El перевод на турецкий
29,953 параллельный перевод
Il y a un truc qui semble artisanal.
İçinde el yapımı basit bir mekanizma var.
Artisanal semble juste.
El yapımı olarak aratıyorum.
C'est une arme improvisée.
Bu el yapımı bir silah.
Dites-lui bonjour.
Bir el sallayın.
OK, je t'ai dit à la boutique de prendre le fric, si t'en avais besoin.
Peki ama ben sana ikinci el dükkanında parayı ihtiyacın varsa, parayı al dedim.
Des coïncidences, une main invisible... qui nous fait avancer.
Rastgele tesadüfler mi, bizi birbirimize iten görümez bir el mi yoksa?
Sauf si quelqu'un a imité une ruche pour piloter votre DIA.
Tabii birisi kovanlardan birini yanıltıp ADI'ınıza el koymak için bunu kullanmadıysa.
C'est ton guide pour choper des mecs?
Bu senin buluşma el kitabın mı?
Tant que tu y es, tu peux faire le menton?
Hazır bu işe başlamışken çene bölgeme de el atar mısın?
Ils nous jettent dehors, et en plus, ils gardent l'argent.
Bizi ülkeden attıkları yetmiyormuş gibi paramıza da el koyuyorlar.
Mais quand Cali a surenchéri, il a reçu ses nouveaux partenaires à bras ouverts.
Ama Cali daha iyi bir teklifle gelir gelmez, yeni ortaklarıyla el sıkıştı.
Dans une maison du Poblado.
El Poblado'da güvenli bir yer var.
Normalement, sur les autres émissions, l'invité arrive au travers d'un rideau étincellant, remue un peu et finit par s'asseoir, mais pas ici.
Normalde diğer programlarda konuk ışıltılı perdenin arkasından gelir azıcık el sallar ve yerine oturur. Ama burada öyle olmayacak.
Parce qu'il avait des clous dans les mains et les pieds?
El ve ayaklarında çivi olduğu için mi?
À part ça, pour info, je suis allée voir le médecin pour mes mains.
Her neyse, bugün el doktoruma uğradım.
Envoyée sur Terre pour protéger mon cousin, Kal-El.
Daha bebek olan kuzenim Kal-El'i korumak için dünyaya gönderildim.
Fonds pour la réparation de la ville.
Kasabayı kurtarmaya el atmaya.
Donc... Pierre commence à marcher sur l'eau, il passe un bon moment, il salue tout le monde.
Sonra Peter suyun üzerinde yürümeye başlar, güzel vakit geçiriyordur herkese el sallar.
C'est mon écriture, mais... je n'ai pas écrit ça.
Bu benim el yazım, ama... bunu ben yazmadım.
L'un était lié autour du poignet, l'autre autour des chevilles.
Birisi el diğeri ayak bileğine sarılmıştı.
Non, tu dois... enlève ta main de... c'est là.
Hayır, el atmak zorundasın... üst tarafta.
Vous avez tué quelqu'un en le saluant.
El sallayarak adam öldürdüğünü gördüm.
Mais c'est l'écriture de Patrick.
Ama bu Patrick'in el yazısı.
Il s'est arrangé pour que j'aille travaillé au El Bulli une semaine.
Bir haftalığına El Bulli'ye gitmemi sağladı.
Quand je suis rentré dans le El Bulli, la première chose que Ferran a fait fut de me mettre dans la salle de dîner... et de me donner un repas.
El Bulli'ye gidince... Ferran'ın yaptığı ilk iş beni yemek salonuna götürmek... ve yemek yedirmek oldu.
Il y avait un gant en latex qui vous faisais signe quand vous partiez.
Masadan kalkınca el sallayan bir lastik eldiven vardı.
Il a parlé du El Bulli.
El Bulli'den bahsetti.
Le meilleur restaurant du monde, El Bulli.
Dünyanın bir numarası El Bulli'den.
Il a dit : "Cherchez le El Bulli. Googlez-le."
"Google'da El Bulli'yi ara" dedi.
Donc j'ai acheté des livres El Bulli.
O yüzden El Bulli kitapları aldım.
Je lui ai dit, exactement. " J'aimerais aller et être apprenti au El Bulli.
Ona tam olarak söyledim. " El Bulli'de çırak olmak isterim.
A cette époque, le El Bulli était numéro 1 dans le monde.
O sırada El Bulli dünyada bir numaraydı.
Quand je suis revenu à Bangkok, je savais que je voulais être le El Bulli de l'Inde.
Bangkok'a dönerken... Hindistan'ın El Bulli'si olmak istediğimi biliyordum.
Quel a été ce plat qui a changé le El Bulli?
El Bulli'yi değiştiren o tek yemek neydi?
Juste après avoir brûlé sa maison, dilapidé sa fortune, et tué sa fiancée.
Evini yakıp kül etmeden aile servetine el koymadan ve nişanlısını öldürmeden hemen önce.
J'ai posé la main sur toi.
Sana el kaldırdım.
Je veux, si c'est toi qui es choisie, que tu plonges dans les abîmes de ta matière première, mais avec confiance.
Senden isteğim, eğer sen seçilirsen kendi içindeki o el değmemiş uçuruma atlaman olacak. Ama o uçuruma güvenle atlayacaksın.
Pas de poignée de mains, c'est ça?
- El sıkışmıyordun değil mi?
Empreinte biométrique complète.
Tam el izi biyometrik kontrolü.
Comment berner un scanner à empreinte?
MacGYVER : El izi tarayıcısını nasıl by-pass edersin?
Est-ce qu'on va s'approcher ou est-ce qu'on va observer à distance?
Oraya gidecek miyiz yoksa uzaktan el mi sallayacağız?
J'ai tracé les demandes du programme de redistribution des armes des stups.
Geri satış programındaki el koymalara baktım.
Pourquoi c'est votre signature sur toutes ces demandes, même celles de ce matin?
Bugünkü de dahil Neden tüm el koymalarda senin imzan var?
J'ai poignardé Astra de la maison El avec une épée de kryptonite.
El Hanesi'nden Astra'yı kryptonite'tan yapılma bir kılıç ile öldürdüm.
Ton écriture est impeccable!
El yazın mükemmel. - Fark ettiğin için sağ ol.
Mon nom est Kara Zor-El, je suis de Krypton.
Adım Kara Zor-El, Kryptonluyum.
Mon nom est Mon-El.
Benim adım da Mon-El.
" So much depends upon a red wheelbarrow
" Yağmur suyuyla parlamış kırmızı el arabasının..
Ce mec a tué assez de gens pour abaisser la température de la Terre.
Irkçılığın El Kitabı'nda mı? Cengiz Han, dünyanın sıcaklığını etkileyecek sayıda insan öldürmüş.
En faisant juste signe aux gens.
Millete el sallıyor.
Il a tiré six fois.
Altı el ateş etti.