Translate.vc / французский → турецкий / Dérange
Dérange перевод на турецкий
13,075 параллельный перевод
Vous savez, ça ne me dérange pas de vous prescrire des antidouleurs.
İsterseniz size seve seve ağrı kesici için reçete yazabilirim.
- Heureusement. Ça me dérange pas que vous soyez lesbienne.
Senin lezbiyen olmanı umursamıyorum.
Ça te dérange que j'épouse Woody?
Seni rahatsız eden Woody ile evlenmem değildir umarım?
Et ça ne te dérange pas?
Ara verip de ne yapacağım? Alışveriş merkezlerini mi gezeceğim?
Si ça ne vous dérange pas, Eric, j'aimerais commencer par revenir à Jimmy.
Sakıncası yoksa Eric, Jimmy'ye dönerek başlamak istiyorum.
Ça me dérange pas que ce soit public. C'est à Anna que je pense.
Basına yansıması umurumda değil.
Ça te dérange pas, hein?
Senin için sorun yok, değil mi?
- Je te dérange?
Rahatsız mı ediyorum?
C'est ce que je ne vois pas qui me dérange.
Beni endişelendiren görmediklerim.
Je ne dérange pas trop?
Umarım çok sorun olmamışımdır.
Ce qui me dérange c'est qu'elle soit sortie, tard dans la nuit.
Beni rahatsız eden onun geç saatlerde gizlice kaçmasıdır.
Ça vous dérange si j'entre?
Sakıncası yoksa, girebilir miyim?
Cela te dérange si j'y vais moi même et que je les récupère?
Hey, içeri girip kendim alsam olur mu?
Ça ne vous dérange pas?
- Sorun olmaz umarım.
C'est curieux, d'ailleurs, que l'odeur te dérange.
Kokunun seni rahatsız etmesi çok garip aslında.
Ça te dérange si je te demande pourquoi c'était si important de l'avoir pour toi
Niye bu kadar önemliydi sorabilir miyim?
J'espère que cela ne vous dérange pas.
Umarım bir sakıncası yoktur.
Non ça ne me dérange pas du tout.
Hayır, ne rahatsızlığı.
Vous êtes sûres que ça ne vous dérange pas?
Sorun olmayacağına emin misiniz?
Ça vous dérange si je traîne ici jusqu'à que vous reveniez?
- Siz dönene kadar burada kalsam olur mu?
Je vous dérange?
- Bölüyor muyum?
Ça vous dérange de m'attendre ici?
Gelin göstereyim. - Beklemenin sakıncası olur mu?
Tu vois que Norrie est heureuse et que tu ne l'es pas et cela te dérange.
Norrie mutluyken sen değilsin ve bu seni üzüyor.
Hey, Norrie, ça ne te dérange pas de me remplacer, n'est-ce pas?
Norrie, yerimi alsan sıkıntı olmaz, değil mi?
Si tu vas voir Eva, Christine a dit qu'il ne fallait pas qu'on les dérange.
Eva'yı görmeye gidiyorsun Christine kimsenin onları rahatsız etmemesini söyledi.
D'habitude personne ne me dérange.
Genellikle etrafta beni rahatsız edecek kimse olmaz.
Si ça te dérange pas. Je veux dire... Je sais qu'elle ne veut pas.
Senin için mühim değilse, bence..... onun için de değildir.
Ca ne te dérange pas?
Seni rahatsız etmiyor mu?
Ça nous dérange, vraiment.
Gerçekten aldırıyoruz, burnumuz köreldi.
Ça ne vous dérange pas?
- Sıkıntı olmayacağına emin misin?
Ça ne me dérange pas qu'on utilise l'abréviation SR, parce que "SOS Réconfort", ça fait un peu ronflant.
İnsanlar YDH diye kısaItma yapsa da fark etmez çünkü Yardım Destek Hattı kulağa biraz sütyen gibi geliyor.
Ça vous dérange si on regarde nous-mêmes?
Bakmamızda sakınca var mı?
Seulement si ça ne le dérange pas de se faire botter le cul dans une Constructo-Battle
Constructo-Battle'da acı bir yenilginin onun için bir sakıncası yoksa, bana da yok.
Ecoutez, si ça ne vous dérange pas, pourquoi ils s'étaient séparés pour commencé?
Şunu sormama izin verin, neden ayrı düşmüşler peki?
Le projet ne vous dérange donc pas?
O zaman plana karşı çıkmıyorsunuz? Ne anlama geleceğini görmüyor musunuz?
Je vais me reposer ce soir, si ça ne te dérange pas.
Senin için de sorun yoksa ben bu gece katılmayacağım.
Est-ce que cela vous dérange si j'utilise vos toilettes?
İzninizle tuvaleti kullanabilir miyim?
Et ça ne te dérange pas?
- Sorun etmez misin yani?
L'édition spéciale semble avoir le cerveau un peu dérangé.
Bugünkü menüde pörtlemiş beyinler var gibi görünüyor.
- Désolé de vous avoir dérangé.
- Rahatsız ettiğim için özür dilerim.
Il a l'air quand même un peu dérangé.
- Biraz deli gibi göründü ama.
- Ça ne te dérange pas?
- Sorun olmaz mı?
Désolés de vous avoir dérangé, on connaît la sortie.
Rahatsız ettiğimiz için özür dileriz. Kapıyı buluruz.
Il devrait être inconscient un moment, mais on a besoin d'un endroit pour travailler avec lui, sans être dérangé.
Bir süre baygın olacaktır ama onunla çalışmamız için rahatsız edilmeyecek, özel bir yer lazım.
Ce matin ne m'a pas dérangé, au fait.
Bu sabah can sıkmadın bu arada.
- Rien n'a été dérangé?
- Hiçbir şeye dokunmamışlar mı?
Exactement le jour où un fan dérangé a décidé de le tuer.
Tam da deli hayranının onu öldürmeye niyetlendiği günde.
Donc vous considérez l'évasion d'un patient dérangé et dangereux comme de la routine?
Yani rahatsız ve tehlikeli bir hastanın kaçışını normal mi kabul ediyorsunuz?
Ça nous dérange!
- Biz aldırıyoruz!
Ça m'a vraiment dérangé que si ça avait été le cas, notre dernier souvenir ensemble aurait été... une dispute.
Birlikte son hatıramız bir kavga olsaydı, bu beni çok üzerdi.
Pardon de t'avoir dérangé.
Rahatsız ettiğim için üzgünüm.