Translate.vc / французский → турецкий / Fon
Fon перевод на турецкий
820 параллельный перевод
Ah oui, parlons-en!
Ne derece, ne fon!
Comme ces institutions peuvent à peine offrir la joie de Noël aux corps et aux esprits des démunis, nous tentons de trouver des fonds pour leur payer à manger, à boire et de quoi se réchauffer.
Bu mekanların, kalabalıklara ruhen ve bedenen muhtaç oldukları Noel coşkusunu..... kıtı kıtına tesis edeceği izlenimiyle pek azımız bir fon oluşturarak yoksullara yiyecek, içecek ve yakacak almaya karar verdik.
- On va se faire des guili-guilis.
Beyler sonra da gelsin'fan fin fon.'
- Guili-guili?
- Fan fin fon.
Aucun de ces mots n'y figure!
- Fan fin fon. Hiçbiri yok.
Cela signifie qu'il veut faire des guili-guilis.
Burada asıl amaç, fan fin fon yapmaya çalışması.
Quand père a créé un trust pour les garçons... - pourquoi n'ai-je rien eu?
Babam erkek çocukları için bir fon kurduğunda niye bir fon da bana ayırmadı?
Jamais entendu parler.
Hiç duymadım. Fon dip.
Vas-y George, d'une lampée, sinon Catriona portera la culotte!
Hadi George, fon dip! Yoksa pantolonu Catriona giyecek!
Il veillera personnellement au transfer des fonds.
Fon transferini bizzat hızlandırdı.
Jolie chanson... accompagnant un vilain meurtre.
Güzel şarkıdır. Bir cinayete fon müziği olacak kadar da kötü.
Dans notre cas, c'est toujours la bande sonore en premier.
Biz söz konusu olduğumuzda, fon müziği hep önce gelir.
Je ne joue pas avec l'argent du magasin.
Shh. Mağaza fon parasıyla hiçbirşey çevirdiğim yok.Saçma sapan konuşuyor işte.
Vous avez, sans mon autorisation... engagé des sommes importantes... pour établir une base... et y entraîner une unité spéciale... dont vous avez dissimulé l'existence... à moi-même et aux membres du Congrès.
Lütfen yapın. İznim olmaksızın... Genelkurmay'ın Acil Durum Fonu'ndan yüklü miktarda bir fon kullanarak... üs kurup, varlıklarının ve amaçlarının ne olduğu... benden, Maliye Bakanlığı'ndan, Kongre üyelerinden gizli tutulan... özel bir birlik eğitmek!
Tu es la présidente la plus élégante de l'histoire de notre gala.
Şimdiye kadar fon başkanlarımızdan en şık giyineni sen oldun.
Cette opération est secondaire.
Bu arka fon operasyonu.
Eh bien, j'essaie de donner tout ça aux fonds pour la chapelle de Hewitt,
O lanet şeyleri Ed Hewitt'in Şapel Fon'una vermeye çalışıyorum...
Il refuse que je verse deux ou trois mille pour sa chapelle et que j'en récupère 22 du gouvernement.
Bana dediğine göre, devletten 22'yi kaçıracağım için, Şapel Fon'unun... benden 2 ya da 3 bin dolar bağış almasına izin vermeyecekmiş.
Les gars qui font les séries TV à Paramount m'ont dit : "Nous refaisons une nouvelle série Star Trek." J'ai dit : "D'accord, pourquoi pas." Et ils ont dit :
Setin bu yönde olduğu bir plan çekiyorsanız, size bakıyorum ve bu açıdan resim almak istiyorum diyelim, yeni açının arkasında kırmızı fon ya da açık yeşilimsi bir ışık efekti kullanırsam, insanlar bunu kabul ederlerdi, çünkü bilim kurgu çekiyorduk.
L'idée était de garder les branches qui tombaient et qui cachaient le reste du bois.
Amaç, aşağı sarkan dallardan bahçeyle orman arasında sınır oluşturan bir fon yaratmaktı.
De l'argent que tes amis voleront.
Okul fonu mu? Dostların çalsın diye hazırda bekleyecek para. Fon diyor bir de.
Dans un wagon spécial, surveillé par un colonel les fonds secrets de 14 nations!
Bir NATO albayının denetiminde bir vagon... 14 Devletin Gizli Fon Parası.
Oui, ok.
Fon. Tamam.
Il se trouve justement que pendant qu'on me montrait... un mauvais film sur un camp de concentration... la musique de fond était de Beethoven.
Bana bir film gösterdikleri sırada toplama kamplarıyla ilgili fon müziği Beethoven'e aitti.
A ma mort, tout mon argent sera placé en fidéicommis.
Öldüğümde, bütün param bir fon tarafından idare edilecek.
Et fon fheveu fur la langue? [zozote]
Dilinin üstünde saçları da vardır.
Mon nom est Fon.
Adım Fon.
La cliente touchera cet usufruit tant qu'elle aura la garde.
Kızın vesayetini kaybetmediği sürece Arlene'nın tek kaynağı, bu fon.
Pour moi, c'était pour les frais généraux. Pour offrir à dîner aux huiles.
Onun çok amaçlı, politik bir fon olduğunu düşünüyordum bilirsiniz, zengin işadamlarına ziyafet vermek için falan.
On est enchanté, mais toujours à court d'argent.
Ee, çok memnun olduk, ama ee... hala, küçük bir fon.
Ensuite, vous partager ce fond spécial.
Böylece özel fon hesabından para alabileceksin.
Buvez.
Fon dip.
Les radiotélescopes ont détecté... la radiation cosmique première.
Radyo teleskopları kozmik fon radyasyonunu dahi saptayabiliyor.
En détectant les radiations cosmiques... en dénombrant les quasars... en recherchant des signaux dans l'espace... les radioastronomes ont affaire à des quantités d'énergie... qui existent à peine.
Kozmik fon radyasyonunu algılarken kuasarları gözlemlerken ve uzaydan anlamlı mesajlar tararken radyo astronomlar çok çok zayıf bir enerji düzeyini alabiliyor.
Mais la radiation première du big-bang qui est partout dans l'espace... a été soigneusement captée... par le satellite Coby, celui-même qui a pris cette image.
Fakat bütün evreni kaplayan Büyük Patlama fon radyasyonu bu görüntüyü çeken Coby uydusu tarafından ölçüldü ve incelendi.
C'était le thème du feuilleton "Rawhide".
"Rawhide" adlı TV dizisinin fon müziği.
Des experts européens, Interpol, sont chargés des opérations. Financement fédéral.
Avrupa'dan uzmanlar lnterpol, Federal fon ile bağlantı kurma işini organize etmeye yardımcı olacaklar.
Mais ça, c'était avant que vous fassiez des collectes à Ste Veronica.
Pek tabii ki bu, St. Veronica'daki fon işlerinden önceydi.
Tu parles d'un plan.
Büyük bir fon.
Dr Tekla tente de diaboliser les hommes pour renforcer le prestige de son département, et obtenir des fonds pour ses expériences suspectes.
Sevgili meslektaşım kendi.. biriminin prestijini artıkmak ve şüpheli deneyleri için fon almak amacıyla kasıtlı olarak erkeklerin zararlarını abartıyor.
Si vous voulez qu'on vous explique ça... allez voir votre papa. Ouais.
- Fan fin fon?
Une coupe, quelques bouclettes, et rien de plus.
Yalnızca kesim ve fön.
Ses cheveux sont trop fins.
Perma değil, sadece fön. Saçları çok ince, yoksa düzgün durmaz.
Viens, Oscar.
Fan fin fon evi değil.
- Tu iras loin.
Teşekkürler! Fon dip!
De là, avec des crampons et en creusant des marches dans la glace, on est montés droit par le mont Lhotse face à la paroi nord, où on a établit le camp III, où nous pouvions avoir un repas chaud une manucure et un shampoing.
Kramponlarla ve buz basamakları yaparak Lhotse Cephesi'ni tırmandık ve Kuzey Sırtı'na vardık. Orada kamp kurarak sıcak yemek, manikür, şampuan ve fön imkanı bulduk.
Nous savions très bien que la mousson arrivait, mais le problème était que Ricky et moi, on s'était fait un brushing juste avant et on ne pouvait pas sortir avant quelques jours.
Öyküye Patrice devam edecek. Musonların geleceğini biz de herkes kadar biliyorduk. Ama sorun şu ki, Ricky ile ben daha yeni fön çektirmiştik ve iki gün dışarı çıkamazdık.
Les choses allaient si mal que nous avons été obligés d'utiliser le dernier équipement lourd d'oxygène pour maintenir les séchoirs en marche. C'est la tasse de Milo, chéri.
Durum o kadar kötüleşti ki ağır oksijen cihazıyla sadece fön makinelerini çalıştırabiliyorduk.
- Le fœhn arrive.
- Bir fön geliyor.
- Quoi?
- Fön ne demek?
- Une mise en plis.
- Yıkama, fön.