Translate.vc / французский → турецкий / Dayan
Dayan перевод на турецкий
11,930 параллельный перевод
Vous avez le gamin le plus difficile du bloc.
Çok dayanıklı bir kızın var.
Si des voyous s'étaient montrés chez nous et m'avaient menacés moi et Michael Vincent et que c'était de ta faute, Je te ferais bien plus que de mettre dehors de la maison.
Kabadayı tipler kapımıza dayanıp beni ve Michael Vincent'ı tehdit etse ve bu senin suçun olsa seni evden atmaktan daha fazlasını yapardım.
D'après la densité, c'est du verre à pression, fabriqué pour résister à la force de carbonatation.
Yoğunluğuna bakılırsa, basınca dayanıklı cam. Karbonasyon düzeyine dayanacak şekilde imal edilmiş.
Je boirai, à un moment, mais j'ai une tolérance d'humaine, ce qui revient moins cher, mais est bien moins drôle.
Sen içsene? Eninde sonunda içeceğim ama artık insan dayanımına sahibim. Daha ucuz oluyor ama çok daha az eğlenceli.
Une abstinence. Un break total envers les femmes.
"Kıza dayanıklı." Kadınlardan tam bir ara.
Accroche-toi!
Dayan!
Car je te le dis, c'est une colonne porteuse.
Planları tekrar okusan iyi olacak. Çünkü o sütun yük dayanımı.
C'est ce que je te dis, ce poteau est portant.
Çünkü o sütun yük dayanımı.
Je ne savais pas qu'elle était porteuse.
Yük dayanımı olduğunu bilmiyordum.
Si on charge la batterie, ça peut tenir plus longtemps.
Aküyü şarj edersek daha uzun süre dayanır.
C'est basé sur les recherches d'avant-garde.
En ileri araştırmaya dayanıyor.
Tu es beaucoup plus dur que je le pensais.
Düşündüğünden daha dayanıklı çıktın.
Et à l'interieur il y avait cette boite ininflammable
İçinden yangına dayanıklı bu çanta çıktı.
Je trouve tout cet événement intolérable.
Bütün bunları dayanılmaz buluyorum.
Si vous pensez que le mariage gay peut résister à toutes les attaques juridiques, vous devriez vous réjouir de toute occasion de le défendre.
Gey evliliğin bütün yasal saldırılara dayanıklı olabileceğini düşünüyorsan,... onu savunmak için çıkan her fırsattan zevk alman gerek.
Okay. Si je rationne tout ça, ça peut tenir pour trois jours.
Şimdi bunu ayarlarsam, üç gün dayanır bana.
Comment vous situez-vous?
Nasıl dayanıyorsun?
Il fait ça depuis des années.
Yıllarca öncesine dayanıyor.
Sa réputation en tant que plus grand chasseur de sorcière de tous les temps repose sur son succès passé, n'est-ce pas?
Büyük bir cadı avcısı olduğu... namı bizim zamanlardaki başarılara dayanıyor değilk mi?
- La Colombie n'est pas l'endroit le plus sûr pour des marines pour y passer du temps, mais ils vont le faire.
Kolombiya Donanma SEAL takımı için pek güvenli bir yer değil ama dayanırız.
Endurance, force, rapidité.
Dayanıklılık, güç, hız.
Tu as esquivé des missiles et poussé ton endurance ces deux dernières heures.
Son iki saattir füzelerden kaçıp dayanıklılığını zorluyorsun.
New Delphi est construite sur la base de l'échange.
Görebileceğin gibi New Delphi, ticaret dayanışması üzerine kuruludur.
Harper, nous allons t'aider.
Dayan. Harper, sana yardım getireceğiz.
J'arrive! Attends!
Geliyorum, dayan!
Cette fondation n'est pas stable.
- O temel dayanıklı değil.
Et bien sûr, Hoffman fou de douleur, qui dit tout et n'importe quoi, juste pour arrêter son horrible cauchemar.
Ve tabii, Hoffman acıyla kıvranıyor dayanılmaz kâbusu bitirmek için doğru ya da yanlış her şeyi söylüyor. "Güvenli mi?" "Evet, güvenli".
Accroche-toi, mon pote.
Dayan dostum.
Le loup arrive à la porte.
Kurt kapıya dayanır.
Tenez-vous prêts, on arrive!
- Tahliye birimleri nerede? - Dayanın, yoldalar geliyorlar.
Appuie-toi sur moi.
Sorun yok. İşte böyle, bana dayan.
Allez, bébé! Reste avec moi!
Hadi bebeğim, dayan!
Extrêmement fragile et résistant à la fois.
Aynı zamanda da inanılmaz derecede hassas ve dayanıklı.
- Si vous êtes si réfractaire, - Dans plusieurs sessions
- Eğer çok dayanıklıysanız,
Des phobies probablement issues de tragédies d'une vie passée
Günümüz fobileri büyük ihtimalle geçmiş yaşam deneyimlerimize dayanıyor.
Tenez bon.
Biraz dayan, tamam mı?
Encore et encore, vous deux, à vous vanter sur votre force, tellement plus grande que celle des anges supérieurs.
İkinizinde, yüksek meleğe göre çok üstün mükemmel dayanıklılığınız gitti.
Tous conflits est basé sur la tromperie.
Bütün savaşlar bir aldatmaya dayanır.
Tu disais que je ne pourrais pas briser ton esprit et prendre ton corps, et comme tu semblais inébranlable dans ta détermination, J'ai décidé de faire monter les choses d'un cran.
Zihnini kırıp bedenini alamayacağımı söylemiştin ve sen de çok dayanıklı birisi olduğun için ben de işleri silaha çıkarmaya karar verdim.
L'odeur est insupportable.
Koku gerçekten dayanılmaz.
Eh bien, il est basé sur un champignon spécifique.
Tahminim mantarlara dayanıyor.
Même malade, tu as toujours été notre rocher.
Kanserken bile en dayanıklımız sendin.
Le programme dépend de toi.
Program sana dayanıyor.
Accroche toi!
Dayan.
Accrochez-vous.
Dayan.
Tiens bon, Andy.
Dayan Andy.
Tiens bon.
Dayan.
On se connaît depuis longtemps.
Seninle geçmişimiz çok eskiye dayanır.
Tiens bon, Rachel.
Hey, dayan biraz, Rache, tamam mı?
Accroche-toi, frérot.
Dayan bakalım ağabey.
Tiens-toi prêt.
Dayan.