Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / французский → турецкий / Hall

Hall перевод на турецкий

4,455 параллельный перевод
C'est fou, mais, parfois je... me surprends à l'appeler, comme, au travail, comme si elle était toujours dans le hall.
Çılgınca ama bazen... İş yerinde kendimi onu ararken yakalıyorum sanki koridorun aşağısındaymış gibi.
Ok. Si on va dans l'aile des enfants et le service d'étage, on peut arriver en haut sans passer par le hall.
Çocuk bölümüne ve servis koridoruna doğru gidersek koğuş bölümünden geçmeden yukarıya çıkabiliriz.
Comment peut-il y avoir de la boue dans un hall d'hôtel?
Otel lobisi ne kadar çamurlu olabilir?
Dans cette vieille boîte, le Clunk Music Hall, où il y a un... un vieux jukebox que j'aimais vraiment bien, et j'écoutais de la musique toute la nuit.
The Clunk Müzikhol'ü diye bir yere gitmiştim ve orada gerçekten sevdiğim eski bir müzik kutusu vardı eskiden bütün gece onu çalardım.
Mais pas autant que vous allez l'être dans le hall du spa, quand je dirais à tout le monde que j'ai été touché de façon inappropriée par Caroline Channing.
Ama spa lobisinde daha beter utanacaksın. Caroline Channing'in bana uygunsuz şekilde dokunduğunu herkese anlatacağım.
Bouclez juste le hall, les gars.
Koridoru bloke edin beyler.
Je regarde le hall, dans le garage...
Lobiye bakıyorum. Garaja da...
J'ai réalisé qu'il avait disparu que dans le hall.
Kaybolduğunu fark etmeden hole kadar gitmişim.
Je te vois dans le hall.
- Lobide görüşürüz.
J'ai préparé la chambre de l'autre côté du hall pour ta nièce.
Yeğenin için salonun arasında bir oda yaptım.
j " ai crû comprendre que vous avez eu une altercation avec Blake Rickford dans le Hall de l'hôtel Emissary hier soir je dirais plus une conversation
Dün gece Blake Rickford ile Emissary Otel'in locasında karşılaşmışsınız. Ben daha çok bir konuşma derdim.
Mais il t'entend du hall, donc il fait semblant de dormir.
Senin koridordaki ayak seslerini duyduğunda uyuyor numarası yapıyor.
Je vais m'occuper des gardes dans le hall et ouvrir une brèche dans le mur vers l'extérieur.
Buradaki adamların icabına bakıp dışarıdaki duvara ulaşacağız.
Agent Hall, C'est Carrie Mathison.
- Ajan Hall, ben Carrie Mathison.
J'ai entendu ta conversation avec l'agent Hall et ton ami Max.
Ajan Hall ve dostun Max'le yaptığın konuşmayı duydum.
Ils ne te parleront même pas.
Ajan Hall seninle konuşmuyor bile.
Agent Hall.
- Ajan Hall. - Tanrım.
Je suis observateur, une compétence que vous apprendrez en Bio 101 de l'autre côté du hall.
Gözlemciyimdir. Koridorun sonundaki Bio 101 dersinde öğreneceğiniz bir yetenek.
Kristen, emmène ton frère au hall d'entrée.
Kristen, kardeşini lobiye götür.
Le City Hall se goure.
Belediye bunu yanlış anlamış.
La légende, Jimmy Clay.
Hall of Fame defans oyuncusu, Jimmy Clay.
- Dans le hall.
- Lobide bekliyor.
Jessica Trent, voici Charlie Hall.
Ben Jessica Trent, bu da Charlie Hall.
Je leur ai demandé de livrer il directement à la mairie.
Direkt Town Hall'a götürmelerini istedim.
Tu sais quoi? Déplaçons la soirée de l'autre côté du hall chez les garçons.
Hadi her zaman takıldığımız yerde biraz kafa dağıtalım.
On a le mot de passe pour la salle des serveurs, les identifiants de leur réseau, et je peux remplacer la bande vidéo pour couvrir votre chemin jusqu'à l'escalier derrière et dans ce hall ici.
Sunucu odasının şifresine ihtiyacımız var, onların ağlarına bağlanmak için, ayrıca yol boyunca önünüzde bulunan kameraları kapatabilirim, arka merdivenden aşağı ve koridor boyunca.
La caméra de sécurité du couloir du troisième étage l'a pris allant vers le hall.
üçüncü kat güvenlik kamerası onu tüm koridor boyunca giderken yakalamış.
Sanchez est avec le corps juste en bas du hall.
Sanchez cesedin yanında, şu koridorun sonunda.
Attends dans le hall.
Lobide bekle.
Il y a 10 hommes dans le hall.
Girişte on adam var.
Les flics sont encore dans le hall.
- Kendilerinin suçu.
Ce hall, comme tout les autres hall, n'a pas d'endroit secret pour cacher un couteau.
Koridorda, diğer tüm koridorlardaki gibi bir gizli bıçak saklama bölümü yok.
J'ai même fait un massage de pieds si vigoureux à ta grand-tante Ida qu'elle s'en est endormie dans le hall.
Çatlak büyük halan Ida'ya öyle güçlü bir ayak masajı yaptım ki lobide olduğu yerde uyuyakaldı.
Ce gars a débarqué dans le hall il y a deux minutes.
- Bu adam iki dakika önce lobiye geldi.
Pas de sièges, au milieu du hall.
Oturacak yer yok. Ayrıca hastane lobisinde.
Des journalistes passent leur vie dans le hall, toujours aux aguets.
Yukarıdaki gazeteciler lobide yatıyorlar ve yapacak bir şey arıyorlar.
L'atout était le physicien canadien Franklin Hall, connu pour son travail...
Varlık, Kanadalı fizikçi Dr. Franklin Hall'du en bilinen işi -
Hall? C'était notre conseiller en chimie cinétique.
O, ikinci yılımızda bizim kimyasal hız bilim danışmanımızdı.
Dr. Hall était un atout?
Dr. Hall bir varlık mıydı?
Soit on a craqué notre système comm, soit les déplacements du Dr. Hall ont fuité de l'intérieur du S.H.I.E.L.D.
Ya birisi iletişim sistemimize sızdı ya da Dr. Hall'un faaliyetleri S.H.I.E.L.D.'ın içinden sızdırıldı.
Je dois faire des développés-couchés avec ça?
Bununla göğüs çalışması yapmamı mı istiyorsun? Dr. Hall'u taşımaya karar vermelerinden itibaren merkezden çıkan her iletişimin kaydı. Oku.
Hall. Tenez bon, doc.
Dayan orada Doktor.
- Dr. Franklin Hall.
- Dr. Franklin Hall mu?
Et le docteur Hall a été à l'université de Cambridge en même temps que Ian Quinn.
Ve Dr. Hall, Cambridge Üniversitesine Ian Quinn ile aynı zamanda katıldı.
Hall n'a pas quelques semaines.
Hall'un birkaç haftası yok.
- Hall est l'un de nous et il a des problèmes.
- Hall bizden biridir ve başı dertte.
Cela pourrait avoir été une expérience traumatisante pour le docteur Hall.
Dr. Hall için travmatik bir deneyim olabilir bu.
J'ai eu la donnée montrant la position de Hall.
Hall'un yerini belirten bir ihbar geldi.
Elle est toujours notre seul moyen pour avoir Dr.
Dr. Hall'a ulaşmak için tek içeri girme şansımız hâlâ o.
Hall. Et nous sommes leur seul espoir.
Ve tek çıkış yolları da biziz.
- Dr.
- Dr. Hall mu?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]