Translate.vc / французский → турецкий / Deals
Deals перевод на турецкий
70 параллельный перевод
Les gens ne valent que pour les deals qu'ils savent conclure. Et respecter.
İnsanlar sadece yaptıkları anlaşmalar ve verdikleri sözler kadar değerlidirler.
J'aime les deals avec les flics.
Biliyorsunuz, polislerle çalışmayı severim.
J'ai arrangé des deals pour les industries colombiennes.
Kolombiya ve Bolivya sanayicileri için çok büyük anlaşmalara aracılık yaptım.
J'ai fait 7 ou 8 deals comme celui-ci, négociés avec qui?
Daha önce bunun gibi 7 - 8 anlaşma yaptım.
Tu es toujours fauché, tu cours après les deals... tu t'abrutis.
Lenny, yerinde duramıyorsun, sürekli oradan oraya koşturmaktan zayıf düşmeye başladın.
T'as déjà fait des deals?
- Daha önce hiç mal satın aldın mı?
- J'ai fait plein de deals.
- Tahmin edemeyeceğin kadar hem de.
On ne peut faire ce genre de deals en plein milieu de la rue.
Böyle bir anlaşmayı şehrin göbeğinde yapamazsın, ha?
Elle signe des deals de tueuse.
Anlaşmalar yapıyor, kıç tekmeliyor. Bilirsin, Fran oluyor işte.
On n'est pas censées passer des deals clandestins et faire passer ses propres intérêts avec de l'intimidation et de la corruption
Ben gerçek dünyada yaşıyorum. Bu konuşma ikimizin arasında kalacak.
On arrête les deals.
Dükkanı kapat.
Quatre deals de la main à la main, deux pour moi, deux pour Bubbs dont je peux témoigner.
4 tane alış veriş... iki tane ben, iki tane Bubbs, çok yakın olacağız.
Réunissez tout ce que vous avez des deals de main à la main pour qu'on obtienne des mandats de perquisition.
Alınan malları toparlayıp bir arama izni çıkartın.
Essaye de surmonter ça.
It deals with sobreponerte to it quickly.
Il a été mêlé à beaucoup de ses anciens deals, et c'était toujours à Los Angeles.
Geçmişteki bir çok anlaşmada bağlayıcılık yapmış ve Los Angeles her zaman için merkezmiş.
- Pas trop de deals par ici.
Burada pek uyuşturucu satışı yok gibi.
Il est encore impliqué dans les deals quotidiens.
Adamla hemen her gün bağlantı içinde.
Tu vis à New Jack City, et à partir de maintenant, plus de vols, de deals, de nanas ou de bastons, ok?
Artık New Jack City'de yaşıyorsun, ve şuandan itibaren, hırsızlık, kart oyunları, yumurta kızartmaca ya da kavga dövüş yok. Tamam mı?
Ouais, pas de vols, pas de deals, pas de femmes ni d'herbe dans le frigo
Evet, bu sefer çalmak yok, kumar yok, kadın yok, iş başında ot çekmek de yok.
Seulement, au lieu de négocier la paix, tu as négocié des deals de drogue, des alliances entre gangs.
Barış için aracılık yerine, uyuşturucu satıcılarına yardım ve çete ittifakları.
Tu vas arrêter de faire des deals à la noix avec ton branleur de cousin?
O kazma kuzeninle kokain işleri yapmayı bırakacak mısın?
- Tu sais, ça fait quelques mois... que tu taffes pour moi maintenant, à conclure des deals, voler des trucs... le genre de sale boulot.
- Biliyorsun, birkaç aydır benim için çalışıyorsun, anlaşmaları hallediyorsun, toplama işlerini, her türlü zor işi yaptın.
Si on réalise un ou deux deals, t'imagines le carton?
Hesaplarımızdan bir iki tanesini kapatırsak elimize ne kadar büyük para geçeceğinin farkında mısın?
Cinq deals ont raté, y compris celui avec RSB Financial.
Suya düşen beş tane anlaşmam oldu RSB Finans da dahil.
- - "I think a little'people ask why deals affairs of her husband."
"Bence, bazıları şöyle diyebilir kocanın işiyle neden uğraşıyorsun?"
C'est l'endroit où je boucle l'essentiel de mes deals pour l'année fiscale suivante.
Gelecek yıl için işlerimin büyük bir kısmını orada bağlayacağım.
C'est tous les deals qu'elle a pu faire.
Her uyuşturucu satışı yazılı.
C'est le type à voir pour te procurer faux billets pour les deals de coke, badge contrefait pour les braquages de banques, tout ce qui peut tuer.
O bütün zor işlerin peşinden giden biri : kokainciler için sahte paralar, banka soygunları için sahte maymuncuklar, bu şeyler insanların ölümüne sebep oldu.
- Écoute... Je décide des deals, salope!
Dinle, anlaşmayı ben yaparım sürtük.
Au lieu d'envoyer vos hommes sur des affaires de deals foireux, vous devriez touiller la merde qui entoure la vie de cet avocat.
Adamlarının zamanını gereksiz operasyonlarla harcamak yerine,... o lanet avukat sağ mı değil mi araştırman gerek.
T'as tout ce qui touche à la dope, les comptes, les contacts avec les fournisseurs, les passeurs, les quantités, les dates de livraison, la double comptabilité, les deals, les mecs qu'il a arrosés...
Tüm zamanların, tedarikçilerin, kuryelerin... teslim tarihleri, çift hesap kesimleri bilgisi burada.
Je t'ai obtenu le meilleur des deals et toi tu fous tout en l'air.
Seni anlıyorum, anlıyorum, tamam oluruna bırakacaksın.
Et vous pouvez ajouter 10 cents au final sur les 5 premiers deals.
Artı, ilk beş anlaşmadan sonunda on sentlik bir ilave yapabilirsiniz.
- Non. Porte en fer avec une fente pour les deals.
Alışveriş için yuvası olan bir çelik kapı.
Elle préparait des faux deals d'armes avec des extrémistes locaux.
Ülkedeki teröristlere sahte silah satışı ayarlardı.
Lui et ses gars sont au courant des deals.
Adamlarıyla birlikte uyuşturucu pazarlıklarından haberdarlar.
Pas de deals ou de requêtes.
Ne anlaşma nede dilekçe.
Ouais. Pourquoi? Je sais tous des mignons petits deals que les chasseurs de primes font avec la police, Ray.
Ben kelle avcılarının hakimlerle yaptığı bütün anlaşmaları bilirim Ray.
Et par conséquent, ça invalide tous les deals que vous avez avec mon fils pour son système d'extraction du gaz.
Ayrıca, oğlumla olan gaz çıkarma sistemi anlaşmanızı da geçersiz kılıyor.
Tu deals juste avec un suicide assez compliqué
Şu anda yapmaya çalıştığın şey gerçekten tam bir intihar.
Mais je m'occupe de l'argent pour les deals de Fiona.
Gel gör ki tüm anlaşmalarda Fi'nin parası benden geçer.
Pourquoi les deals ne se passent jamais bien?
Neden uyuşturucu satışları hiç yolunda gitmez ki?
C'est fini, Gary, il n'y a plus de deals.
Artık uyuşturucu satıcıları kalmadı Gary.
Ruan trouvait le fric en utilisant ton nom comme garantie et Otis faisait les deals.
Ruan soyadının avantajını kullanıp, parayı toplarken Otis anlaşmaları yapıyormuş.
C'est incroyable ces fainéants qui font des deals dans la rue alors que tu peux avoir de l'herbe légalement.
Bir demliğini yasal olarak alabiliyorken bu serserilerin sokak satışı yaptığına inanamıyorum.
Deals malhonnêtes.
Çarpık anlaşmalar.
La société détruisant cette maison à faible revenu est la même qui vous fait payer pour avoir le privilège de détenir votre argent, pour ensuite le miser avec vos pensions, dans des deals de propriétés.
Düşük gelirli kişilerin evlerini elinden alan şirketler ile paranızı tutması için para ödediğiniz....... ve bu parayla evlerinizin üstüne kumar oynayan şirketler aynı.
Garde ta salive, Parce que la CIA en a fini de conclure des deals pour Michael Westen.
Ben- - nefesini boşa harcama,... çünkü CIA artık Michael Westen ile tüm ilişiğini kesti.
Il s'occupe de gros deals.
Üstelik büyük işler peşinde.
Garder des colis, surveiller des deals...
Eldeki gücün, birden fazla kullanım alanı vardır... paket koruması, uyuşturucu pazarlıklarıyla uğraşmak.
Je lui aurait donné deux deals pour le prix d'un.
Onun kaybı olur.