Eh перевод на турецкий
75,382 параллельный перевод
Eh bien...
Yani...
Eh merde!
Kahretsin.
Eh bien, l'impure avait rempli son devoir.
Tiksinç, amacını yerine getirmiş.
Eh bien, c'est bon à savoir!
Bunu öğrenmek iyi oldu.
Eh bien, je ne me souviens pas d'avoir invité ces deux-là à dîner.
Ben bu ikisini yemeğe davet ettiğimi hatırlamıyorum.
Eh bien, il ne faut pas.
Gerekmesin.
Eh bien, voici la très chère Claire.
Demek sevgili Claire sensin.
- Eh oui, les nazes.
- Bu doğru ezikler!
- Eh bien...
- Şey...
Oui, eh bien, ne fixe pas le soleil.
Evet, pekâlâ. Sürekli bakma.
Eh bien, ça n'a plus très bon goût.
Pekâlâ, bunun tadı artık hiç güzel değil.
- Eh bien...
- Yani...
Eh bien, le jour est presque terminé, mais je connais un endroit parfait.
Gün bitmek üzere ama sanırım gideceğimiz yeri biliyorum.
Eh bien, Venndel...
O zaman, Vendel...
Eh bien, dans un certain sens, les choses ont empiré, et je ne pensais pas ça possible.
Bir bakıma işler daha da kötüleşti ve bunun mümkün olduğunu bile düşünmüyordum.
Eh bien, c'est plus que ça.
Bence bundan daha fazlası var.
Oh. Eh bien...
Şey...
Eh bien, le soleil est levé.
Pekâlâ, güneş doğmuş.
Eh bien, il y a eu un... un accident.
Şey... Bir kaza oldu. Bayıldın, başını çarptın.
Eh bien. Garde-le pour toi, femme.
Kendine sakla o zaman karıcığım.
Eh bien, pourquoi le ferais-je?
Niye öyle bir şey yapacakmışım ki?
Eh bien.
Tamam öyleyse.
Eh bien, c'est clair.
Şimdi anlaşıldı.
Eh bien. Au moins tu ne lis pas.
En azından kitap okumuyorsun.
Eh bien.
Vay be.
Eh bien. Me tuer ferait de vous une héroïne.
Ben öldürmek seni kahraman yapıyor.
Eh bien. Il doit y avoir une explication.
Mutlaka bir açıklaması vardır.
- Eh bien...
Sey...
- Eh bien, non.
- Yapmayacaktım.
Eh bien, non.
Sarılmayacaktım.
Oui, eh bien, tant pis pour lui.
- Evet, kafaya alınan kendisi oldu.
Eh bien, si tu ne le fais pas pour moi, fais-le pour Gibbons.
Peki, benim için yapmayacaksan Gibbons için yap.
Eh bien, c'est la saison de chasse des gros cons.
Şaşırtıcı! Serseri avı sezonu.
Eh bien, compte tenu du fait que tu risques de sortir d'ici en boitant je dirais que je suis assez proche.
Pekâlâ buradan sakat çıkmaya bir titreme uzaklığında olduğunu düşününce yeterince yaklaştığımı söylerdim.
Eh bien?
Pekâlâ?
- Eh ben... c'est pas important.
- Şey... O önemli değil.
Oui, eh bien... c'est ce que je fais.
Evet, ben de onu yapıyorum işte.
Eh bien, il connaissait ce type.
Evet, adamı tanırdı.
Alors, si vous vous attendiez à ce que... deux agents du FBI grisonnants débarquent et vous snobent, eh bien, vous allez être déçu.
Yani buralarda size yetkililik taslayan ve tepeden bakan birkaç kır saçlı FBI elemanı beklediysen yanıldığına sevineceksin.
Eh ben...
Şey...
Eh bien, tes yeux t'ont trompé, voilà tout.
Gözlerin seni yanıltmış demek ki. Bu kadar basit.
Eh bien, Ed et Steph m'ont demandé de...
- Şey... Ed ve Steph benden...
Eh bien, ça dépend de la situation.
Yani, duruma göre değişir.
Ah. Eh bien...
Ha, anladım.
Eh... D'accord, C.J.
Tamam, C.J.
Eh bien, c'était mignon.
Bu sevimliydi.
Eh bien, je ne...
Şey, ben...
Eh bien, moi non plus, alors, j'imagine qu'on est faits l'un pour l'autre.
Tamam benim de yok. Bence birbirimize süper uyuyoruz.
- Eh bien...
Pekâlâ.
Eh bien, je te le ferai savoir vers midi.
2 : 00. Tamam, akşam sana bildiririm.
Eh bien...
Şey...