Translate.vc / французский → турецкий / Extrême
Extrême перевод на турецкий
1,847 параллельный перевод
On dit qu'une extrême photosensitivité est un symptôme de la rage ou d'une gueule de bois ou d'une sensibilité du nerf optique...
Dediklerine göre, ışığa aşırı hassasiyet kuduzun ya da içki sersemliğinin ya da hassas optik sinir halinin belirtisiymiş.
Si la pile de vitesse ne suffisait pas, vous avez pile de vitesse extrême.
Hız deposu yeterli değilse, aşırı hız deposu var.
Peu après que vous ayez accompli cette mission, vous prenez une permission, et contre l'avis de votre meilleur ami, qui s'avère être un médecin, vous vous soumettez à un effort extrême.
Bu görevden döndükten hemen sonra, vazgeçiyorsun, Aynı zamanda doktor olan en iyi arkadaşının tavsiyesine uymayıp, aşırı gayret sarfedici işler yapıyorsun.
Parfois, les gens doivent aller jusqu'à cet extrême pour comprendre ce qu'ils représentent l'un pour l'autre.
Bazen insanlarin, birbirlerine ne anlam ifade ettiklerini anlamak için bu uçurum noktasina gelmeleri gerekebilir.
Eh bien, c'est... C'est un peu extrême, non?
Bu, bu, bu sence de biraz aşırı değil mi?
C'est pas assez extrême?
Bu da aşırı değil mi?
Peu après la fin de cette mission, vous vous soumettez à un effort extrême.
Bu görevden döndükten hemen sonra, aşırı gayret sarfedici işler yapıyorsun.
Que toutes les patrouilles procèdent avec extrême prudence.
Tüm devriyeler çok dikkatli olun.
Les anormaux touchés par l'agent ont montré des signes rapides de paranoïa, et d'agressivité extrême.
Etkenin yolu üstünde olan anormaller, hızla başlayan klinik paranoya ve aşırı derecede saldırganlık gösteriyorlar.
Finalement, il a accepté de mettre de côté la partie inutilisée de la fiole pour ne l'utiliser qu'en cas d'extrême urgence.
Sonunda şişenin kullanılmamış bölümünü bir yere koymayı kabul etti. Sadece en kötü aciliyet durumlarında başvurulması için.
Si elle s'entête à poursuivre ses investigations, je ferai en sorte qu'elle ait un accident d'une extrême gravité.
Soruşturmaya devam ederse kaza süsü vererek ortadan kaldırın.
La première fois, vous étiez dans un état d'agitation extrême.
Bu ilk defa meydana geldiğinde, büyük bir heyecan içindeydin.
Je pense que... c'est une réaction assez extrême...
Bence bu baskıya karşı güçlü bir tür reaksiyon ama...
P'pa, - Voilà les deux testeurs de l'extrême
Baba, istediğin iki yeni korumayı buldum.
- Je suis le testeur de l'extrême.
- Aslında ben bir cengaverim.
C'est un peu extrême, tu ne crois pas? Quoi?
- Bu biraz aşırı, sence de öyle değilmi?
Et si l'un d'entre eux était allé dans mon œil, je serais devenu aveugle et dans une douleur extrême.
Eğer bu damlaların bir tanesi gözüme gelseydi, şu anda kör ve aşırı derecede açı çekiyor olurdum.
Un relookage extrême.
Ciddi bir tarz değişikliği.
Ces enfants sont d'une extrême politesse.
Çocuklar çok kibardı.
Par cette extrême onction et sa bonté miséricordieuse, le Seigneur t'aide par la grâce de l'Esprit Saint.
Yüce Tanrımız, bu kutsal yağ ve merhametiyle ve Kutsal Ruh'un lütfuyla sana yardım etsin.
Vous ne pensez pas que c'est un peu extrême?
Bunun biraz fazla olduğunu düşünmüyor musun?
Écoutez les gars, vous devez essayer notre glace Extrême.
- Dostum. - Dinleyin çocuklar. Sıra dışı dondurmamızı denemelisiniz.
- Elle est extrême.
Sıra dışı.
C'est pourquoi vous aviez de l'huile pour l'extrême onction.
O yüzden ayin için zeytinyağı götürdünüz.
C'est un peu extrême.
Bu dediğin biraz aşırı oldu.
Il y a des cas répertoriés de connaissance répétitive provoquée par une phobie mentale extrême d'un événement à venir.
Yaklaşan bir olayın psiko-fobik davranışlar tarafından, tekrarlanan farkındalık vakalarına neden olduğuna dair belgeler var.
Nos corps ne pourront supporter la température extrême.
- Tamam. - Vücutlarımız bu aşırı sıcağa karşı koyamaz.
Approchez avec extrême prudence.
Üst düzey dikkat ile yaklaşın.
Au vu de l'extrême efficacité de Kitt, le SSC a des crédits illimités.
Kitt'in üst düzey randımanı sayesinde merkeziniz onayı alır.
J'ai été frappé par un autre participant qui a eu une réaction extrême à l'exercice de léchage du sol.
Bu sorgulamayı, niye Sweets'in yürütmesine izin verdin? Deli adam, deli doktoru, fazla zeka gerekmiyor.
Ils lui ont donné les ressources pour travailler sur ce qu'il voulait, qui était du domaine de la science extrême.
Özellikle "Sınır Bilim" adı verilen alanda istediği şeyleri yapabilmesi ona sonsuz için kaynak sağladılar.
Il faisait partie d'un programme expérimental top secret de l'armée dans la science extrême.
Amerikan ordusu adına gizli bir deney programında çalıştı. "Sınır Bilim" adı verilen alanda.
C'est un peu extrême, non? Eh bien, à moins que...
Hayır, kendine yaptığı bir şey değildi, başkalarına yaptığı şeylerdi.
Madison. C'est un cas extrême, ça n'arrivera jamais.
Farthingale vergisini ödeyen birilerini takip ediyor muydu?
Le froid extrême préserve la composition de l'échantillon, le congélateur broie la dent congelée avec l'azote liquide, puis la pulvérise magnétiquement en une très fine poudre.
Aşırı soğuk, numunenin bileşenlerini koruyor. Dondurucu değirmeni, dişi sıvı nitrojenle öğütüyor. Manyetik olarak un ufak edip çok ince bir toz hâline getiriyor.
Vince pratiquait l'extrême fight.
Vince ekstrem dövüşçüymüş.
Il faisait partie d'un club bizarre, du combat extrême ou un truc comme ça.
Çılgın bir kulübe üyeydi. Ekstrem dövüş ya da öyle bir şey.
C'est une extrême urgence, monsieur.
Üst düzey aciliyeti olan bir mesele.
C'est une situation extrême.
Bu olağanüstü bir durum.
Personne ne sait comment il réagira dans une situation extrême.
Bıçakla onun üstüne mi gitti? Kanıtı veren tanık, dava vekili değil.
Des fanatiques d'extrême-droite.
Kendilerini körü körüne adamış.
C'était extrême. Peut-être même stupide.
Sıra dışı bir şeydi, hatta belki aptalca.
Vous et Rosie étiez d'accord, aucune mesure extrême quand ce serait son heure.
Siz ve Rosie zamanı gelirse hiçbir müdahalede bulunulmayacağına karar verdiniz.
Parce que notre relookage va être bien plus extrême que vous.
Çünkü bizim yenilememiz sizinkinden çok daha olağanüstü olacak.
Mettons-nous tous d'accord. On va faire ça de la façon la plus extrême.
Şimdi kabul edelim ki olabilecek en olağanüstü seviyede, tamam.
D'abord, trouvons une famille pour commencer à être extrême.
İlk yapılacak iş, olağanüstülüğümüzü gösterebilmek için bir aile bulalım.
Ils servent à créer un effet de surprise et une expérience joyeuse pour la famille. Extrême!
Onlar sürprizi ve heyecanı en üst seviyeye çıkartıp aileyi bu eğlenceli deneyime hazırlamak için gerekli - olağanüstü!
Vous réalisez comment c'est extrême?
Peki, bunun ne kadar olağanüstü olduğunun farkında mısınız?
Ça sera plus extrême, et plutôt génial.
Bu çok daha olağanüstü ve mükemmel olacak.
Ce sont des formulaires à remplir pour devenir testeur de l'extrême.
Sadece imzala.
C'est un taux de radiation vraiment extrême. Hémorragie interne, infection rapide.
İç kanama, hızlı enfeksiyon.