiment raté ta chance!
Maalesef şansını kaybettin.
Je te laisse une dernière chance.
Sana ikinci bir şans daha veriyorum.
Bonne chance.
- Hoşça kal. Bol şanslar.
Et bonne chance.
Bol şanslar!
Cette femme et vous avez de la chance d'être vivantes.
Siz ve diğer kadın hayatta olduğunuz için şanslısınız.
Ça fait 10 ans qu'on essaye de coincer Mejia, Mills est notre seule chance.
Mejia'yı canlı yakalamak için Mills'i kullanmak... -... 10 yıl içinde elimize geçen en iyi fırsat.
C'est votre seule chance de la retrouver.
Kızını geri alman için tek şansın bu. Anlıyor musun?
Il y a une chance que ton frère ait pu survivre?
Kardeşinin hayatta kalmasının herhangi bir olası yolu var mı?
Vous avez de la chance que je vous aie trouvés.
Sizi bulduğum için şanslısınız.
Je te donne une dernière chance de sauver ta vie.
Hayatını kurtarman için sana son bir şans veriyorum.
l'été avant mon entrée en terminale, j'ai eu beaucoup de chance.
Son sınıftan önceki yaz... NETFLIX ORİJİNAL FİLMİ... şans yüzüme güldü.
Ne rate pas ta chance.
Bunun içine etme.
- Donne-lui une chance.
- Ona bir şans ver sadece.
J'ai tellement de chance de t'avoir.
Yanımda olduğun için çok şanslıyım.
Tu en as de la chance!
Orada olmak güzel olmalı.
J'ai eu la chance de m'en sortir vivant... et de retourner à la réalité.
Şanslıydım, bunu atlattım ve gerçekliğe dönebildim.
Je veux dire, il se serait passer quoi si dans l'histoire de guerre de zombie je suis l'humain qui avait une chance de dire quelque chose, mais qui ne fait rien?
Ya zombi savaşları tarihinde bir şey söyleme şansı olup hiçbir şey yapmamış insan olursam?
Une chance pour moi, ma sœur est toujours ton fantasme.
Şanslıyım ki kız kardeşim hala senden hoşlanıyor.
Et, avec un peu de chance, personne n'aura à mourir.
Ve eğer şanslı olursak kimsenin ölmesine gerek kalmaz.
Ça va me prendre toute ma force et plus qu'un peu de chance, mais... ça devrait être assez pour créer un remède pour sauver mes frères.
Bütün gücümü kullanmam gerek... ve biraz da şans gerek ama.. kardeşlerimi kurtarmak için ilaç yapmaya yetebilir.
On t'a donné une chance de combattre.
Sana savaşman için şans verdik.
Et quelle chance auras-tu?
Peki senin nasıl bir şansın var?
En espérant que cela apporte à votre famille la chance que cela a apporté à la mienne.
Benimkine talih getirdiği gibi senin ailene de getirsin.
J'ai écrit 10 lettres à Emerson, mais je n'ai jamais eu la chance d'en envoyer une.
Emerson'a on tane mektup yazdım. Birini bile gönderemedim.
Pour le cancer, chez les hommes, c'est une chance sur deux. Chez les femmes, une sur trois.
Kanser olmayabilirsiniz ama erkekseniz ikide birdir.
On a de la chance qu'il ne m'ait pas tuée.
Beni gördüğü gibi öldürmediği için şanslıyız.
Avec de la chance, ils seront sur moi.
Şansımız yaver giderse, benim peşime takılırlar.
Il y a une chance que vous m'aidiez à trouver qui?
Vay. Kimin hacklediğini bulmama yardım etme şansınız var mı?
Il n'y aucune chance que Poséidon - nous laisses la tuer?
- Poseidon'un onu öldürmemize izin verebilir mi?
Avec de la chance, votre ami et mon fils seront libres dans une heure.
Şansımız yaver giderse, arkadaşınız ve oğlum bir saat içinde özgür olacak.
Une chance que Poséidon nous laisse la tuer?
Poseidon'un onu öldürmemize izin verebilir mi?
- C'est notre dernière chance.
Son şansımız bu. Yok.
Bonne chance à vous deux. Je vous remercie.
İkinize de iyi şanslar.
- Il y a une chance.
- En azından bir şansımız olur!
- Tu veux une chance?
- Şans mı istiyorsun sen?
Notre chance est ici. Et seule.
Şansımız orada bak, hücrede.
Sortir, c'est la seule chance de sauver Sid.
Sid'i kurtarmak için en iyi şansımız buradan çıkmak.
Avez-vous Chance, de Chanel?
Acaba Chanel'in Chance parfümü var mı?
Je veux Chance.
Sadece bu.
C'est Chance?
Chance.
Il y aurait une chance que mon mari Jacob Ness vous ait demandé de bosser sur mon téléphone?
Acaba kocam Jacob Ness, telefonum üstünde çalışmanı istedi mi senden?
Assise tranquillement, comme si je regardais un film d'horreur, impuissante, jusqu'à ce que Poséidon me tape sur l'épaule et me donne la chance de faire quelque chose.
Arkama yaslanıp korku filmi gibi izlemek zorunda kaldım. Acizdim. Ta ki Poseidon omzuma dokunup bana bu konuda bir şey yapma fırsatı verene dek.
J'appellerai pas ça de la chance.
Şans demem ben buna.
Notre seule chance.
- Tek fırsatımız.
Ce que vous pouvez faire, c'est vivre de façon à donner au corps une chance de s'auto-guérir.
Yapabileceğiniz şey, vücudunuza kendini iyileştirme şansını verecek şekilde yaşamak.
Quelle chance vous avez.
Çok şanslısın.