Translate.vc / французский → турецкий / Europe
Europe перевод на турецкий
4,732 параллельный перевод
C'est une des conséquences du climat anormalement chaud et humide, qui a touché l'Ouest de l'Europe durant la dernière semaine.
Bütün bunların nedeni olarak Batı Avrupa'daki.. .. mevsimsiz sıcaklar .. ve aşırı nem gösteriliyor.
Et bien, nous savons que la maladie de la transpiration a eu lieu en premier en Europe et qu'il y a eu plusieurs récidives entre 1485 et 1551.
Terleme hastalığının ilk defa Avrupada görüldüğünü ve.. 1485 ve 1551 yılları arasında bilinen bir kaç.. .. salgın olduğunu biliyoruz.
La maladie, qui il y a quelques heures à peine était pensée comme une simple déshydratation restreinte à l'Europe, s'est rapidement propagée sur pratiquement tout le globe.
Daha bir kaç saat öncesine kadar .. sadece Avrupa ile sınırlı sıradan bir su kaybı .. rahatsızlığı sanılan hastalık,
- Je suis occupée. Explorez l'Europe
- Ben meşgulüm!
Brunelleschi en était un, et il a créé la plus majestueuse cathédrale d'Europe.
Brunelleschi bunlardan biriydi ve Avrupa'daki en muhteşem katedrali o yaptı.
Tous les tissus teints en Europe nécessitent l'alun de ces mines pour fixer les couleurs.
Avrupa'daki tüm boyalı kumaşlarda, boyanın yapımı için bu madenlerden gelen şaptaşı kullanılıyor.
L'Afrique... et l'europe. Ici?
Afrika ve burada da Avrupa var.
L'Europe et l'Afrique, ici et ici et la carte du Juif.
Avrupa'yla Afrika ve Yahudi'nin haritası.
Je vous assure non seulement la compétence de mes hommes, mais également la garantie de notre réputation comme l'une des banques les plus fiables de toute l'Europe.
Size sadece çalışanların yeterliliğini değil, ayrıca bütün Avrupa'daki en güvenilir... banka olduğumuzu garanti edebilirim.
L'argent, bien sûr, de la plus grande exploitation bancaire de toute l'Europe.
Elbette, tüm Avrupa'nın en büyük bankasından gelecek parayı.
Toute l'Europe occidentale a disparu.
Şu an itibariyle Batı Avrupa'nın tümü yok oldu.
Qui a dit qu'on négligeait les arts en Europe?
Kim demiş sanat Avrupa'da kaldı diye?
Partout en Europe, ce est ce que nos acheteurs paye plus cher pour.
Tüm Avrupa'da alıcılarımız en yüksek miktarı bu renk için ödüyor.
Mme Quayle, ce est ce que ses hommes en Europe vous avez demandé, non?
Bayan Quayle, Avrupa'daki adamlarınız bunun için yalvarmıyor muydu?
Il ya des rapports continuent meth bleu, considéré comme son produit phare dans tout le Sud-Ouest, et certains éléments de preuve arrive aussi loin que l'Europe
Onun adıyla özdeşleşen mavi metamfetaminin Güneybatı'da hâlâ görüldüğüne ve hatta Avrupa'ya kadar ulaştığına dair raporlar gelmeye devam ediyor.
L'Europe.
Avrupa.
Jésus, L'Europe.
Tanrım, Avrupa.
La culture de l'ancienne Europe faite de courtoisie et de stabilité n'était pas mauvaise pour l'Allemagne.
Eski Avrupa kültürü, nezaket, istikrar... böyle bir şey Almanya için kötü değildi.
"Je me suis senti " comme si j'avais été transporté à l'époque médiévale en Europe. "
"Sanki beni orta çağa göndermişler gibi hissettim."
- Demain je partirai pour l'Europe
- Yarın da Avrupa'ya gideceğiz.
Je travaille en Europe.
- Avrupa'da çalıştım. Viyana.
En Europe et dans le monde entier, ce coureur est connu comme le saint indien.
Avrupa'da ve bütün dünyada bu atlet... Hint azizi olarak biliniyor.
Il y a là les plus grands galeristes d'Europe.
Avrupa'nın en ünlü galericileri dışarıda.
On raconte qu'il a été le meilleur exorciste d'Europe.
Dedikoduya göre Avrupa'da cinleri defetmekte üstüne yokmuş.
Je n'ai jamais été en Europe.
Hiç Avrupaya gitmedim.
En 1938, l'Europe était en flammes.
1938'de Avrupa alevler içindeydi.
La vielle dame disait que "selon elle, l'Europe entière était à blamer pour la façon dont les choses étaient maintenant. Elle disait..."
Eşi de : "Onun fikrine göre işlerin şimdiki halini almasında bütün suç Avrupa'nın" dedi.
Nous irons nous aventurer en Europe continentale quand l'opportunité émergera.
Fırsatını bulunca Avrupa'ya gidelim.
Désolée, mais n'as-tu pas parcouru l'Europe durant tes études?
Yanlışsam söyle. Sen Avrupa'ya, koleje gideceğin zaman ; ... Herşeyini sırt çantana toplayıp gitmiştin, değil mi?
Mais pas assez effrayé pour insulter un des hommes les plus dangereux d'Europe.
Avrupa'nın en tehlikeli adamlarından birine hakaret etmekten korkmuyorsun.
Vous faites l'Europe, comme on dit?
Avrupa gezisi dedikleri?
Et vous êtes le seul inspecteur dans toute l'Europe.
Sen de Avrupa'daki tek dedektifsin zaten.
Un logiciel de reconnaissance faciale, avec accès à tous les ordinateurs de chaque police en Europe.
Surat tanımlama yazılımı. Avrupa'daki bütün polis bilgisayarlarına erişim yetkisi var.
Il y a plein de types affreux en Europe.
Avrupa'da bir sürü korkunç adam var.
Et les restes d'os des autres corps laissent penser qu'il y a aussi des fractures. Je réunis ma propre base de données avec les rapports de personnes disparues en Europe et les corps trouvés le long de la route qui longe ce site.
ve diğerlerinin iskeletlerinde çatlaklar gösteren izler de var bilgi bankamda bu gömme alanı boyunca tüm avrupadaki kayıp insan raporlarını ve bulunan cesetleri ilişkilendirdim
Partout L'Europe...
Her yerde. Avrupa...
Tu l'as élevé à l'étranger, en Europe et lui as donné ton nom de jeune fille... Brown.
Kendisini Avrupa'da yetiştirdin ve kızlık soyadını verdin : Brown.
Mon père m'a emmené en Europe, et j'ai été élevée par ma grand-mère.
Babam beni Avrupa'ya götürdü ve büyükannem tarafından büyütüldüm.
Europe, Amérique du Sud et Asie, tous en un attirant, une taille de morceau de morsure.
Avrupa, Güney Amerika, Asya, hepsi bir arada tek bir parça üzerinde.
Non, visite l'Europe d'abord.
Tabii tabii, önce Avrupa'yı gezin.
Je suis fascinée par ce mouvement de nouvelle danse en Europe.
Avrupa'daki yeni dans akımı beni büyülüyor.
Durant la semaine qui vient, nous allons survoler l'histoire de l'art en Europe, une histoire pleine de folie et de sang, d'éclat et de gloire.
Burada geçireceğiniz hafta boyunca, Avrupa sanat tarihine göz gezdireceğiz. Kanlı, çılgın, ihtişamlı ve görkemli bir tarih.
J'ai joué en Europe pendant quelques années.
Birkaç yıldır Avrupa'da oynuyorum.
Heureusement, ils existent seulement en Europe.
Neyse ki o da sadece Avrupa'da var.
- On a un avion à prendre pour l'Europe. - C'est pas vrai.
- Çocuklar, Avrupa'ya giden bir uçağa yetişmek zorundayız.
Elle combattit la rigueur de son temps avec un sacrement de crèmes hors de prix venant d'Europe et d'autres choses beaucoup plus exotiques.
Yılların getirdiği zorluklarla savaşmak için Avrupa'dan getirttiği bir sürü pahalı kremi ve çok daha ilginç bir şeyi kullanıyordu.
Après quatre ans de guerre, vous rejoindriez la race la plus haïe d'Europe pour moi?
Dört yıllık savaşın ardından,... benim için Avrupa'nın en nefret edilen ırkına mı katılacaksın?
Vous noterez l'influence d'Europe de l'ouest... géométrique, non ornementé, puissant.
Batı Avrupa etkilerini görebilirsiniz. Geometrik, sade, güçlü.
Ça sonne comme si... On doit aller en Europe.
Biz de Avrupa'ya gidelim.
Le M.I.T, c'est en Europe, non?
Bu kötü oldu.
Pourquoi? Je veux aller en Europe.
Avrupaya gitmek istiyorum.