Translate.vc / французский → турецкий / Haras
Haras перевод на турецкий
73 параллельный перевод
Bienvenue au Haras Auric.
Auric Ahırına hoş geldiniz Bay Bond.
Il faut retourner au haras.
- Çiftliğe git, tek yapabileceğimiz bu. - Tamam.
Ça n'avait pas l'air à mon bureau, puis au haras... et pendant cette semaine, je vous ai embrassée.
O gün ofisimde aldırmıyor gözüküyordun. Veya ahırlarda. Ve tüm geçen hafta, sana dokundum.
- Venez, Lycène Haras ne vous fera rien.
Yapma Helen. Sana Neely O'Hara'nın zararı dokunmaz.
On va faire une belle réception pour l'adorable Lycène Haras.
Bayan Neely O'Hara'yı alkışlarla sahnemize alalım.
- Madame Haras.
- Bayan O'Hara.
Je te présente Kevin Gillmore. Voici Lycène Haras.
Seni Kevin Gillmore'la tanıştırayım.
- Oui dormir, ce dont tu as besoin.. - Madame Haras?
Uykuya ihtiyacın var.
Par ici, madame Haras!
Bu taraftan, Bayan O'Hara.
- Miss Haras n'a aucun commentaire à faire.
- Peki ya Casablanca? - Bayan O'Hara yorum yapmıyor.
Madame Haras sera prête dans un moment.
Bayan O'Hara az sonra hazır.
- Il n'est pas là, madame Haras
- Burada değil, Bayan O'Hara.
Haras.
O'Hara.
Je suis Lycène Haras, mon vieux.
Ben Neely O'Hara'yım, aslanım.
Madame Haras, vous êtes resplendissante.
Merhaba Bayan O'Hara. Bu akşam çok güzelsiniz.
Ils aiment Hellène Blason, puis ils aiment Lycène Haras.
Helen Lawson'ı seviyorlar. Neely O'Hara'yı da öyle!
- Où est madame Haras?
Hadi kızlar. Bayan O'Hara nerede?
C'est bientôt le lever de rideau, Madame Haras.
Vakit geldi, Bayan O'Hara.
- Madame Haras? - Où est-elle?
- Bayan O'Hara?
On ferme, Madame Haras.
Kapatıyoruz, Bayan O'Hara.
Lycène Haras!
Neely O'Hara!
J'ai la moitié d'un haras.
Küçük bir çiftlikte yarı hisse.
Tu te souviens de Pégase? Quand on l'a retiré des champs de courses, on l'a mis dans un haras.
Man o'War yarış artını biliyorsun, yarış hayatı bitince onu damızlık yaptılar.
On les met au haras.
Onu ahıra koyarlar.
La vente annuelle de Zorin a lieu ce mois-ci dans son haras, près de Paris.
Bu ay, Zorin Paris yakınlarındaki harasında yıllık satışlarını yapacak.
Que Zorin organise une vente de pur-sang dans son haras, non loin d'ici.
Sadece, Zorin'in yakınlardaki harasında safkan satışı olacağını öğrendim.
Un crin de cheval blanc. Les étalons impériaux!
İmparatorluk harasından beyaz at kılı.
- Mon grand-père avait un haras.
- Büyükbabamın bir çiftliği vardı.
- Il a un haras.
At çiftliği var.
- C'est un haras, ici.
- Burası bir hara, oğlum.
Il a une écurie de 2 ou 3 millions qui pourrait contenir 8000 personnes.
3 milyon sterlin değerinde bir harası var.
Mais la lignée n'impressionna guère aux Haras Claiborne.
Ancak tay Claiborne Çiftliğindeki hiç kimseyi etkilemiş görünmüyordu.
Je l'ai toujours imaginé avec une gentille famille, qui aurait un haras quelque part.
Onu her zaman at çiftliği olan iyi bir aileyle hayal ettim.
Près d'un haras.
Aygır için.
Très bien, Mesdames et Messieurs, Êtes-vous prêt pour le plus grand haras au monde?
Pekâlâ, bayanlar, baylar, dünyanın en büyük aygırı için hazır mısınız? Hadi, Todd.
Des amis ont un haras à Upper Saddle.
Arkadaşlarımızdan biri Yukarı Saddle Nehrinde bir at çiftliğinin sahibi.
Vous allez le mettre dans un haras?
Onu aygırlığa mı ayıracaksın?
Au haras.
Aygır çiftliği. - Oh.
Eliot, ramène le cheval au haras, rendez-vous à l'endroit prévu.
Eliot, atı aygır çiftliğine geri götür, bizimle randevu yerinde buluşun.
Firewalker retourne au haras.
Firewalker damızlık olacak.
Un haras dans les Hamptons.
Hamptons'ta bir ahır.
Il faut vendre le haras. Il ne rapportera pas grand-chose.
Ve fazla da getirisi olmayacak zaten.
L'erreur, c'est de venir à un haras et d'interrompre un entraîneur.
Ahıra gelip antrenörün işini engellemek karlı değil.
La vente devait être faite au haras Oakworth?
Satış Oakworth Çiftliğine yapılacaktı değil mi?
Maintenant, prenez vos affaires et fichez le camp de mon haras!
Ayrıca ben bayan hiçbir şey değilim. Pılını pırtını topla çiftliğimden defol!
Le haras est en piteux état, tout comme papa.
Çiftlik kötü durumda, babam gibi.
Les haras d'élevage de chevaux ont besoin de fortes mains aux rênes, mais les mains qui ont jeté Earl Jansen dehors me semblent très fortes.
At çiftliği, çalışan güçlü eller iste. Earl Jansen'i kapı dışarı eden eller bana yeterince güçlü göründü.
Dans votre haras, j'aurais peur de crier "attention" toute la journée.
Korkarım sizin çiftliğinizde bütün gün "fore" diye bağıracağım.
J'ai passé en revue le registre du haras.
Aşım kitaplarına baktım, Jack.
Comment obtenir un bon prix du haras si on n'a pas un bon entraîneur en place?
Çiftlikte bir çalıştırıcı olmadan nasıl iyi bir fiyat alabiliriz diye düşündün mü hiç?
Le but était de vendre le haras, pas de s'en sortir, je me trompe?
Amacın çiftliği satmak olduğunu düşünüyordum, zararı kesmek değil.