Translate.vc / французский → турецкий / Gêné
Gêné перевод на турецкий
5,606 параллельный перевод
Ne soit pas gêné, mec. Tout le monde peut paniquer dans l'eau.
Herhangi birisi suyun içinde kontrolü kaybedebilir.
Votre mari était gêné par sa taille.
Yani kocanızın boyuyla alakalı bir sorunu yok, öyle mi?
- Sois pas gêné, tu peux le faire.
Kendini düşünme şimdi. Bunu yapabilirsin.
Donc tu es gêné par ça?
Demek bu garipliğin dışındasın.
Ceci t'as gêné?
- Bu gariplik seni dışarı mı attı?
[Éclats de rire en fond sonore] Et là, un silence gêné de 2 secondes après que Leslie ai fait son imitation de Rodney Dangerfield.
Ve şimdi iki saniyelik garip sessizlikten sonra Leslie, Rodney Dangerfield * etkisi bırakacak.
Je ne suis pas gêné.
Çekinmiyorum.
Ne sois pas gêné.
Utanmana gerek yok.
Ça n'a pas l'air de vous avoir gêné en 2002, à Seattle, je suppose quand vous avez révélé les noms de vos meilleurs donneurs à certains de vos patients et facturé un supplément pour leurs services.
Bu konu 2002'de Seattle'da başınıza iş açmıştı sanırım bu bazı hastalarınızın fazladan servis para alabilmesi için isimlerini "kaliteli" donörler olarak açığa çıkardığınız zamandı.
Tu as eu des relations intimes avec Tommy et mon ordure d'ex-mari, et ça t'as jamais gêné de me dire qui tu étais quand on s'est rencontré?
Hem Tommy ile hem de eski kocam olan adi herifle yakın bir ilişkiye girdin, ve tanıştığımızda kim olduğunu bana söylemeye tenezzül etmedin?
Je suis gêné.
Utandım bak şimdi.
Aussi longtemps que je change, nous pouvons nous entendre sans être gêné. Je crois que j'aimerais ça.
Sadece unutabilirsem hepimiz iyi olabiliriz diye düşündüm.
Il dit que je l'ai humilié, et qu'il est gêné d'être vu au travail ou à l'église.
Dediğine göre, onu küçük düşürmüşüm işyerinde, kilisede görünmekten utanıyormuş.
Je suis gêné pour eux, franchement.
Onlar adına utanıyorum.
Vous êtes gêné car j'ai trouvé quelque chose que vous ne pouviez pas, et maintenant vous faites comme si vous aviez tout prévu.
Utandın çünkü senin çözemediğin bir şeyi ben çözdüm ve sende şu an, tüm bunları planlamış gibi görünmeye çalışıyorsun.
Je vous ai dit ça parce que... j'étais gêné d'avoir perdu mon sang froid.
Sana öyle yaptığımı söyledim çünkü kendimi kaybettiğim için utandım.
Le "un" au début m'a gêné, donc j'ai commencé à réorganiser les lettres.
Baştaki "Bir" canımı sıkıyordu ben de harflerin yerini değiştirmeye başladım.
Ça ne me gêne pas de prendre par la force.
Kaba kuvvete başvuracağım.
Si, ça me gêne.
Aslında, problem olur.
Qu'est ce qui te gêne?
Size engel olan ne?
Cette conversation me gêne un peu.
Bu konuşmadan rahatsız olmaya başladım.
Accuse-moi, te gêne pas.
Sadece beni suçla Rick, niye yapmayasın ki?
Ça te gêne?
Sakıncası var mı?
Ça te gêne si on retourne chez toi?
Bir duş almak istiyorum.
Mais j'arrête, si ça te gêne.
Fakat seni rahatsız ettiyse durabilirim.
Donc, si.. Si vous voulez vraiment dire que que cela ne vous gêne pas que je reste chez vous, Je-je pense que je suis heureux où je suis.
Eğer sen gerçekten, benim etrafta olmamdan rahatsız değilsen sanırım ben olduğum yerde mutluyum.
Ouais, je deviens un peu impulsif, mais l'incessante gêne physique ferait ça à n'importe qui.
Tamam, biraz dengesizleştiğim doğru ama amansız bir fiziksel rahatsızlık insanı bu hâle getirir.
Le bizarre, ça ne me gêne pas.
Benimki de garip.
Ils ne savent même pas qu'ils ont été volés. Cela a coûté à mon entreprise une grande partie de l'argent, mais ça nous a sauvés d'une gêne majeure.
Bu olay şirkete çok pahalıya patladı ama bizi büyük bir utançtan kurtardı.
Je vous gêne?
- Yolunda mı duruyorum?
Ça me gêne.
Bu da beni rahatsız ediyor.
Si ce jeu est plus important que d'honorer ton engagement et que ça ne te gêne pas de m'abandonner alors que j'ai prévenu ma famille, tu peux rentrer chez toi et jouer.
O oyunu oynamak, bana verdiği sözü gerçekleştirmekten daha önemliyse ve herkese yanımda birini getireceğimi söylediğim bir partiye tek başıma gitmemi sorun etmiyorsan, tamam. Git evine, oyununu oyna.
Ça te gêne si je lui parle?
2 saniye Jim'le konuşsam sorun olur mu? Hayır.
L'agent Hotchner a une théorie qu'il aurait un trouble de la parole qu'il le gêne de parler.
Ajan Hotchner'ın adamın kekeme olduğuna dair bir teorisi var kekemelik yüzünden konuşmaktan çekiniyor.
Ressentez vous une quelconque gêne ou oppressement dans votre poitrine?
Göğsünüzde rahatsızlık veya sıkışma hissediyor musunuz?
Chérie, tu me dis, si je gêne.
Balım, eğer mani oluyorsam söyle?
Il est évident que ça ne vous gêne pas, Étant donné, hum, les circonstances de votre spécialiste.
Referanslarına bakınca senin bu durumu anlayacağını düşünüyorum.
Ça te gêne pas de la laisser seule?
Yani kendi başına takılmasını sıkıntı etmiyorsan sorun yok.
Je ne comprend pas pourquoi ça te gêne que je sorte avec d'autres hommes.
Zack oldukça harika.
Envoyer votre bière par ici ne vous gêne pas.
Biranı buraya getirmeye çekinmemişsin.
Tu sais, je dois te dire, ça me gêne de te le donner. - Va te faire foutre!
Dostum, söylemeliyim, sana numarayı vermek konusunda içim rahat değil.
Et ça te gêne pas? Pourquoi?
- Bu senin için sorun değil mi?
Cela ne te gêne pas que le FBI nous l'enlève?
FBI'ın onu öylece elimizden alıp gitmesi seni de rahatsız etmiyor mu?
Bien sûr que ça me gêne, mais il n'y a rien que je puisse faire pour ça.
Elbette ediyor ama bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
Cassie et moi parlions de ma gêne grandissante et de mon besoin à rendre en retour pour tout ce que j'avais reçu.
Cassie ile kekemelikle büyümek, kendini bilmek ve aldığım onca şeyin ardından geri vermek hakkında hissettiklerimden bahsettik.
Vous êtes sure que ça ne vous gêne pas? Pas du tout.
Sorun olmayacağına emin misiniz?
Ne te gêne pas.
Sorun bakalım.
C'est l'assurance que nos transgressions passées ne deviennent ps une gêne.
Sigorta. Geçmiş günahlarımızın felaketimiz olmaması için.
Si ça ne gêne personne... Vous en pensez quoi?
Düşünüyordum da fazla sorun olmazsa, kapı kapı gezmek?
Oh, je vous gêne? Je suis désolée.
Seni utandırıyor muyum?
Pas le rose quartz de la gêne légère, ou le rouge tomate de la surprise, le vermillon, la couleur de la honte charnelle.
Biraz utandığı zamanki gül pembesi gibi değildi. Veya hafifçe kızardığı zamanki gibi domates kırmızısı da değildi. Ateş kırmızısı...