Translate.vc / французский → турецкий / Compliment
Compliment перевод на турецкий
1,927 параллельный перевод
C'est pas un compliment, traînée!
- Bu bir iltifat değil, serseri!
J'aimerais que vous considériez mes avances comme un simple compliment. Car c'en était un.
Umarım yaşananlardan sonra bunu bir telafiden fazlası olarak görürsünüz ki zaten öyle de.
Betty, c'est vraiment dingue ce que tu fais. Et, contrairement à dans le passé c'est un compliment.
Eskiden olduğunun aksine bunu bir iltifat olarak söylüyorum.
Je le prends comme un compliment.
Bunu bir iltifat olarak kabul ediyorum.
Vous avez un compliment prêt le moment elle franchit la porte.
Kapıdan girdiği anda iltifatları sıralıyorsun.
Merci du compliment.
İltifat için sağ ol.
- Merci pour le compliment.
İltifatın için teşekkür ederim.
C'est pas un compliment.
Natalie, sana iltifat etmiyorlar.
Avoir pardon. C'est très beaucoup compliment pour moi.
Bu benim için çok büyük bir iltifat.
Alors, c'est en réalité un énorme compliment pour toi.
Sezonluk sırlar. Bu isimde bir butik açmayı düşünmüştüm.
C'est un compliment.
Bunu bir iltifat kabul etmelisin.
C'était un compliment.
iltifat olarak söyledim.
C'est pas un compliment.
Bu bir iltifat değil.
Je refuse son compliment.
İltifatını kabul etmiyorum.
J'ai refusé son compliment alors, je le rejette de nouveau.
İltifatını o zaman reddetmiştim ve şimdi tekrar reddediyorum.
Je m'agrippe à tout compliment.
Tüm iltifatları hemen kapmam gerekiyor.
Quand j'entends un compliment immérité, mes oreilles ont la nausée.
Özür dilerim ama hak edilmemiş bir iltifat duyduğumda kulaklarımın kusası geliyor.
Je ne ferai plus de compliment à aucun de vous.
Artık hiç kimse benden iltifat beklemesin.
Je pensais que c'était un compliment.
Bunun iltifat olduğunu sanmıştım.
C'est un beau compliment.
Bu çok hoş bir iltifattı.
Non? C'est un compliment? Hein?
Bu bir iltifattı değil mi?
Merci pour le compliment.
Bunu iltifat kabul ediyorum.
Je sais que c'était pas un compliment, mais je vais le prendre comme ça.
Öyle demek istemedigini biliyorum aslında biraz karışık ama. Bunu herşekilde kabullenicem. - Belki, anlayamadın.
- Je te renvoie le compliment.
Sen de fena değilsin.
Je prends ça comme un compliment.
Bunu bir iltifat olarak alıyorum.
- Venant de vous, je le prends comme un très grand compliment.
Soluk bir övgü ama sizden geldiği için çok önemli bir iltifat olarak alıyorum.
Fais-lui un compliment pour la remercier.
Teşekkür babında bir iltifatta bulun.
Ce qui est plutôt un compliment.
Bunu iltifat olarak kabul et. Böyle bir ihtimal yok gibi görünüyor.
Encore une fois, si vous pensez que c'est possible, je prends ça pour un compliment.
Bir kez daha aynı şeyle karşılaşıyoruz. Siz laf soktuğunuzu sanıyorsunuz, ama ben iltifat olarak alıyorum.
Merci du compliment.
Ben bunu iltifat olarak alıyorum.
Je le prends comme un compliment?
Bunu iltifat olarak mı algılamalıyım?
Prends ça comme un compliment.
Bir iltifat olarak almalısın.
C'est le premier compliment que tu m'aies jamais fait.
Bu şimdiye kadar bana yaptığın ilk iltifat. O bir iltifat değildi.
Pourquoi ne peux-tu pas faire un compliment?
Neden bir insana iltifat edemiyorsun? İltifat edilmesini istemek zorunda kalıyorsan, o iltifat olmaz.
Si on demande, ce n'est pas un compliment.
İltifat edilmesini mi istiyorsun?
- Oui. - Alors ce n'est pas un compliment.
- O zaman iltifat değildi işte.
Commence par un compliment.
İltifat ederek başla.
C'est si dur que ça, Ray, de faire un compliment à une femme?
Bir kadına iltifat etmek bu kadar zor mu, Ray?
C'est presque un compliment.
- Ara sıra. Bu neredeyse bir övgü sayılır.
C'était un compliment?
Kompliman mıydı?
Quel genre de compliment lui avez-vous fait?
Arabasına ne tür bir iltifatta bulundunuz?
Pourquoi avoir craqué après des semaines de résistance? Un minuscule compliment sur mes talents d'agent.
Onca hafta direndikten sonra işim hakkında ufacık bir övgü.
- Non, c'est un compliment.
- Hayır, iltifattı bu.
Ce n'est pas un compliment.
İltifat değildi.
- Non, c'est un compliment.
- Ben iltifat olduğunu düşünüyorum.
Compliment d'honneur de la Maire, Mme Martha Tinsdale.
Buzdolabında yer kalmadı.
- C'est un compliment?
Bana iltifat mı ediyorsun? Genelde bu özelliklerinden nefret ederim. Hayır.
C'est un compliment?
Yarın mezun oluyoruz.
C'était un compliment.
İltifattı.
- Un compliment liquide.
Sulu bir iltifat. Alo?
Je prendrai cela comme un compliment.
Bunu bir iltifat olarak alıyorum.