Translate.vc / французский → турецкий / Duty
Duty перевод на турецкий
164 параллельный перевод
Le chariot hors taxes est là.
Duty-free arabası orada.
Le duty-free va bientôt fermer.
Gümrüksüz ürünlerin satışı az sonra bitmiş olacak.
à l'arrivée ici et on l'a arrêté à la boutique duty-free de Free Port.
Yetkililer onu Freeport'ta, gümrüksüz satış mağazasında yakalamış.
On va au duty-free?
Sen de gümrüksüz alışveriş mi yapacaksın?
Je m'arrêterai au duty-free.
Gümrük vergisiz mallar mağazasına da uğrarım hem.
Le duty-free?
- Gümrük vergisiz mallar mağazası mı? - Evet.
N'empêche que je veux m'arrêter au duty-free.
Yine de gümrük vergisiz mallar mağazasına uğramak istiyorum.
" Je veux m'arrêter au duty-free
# Gümrük vergisiz mallar mağazasına Uğramak istiyorum #
"Je veux m'arrêter au duty-free..."
# Gümrük vergisiz mallar mağazasına Uğramak istiyorum #
Achète-moi de l'alcool en duty-free.
Bana gümrük vergisiz Kahlùa * likörü alsana.
Désormais, vous faites le boulot et je reste assis à ne rien faire.
Jury Duty II filminin 1000. yılı şerefine düzenlenen törende çözülmem gerekiyordu. Neden orada değilim?
J'étais censé être dégelé... pour la 1000ème projection de Jury Duty Il.
Jury Duty II filminin 1000. yılı şerefine düzenlenen törende çözülmem gerekiyordu.
Pas de champagne, ils préfèrent aller au duty free.
Şampanya içmek yerine, eşleri için gümrüksüz alışveriş yapmaya gideceklermiş.
"Magasin international Duty-Free".
Uluslararası Gümrüksüz Satış Mağazası.
Oh! Duty Free!
Gümrüksüz!
Ils sont aux arrêts pour vol en duty-free.
Hırsızlık yüzünden görevden uzaklaştırıldılar.
Infirmière Pour les malaises
There's a nurse on duty If you don't feel right
Il est de bonne humeur quand il entend "duty-free".
Hostes "vergisiz alışveriş" dedikten sonra keyfi yerine gelmiştir.
Nous avons de nombreux articles hors taxes à vous offrir.
Birazdan çeşitli duty-free satışlara başlıyoruz.
Sa mère s'appelait Duty, tu en as entendu parler?
Annesi Duty idi, biraz konuşmak ister misin?
SHE'S ON DUTY
Görev Başında...
Being funky, hey that s my duty
Eğlenceli olmak görevim
Luke me ramenait toujours de ses voyages un flacon de duty-free.
Luke her yolculuk dönüşünde havaalanından bir şişe getirirdi.
J'ai tout arrangé avec des Metaxas, ma soeur les a achetés du duty-free shop.
Metaxas ile temasa geçtim. Kız kardeşim beleş satış mağazasında görmüş.
Nous avons trouvé tant de choses dans le garageon dirait que c'était un duty-free shop
Garajda bulduğumuz malzemeleri görseniz... Beleşçi dükkanı gibi!
Le devoir m'appelle.
Duty aradı.
Ici à la branche de Stanford, ils jouent tous à Call of Duty, un jeu video basé sur la seconde guerre mondiale. *
Stanford şubesinde herkes... Call of Duty denilen 2.Dünya Savaşı konulu oyunu oynuyor.
Call of Duty!
Call of Duty!
Non, c'est la faute de ma souris, elle me ronge les ongles au bout de quelques heures.
Saatlerce Call Of Duty oynayınca böyle oluyor.
Mon jeu préféré, en dehors des jeux vidéo.
Call of Duty'den sonra en sevdiğim oyun.
Et ensuite... Call of Duty 4, Modern Warfare.
Sonra da Call of Duty 4 partisi.
Je dois t'avouer que tu es l'un des meilleurs joueurs de Call of Duty 4 du magasin.
İtiraf etmeliyim ki, Morgan, mağazadaki en iyi Call of Duty oynayan kişi sensin.
" Go to him, it is thy duty, kiss him, take his hand in thine. Va vers lui, c'est ton lot, embrasse-le, prends sa main dans la tienne.
" Ona git, bu görevin, öp onu, ellerin tutsun ellerini.
Je, euh... je les ai achetés moi-même en duty-free, à l'aéroport de Sao Paulo.
- Sao Paulo havaalanında kendim aldım. - Bunlara ulaşabilecek kaç kişi var?
OK, j'ai vu dans la poubelle un courrier d'Infinity Ward, et j'en déduis que tu as une démo du prochain "Call of Duty"?
Evet, e-posta kutumda bir posta vardı ve sanırım sende son Call of Duty'nin demosu varmış.
En fait, ça a commencé avec le prochain jeu "Call of Duty"...
Herşey, son Call of Duty oyunu ile başladı.
T'as entendu parler de Call of Duty 4?
Call of Duty IV oyununu duydun mu?
- Call of Duty 4.
- Call of Duty IV.
- Call it Duty 4?
- Call it Duty IV mü?
- Call of Duty 4?
- Call of Duty IV mu?
La plupart des Call of Duty se passent pendant la Seconde Guerre mondiale mais celui-là se passe en Irak.
Diğer Call of Duty oyunlarının çoğu... 2. Dünya Savaşıyla ilgiliydi ama bu Irak'ta geçiyor.
Call of Duty.
Call of duty.
Je me balade dans le terminal, je vois le duty-free : les magasins de bijoux, de tabac, d'alcool...
Terminalde geziniyorum ve gümrüksüz satış mağazalarını görüyorum mücevher, sigara alkol mağazaları.
Le niveau fortifié de "Call of Duty".
Call of Duty'nin muharebe bölümü.
En fait, ma nuit parfaite est de traîner en sous-vêtements, boire quelques bières, manger des hot-dogs et jouer à Call of Duty jusqu'à 3 h.
Aslına bakarsan bazı geceler iç çamaşırlarımla oturup, bir kaç bira ve sosisli yiyerek sabaha karşı 3'e kadar Call of Duty oynuyorum.
Heavy Duty voudrait que vous restiez.
Heavy Duty, buralarda kalıcı olmanız gerektiğini düşünüyor.
Je devrais acheter mes cravates à Paris et les fourrer dans un sac duty-free.
Tüm kravatlarımı Paris'ten alıp bir iki kez takıp vergiden muaf bir çantaya tıkmalıyım.
Duty free.
Gümrüksüz.
*
Duty Free'ye hoş geldiniz Hooligan 15
- On évitera le duty free.
Gümrükte bile durmayacağız.
Thy daily state of duty run
2.