Translate.vc / французский → турецкий / Força
Força перевод на турецкий
25 параллельный перевод
Il me força à reprendre le travail.
- O beni işe koydu ve beni iş ile meşgul etti
Mais il me força à regarder cet horrible spectacle.
Ama beni baktırdı. O korkunç manzarayı gösterdi.
Un jour, ma mère me força à m'étendre.
Bir kere, annem beni yere yatmaya zorlamıştı.
Puis il me força ŕ me libérer de ce que... mes intestins contenaient.
Sonra bağırsaklarımda ne varsa... dışarı çıkarmamı istedi.
Dos aux trois soleils, il força l'ennemi à se battre contre la lumière éblouissante.
Kang yükseğe çıkıp konum aldı üç güneşi arkasında tutarak düşmanı göz kamaştıran ışığa karşı savaşmak zorunda bıraktı.
S'ensuivit une bataille qui nous força à abandonner notre mission.
Düşüncelerin düşüncelerime.
On le força à se retirer, sa santé déclina rapidement.
Sağlık durumu hızla...
Anubis força le Roi Scorpion à le servir pour l'éternité.
Anubis, Akrep Kralı sonsuza kadar kendisine hizmet etmek zorunda bıraktı.
Ils se sont levés contre l'oppression tyrannique... en lançant l'appel à la guerre civile, ce qui força l'acceptation de la proclamation d'émancipation, qui libéra les esclaves.
Sivil savaş çığırtkanlığı yaparak zulünleri önlemeye çalıştılar köleliği kaldırmaya karşı çıktılar.
Et quand ce pharaon est mort, un autre lui succéda, qui força ces gens à travailler sur les pyramides, comme s'ils étaient des esclaves.
Firavun ölünce yerine başka bir firavun geçmiş. O da onları piramitlerin yapımında köle olarak çalışmaya zorlamış.
Il força chaque combattant à s'engager à renoncer au terrorisme contre les populations civiles.
Her savaşçıya kendi görüşlerini savunan sivillere karşı terörist eylemler yapmayacaklarına dair yemin ettirdi.
La nécessité força Alexandre à agir et il boucla le camp dès les 1res accusations contre Philotas.
Zorunluluklar, İskender'i harekete geçmeye mecbur etmişti. Ordugah zaten Philotas'ın ilk suçlandığı andan itibaren güvenlik altına alınmıştı.
Alors, il se força à atteindre de prétendus hauts pics, jour après jour, afin qu'on reconnaisse sa grandeur.
O adam, en yüksek dağlara tırmanmaya devam etti. Bir sonraki gün ve ondan sonraki gün. Birilerine ne kadar hayret verici olduğunu anlatmaya çalıştı.
Grace se força à dormir pour évacuer l'image de ces corps noirs. Exploit rendu possible grâce à l'obstination qui caractérisait sa famille.
Grace siyah bedenlere ait düşünceleri aklından atmak için kendini uyumaya zorladı, ki Grace'nin ailesine özgü inatçılığı sayesinde bunu başarması işten bile değildi.
Était la promesse qu'Edie força Carlos à faire.
Edie'nin Carlos'a zorla verdirdiği sözdü..
Un feu à volonté força leur retraite
Serbest ateş onları geri çekilmeye zorladı.
Un feu à volonté força leur retraite.
Serbest ateş onları geri çekilmeye zorladı.
En 2003, la perte tragique de la navette Columbia, força la NASA à repenser son programme.
2003 yılının başlarında, Columbia uzay mekiğinin trajik kaybı NASA'yı, yeniden programlamak için düşünmeye zorladı.
Voulant nous protéger à tout prix, notre père força notre mère à utiliser la magie noire pour nous rendre plus forts.
Geri kalanlarımızı korumak adına çaresizce verilen bir karar ile babamız, annemizi kara büyü kullanarak bizleri güçlü kılması konusunda zorladı.
Furieux de cette trahison, mon père força ma mère à jeter un sort pour supprimer le côté loup de Klaus. Il voulait le couper de sa nature profonde.
Babam, bu ihanete karşı bir kızgınlıkla annemizi Klaus'un kurt tarafını bastıracak ve onu asıl benliğinden reddettirecek bir büyü yapması için zorladı.
Très jeune, on la força à apprendre les uvres de Bach, Chopin et des grands maîtres. Secrètement, elle a toujours voulu jouer du jazz.
Beatrice küçük yaşlarda Bach, Chopin ve diğer klasik müzik ustalarının çalışmalarını öğrenmesi konusunda zorlanılmıştı buna rağmen kendisi gizlice her zaman jazz çalmayı isterdi
J'ai caché qui jétais vraiment, jusqu'au jour où un accident me força à me révéler au monde.
Bu yüzden güçlerimi gizledim ta ki bir gün meydana gelen bir kaza kendimi dünyaya ifşa etmeye mecbur bırakana kadar.
- Elle est allée au bois. - Ah oui?
O da Forca d'Acero ormanına gitti.
Tu connais le bois de Forca d'acero?
- Evet, efendim. Forca d'Acero ormanının yerini biliyor musun?
Mais un jour, un méchant la vit et la força à l'épouser.
Ondan hoşlanan ve onunla zorla evlenmek isteyen bir haydut vardı.