Translate.vc / французский → турецкий / Facto
Facto перевод на турецкий
66 параллельный перевод
Ipso facto, coitus interruptus!
Ipso facto, coitus interruptus!
Je suis désormais le commandant de facto de cette unité.
Bugünden itibaren bu karakolun komutanı benim.
" Dans la mesure où la victime s'y oppose, et dans la mesure où la chaîne et la victime ont été combattants ad hoc de facto, ils se sont mis d'accord pour ne pas être d'accord.
"Mağdur buna itirazını belirtirken..." "... ve şirket ile mağdur, geçmişte çatışma içindeyken... " "... amaca özgü ve fiilen... "
Donc, si l'on suppose qu'une créature est féroce, elle devient "ipso facto"... féroce!
Demek ki söz konusu hayvan tehlikeli düşünülürse... gerçekten de tehlikeli olur!
Nous avons les droits de facto et de jure du processus.
Bu yöntemin fiili ve yasal haklarına biz sahibiz.
En clair, vous pouvez éviter... d'être condamné pour ces infractions, si vous déclarez au juge... que vous n'étiez pas le parrain du New Jersey... et que votre neveu, Anthony Soprano, était et reste de facto... le patron de votre clan, avec l'aval des deux familles de New York... via John Sacrimoni.
Basit bir dille. Aslında Kuzey Jersey'nin patronunun sen değil, bugüne dek ve halen yeğenin Anthony Soprano olduğunu itiraf edersen, suçlamalardan kurtulabilirsin. New York'un da desteğiyle senin capo'larını, casuslarını John Sacrimoni aracılığıyla fiilen kontrolünde tuttuğunu.
Je fais remarquer que mon client est maintenu en détention sous une inculpation de facto nulle qui semblera partiale en appel.
Kayıtlara geçmesini istiyorum. Müvekkilim, temyiz davasında taraf tutuluyormuş gibi görünecek temelsiz bir iddiayla tutulmaktadır.
Corrado Soprano est sorti de prison alors qu'il attendait d'être jugé... mais le procureur laisse entendre que son neveu Anthony Soprano... serait le boss de facto de la Mafia du New Jersey.
Corrado Soprano sağlık sebepleriyle tahliye edildiyse de Savcılık kaynakları Kuzey Jersey mafyasının patronluğunu Anthony Soprano'nun yürüttüğünü belirtiyorlar.
Sans oublier de facto habeas corpus émancipation proclamation.
Fiili ihzar emri azat ilanı doluyum.
Oui, l'Habeas Corpus. Et ipso facto de Phi Beta Kappa.
Evet, Habious Corpus ve İpso Facto hakkında.
Ipso facto : confiance accordée, responsabilité donnée et acceptée.
Eşyanın tabiatı gereği, güven telkin edildi... Sorumluluk verildi ve alındı, tamam mı?
M. le Président... nous sommes de facto en état de guerre avec la Russie.
Bay Başkan... şu anda Ruslar'la savaşa girmek üzereyiz.
- Ipso facto et manu militari.
- "İşte kapı, işte sapı."
Réalité qui selon votre spectacle, est ipso facto impossible.
Sanırım sizin... Bu imkansız.
La fin ipso facto de l'humanisme laïc.
Liberalizmin sonu bu gerçekten de, Joe.
Ces exécutions les forceraient à concevoir la réalité différemment, et, ipso facto, les amèneraient à voir la vérité.
Bu onların gerçeği başka bir taraftan görmelerini sağlayacaktı. Sonra da gerçeği göreceklerdi.
La banque travaille pour moi, ipso facto, je suis votre patron.
Sen banka için çalışıyorsun. Banka benim için, yani sen de benim için çalışıyorsun.
Ipso facto.
Sırf bu yüzden.
Ils en appelleront à l'UE, l'ONU, pour sanctionner Usman, qui deviendra de facto un paria sur la scène mondiale.
Avrupa Birliği'nde, Birleşmiş Millerler'de lobi yapacak. Usman'ı uluslararası istenmeyen kişi ilan edecek.
Notamment quand tu te sers de ton poste de capitaine par intérim pour créer un monopole de facto?
Özellikle komiserlik unvanını kullanarak bir tekel yaratıyorsan hele?
Vous voyez, bien que tous les signataires du traité de l'alliance de la Porte soient partenaires de facto du programme Porte des étoiles, mes employeurs sont rarement mis au courant des événements sensibles qui se produisent dans cette base.
Görüyorsun ya, Geçit İttifakı Anlaşması'nı imzalayan bütün devletler Yıldız Geçidi programında yetkili olmasına rağmen patronlarım sık sık olaylardan haberdar edilmezler, özellikle üste daha hassas gelişmeler meydana geldiği zaman.
OK, je fouinais peut-être ipso facto *, mais ce n'était pas mon but, je voulais me divertir, comme un invité qui s'ennuie et va à la salle de bains pour lire des magazines, puis fouille les placards, sous le lit,
Tamam, belki sırf karıştırmak olsun diyeydi. Ama amacım karıştırmak değildi, kendimi eğlendirmekti. Hani misafirliğe gitmişsindir, sıkılırsın, tuvalete gidersin,... dergileri okursun, ilaç dolabının içine bakarsın,... dolapların içine, yatağın altına bakarsın ve hiç görmemen gereken bir şey bulursun ya.
Vous pouvez aussi décliner, ce qui entraîne de facto votre éviction du programme.
Alternatifin anomali projesinden tamamen ayrılmak olacak.
Ergo de facto, venir à une fête en avance fait de vous un très bon ami.
Bu yüzden.. partiye erken gideceksin ki iyi bir arkadaş olasın.
Ergo de facto, arrivez en avance, et faites-vous un bon ami.
Bu yüzden.. partiye erken gideceksin ki iyi bir arkadaş olasın.
Et vous serez alors de facto, Pape.
Demek Papa'ya vekalet edeceksin.
Car, en tant que Lord Protecteur, vous seriez ipso facto, roi d'Angleterre.
Kral'ın vekili olarak sen, kendiliğinden Kral olacaksın.
Ipso facto...
Bu nedenle...
N'avoir rien fait n'est pas mauvais, ipso facto.
Bir şey yapmamak kötü değildir.
Il portait un masque. Il ne voulait pas être reconnu ipso facto... Le tueur a donc dû travailler ici il y a peu.
Katil kar maskesi giymiş, Ergo ( o halde ) katil kurbanın kendisini tanımasından korkmuş, Ergo ( o halde ) yakın zamanlarda burada çalışmış.
"Ipso Facto le tueur..." C'est un Italien?
Katil "Ergo"? Macarca mı bu?
Il ne s'appelle pas Ipso Facto, Randy.
Adamın ismi "Ergo" değil Randy.
Chase m'a décrété chef de facto.
Ve geçen hafta Chase gerçek patronun ben olduğumu söyledi.
L'hôpital ne reconnaît pas les licences de facto.
Hastaneler gerçek patron lisansını kabul etmiyorlar.
Ipso facto, ad nauseam.
- Fiilen bıktırdık. Pardon Odenthal.
Mon équipe étudie les substrats neurologiques qui favorisent la compréhension, ainsi que le raisonnement cognitif. Ça rend mes recherches ipso facto prioritaires dans l'ordo cognoscendi.
İş arkadaşlarımla birlikte bilimsel sorgulamaları da içeren tüm bilişsel bilimleri gerektiren küresel bilgi işleme hizmet eden nörobiyolojik substratların planını çıkartıyor olmam bile beni diğer tüm erbapların bir adım önüne koyuyor.
Excuse-moi, mais une théorie de grande unification, en plus de répondre à toutes nos interrogations, expliquerait ipso facto la neurobiologie.
Özür dilerim ama büyük birleşim teorisi ile kalan her şeyi açıklayacak olmanın yanında aynı zamanda nörobiyolojiyi de açıklarsın.
Dans ce cas... ipso facto, vous n'avez pas assez de preuves constituant le fondement d'un mandat d'arrêt.
Öyleyse bu sebepten ötürü elinizde bizi tutukluluk haline sokacak yeterli delil yok.
Il agitera cet accord devant les caméras en disant que le chef adjoint Brenda Leigh Johnson a pris de facto la responsabilité d'un meurtre.
Bu anlaşmayı televizyonlarda anlatıp, şef yardımcısı Brenda Lee Johnson aslında kendi işlediği bir cinayetinin. sorumluluğunu aldı diyebilir.
Michael est son garçon de course de facto.
Michael resmen onun ayak işlerini yapar.
Votre expression corporelle. C'était pratiquement de facto un aveu, Kate.
Vücut dilin aslında bunu kabul ediyordu, Kate.
Le Président fait tous ce qu'il peut pour traiter cette question rapidement et pour faire libérer les journalistes en toute sécurité à l'ambassade de Suisse, notre ambassade de facto en Iran.
Başkan konuyla ilgili elinden gelen her şeyi yapıyor. İsviçre Elçiliği'ne İran'daki elçimize, güvenli bir şekilde verilmeleri için çalışmalarını sürdürüyor.
Ipso Facto, l'artefact doit être dans l'arène.
Filvaki, obje stadda olmalı.
Basé sur les faits de mon argumentation irrésistible, et l'usage de grands mots, comme ipso facto, je recquiers respectueusement que vous pronociez un verdict de non-culpabilité.
Zorlayan görüşümdeki gerçeklere dayanarak, ve ipso facto * gibi büyük kelimeler kullanarak, saygı çerçevesinde suçsuz hükmünün suçluya değiştirilmasini talep ederim.
- C'est le langage officiel, oui, mais le Krio est la langue nationale de facto.
İngilizce resmi dil, evet ama Krio genellikle fiili ulusal dildir.
Lors d'une enquête sur un chauffard en fuite, c'est la règle d'établir une liste de tous les véhicules entrés au garage pour des réparations post facto
Vurup kaçma soruşturmalarında rutin olarak olayı müteakip tamir görmüş boyanmış bütün arabaların listesini çıkarırız.
Oh, post facto, en effet.
Müteakip diyorsunuz yani.
Ipso facto, l'Archer.
Bu sebeple, Ok.
Nous avons examiné l'affaire avec soin... et nous semblons croire... i.e., à témoin, e.g., en lieu de... que malgré toutes... les mesures de précaution qui ont été prises... nous semblons croire qu'il est à peine nécessaire... pour nous de procéder à moins de recevoir un ipso facto... qui n'est pas négligeable en ce moment. Guillemets, ferme et guillemets.
tarafımızdan başka bir işlem yapılmasına gerek yoktur, burada, önemsenmeye değmeyecek durumlar farklı, tabii ki, alıntı, alıntı sonu ve tekrar alıntı.
Ipso facto.
Doğal olarak.
Ipso facto...
Ipso facto p- -