Translate.vc / французский → турецкий / Héron
Héron перевод на турецкий
122 параллельный перевод
Enfin, dans le concours international d'objets répugnants de Wembley, l'Angleterre a battu l'Espagne avec du pus braisé contre un héron putride.
Son olarak, bu akşam Wembley'deki uluslararası iğrenç nesnelerde İngiltere, İspanya'yı çürük balıkçıla karşı bir tabak haşlanmış irinle yendi.
Héron d'Alexandrie invente la machine à vapeur et l'engrenage.
İskenderiyeli Heron, buhar motorlarını ve vites dizilerini keşfetti
Le héron gris veille dans Ies joncs,
Sazlıktaki kırmızı turna
A l'époque on l'appelait "jambes de héron"... Parce que ses jambes étaient si maigres.
Ona "Balıkçıl Bacaklı" derdik çünkü bacakları çok inceydi.
Quand le vent est au sud je distingue encore le faucon du héron
Rüzgar güneyden estiğinde atmacayı balıkçıldan ayırd etmesini bilirim.
- D'un héron!
- Balıkçıl. - Balıkçıl.
La loutre et le héron, Mes compagnons!
Balıkçık ve su samuru dostlarım..
Par vent sud, je distingue le faucon du héron... Je suis fou par vent nord-ouest.
Ben deliyim, ama yalnız rüzgar kuzeybatıdan estiğinde.
Lorsque le désespoir de ce monde M'envahit Je vais là où le canard sauvage Repose sur l'eau de toute sa beauté Là où le héron majestueux se nourrit
Ne zaman dünyaya duyduğum ümitsizlik İc ¸ imde büyüse Uzanır yatarım bütün güzelliğiyle Suda dinlenen ördek Ve balıkçılın yemlendiği yere.
Vous êtes de l'école de "Héron du Sud"?
Güney Turnası ile bir ilgin var mı?
Tu as écrasé Li Mu Bai et tu ne connais pas Héron du Sud, son maître?
Li Mu Bai senin ezeli düşmanın... ve onun efendisi Güney Turnası'nı bilmiyorsun?
Que tu sois Li ou Héron du Sud... baisse la tête et demande grâce!
Li veya Güney Turnası... başını eğ... ve merhamet dile.
Une sorte de héron.
Bir tür balıkçıl.
On venait de localiser un héron cendré et j'ai eu des fourmillements et des vertiges.
Birden başım döndü ve karıncalanma hissettim
J'ai voyagé pour voir le héron bleu d'Alaska.
Alaska Mavi Balıkçılı'nı görmek için oraya kadar gittim.
Oui, c'est la plus large côte de marais de la côte ouest, peuplée d'héron bleu, de pélican et de ce que je préfère :
- Evet, California sahillerindeki en geniş sulaktan. Mavi Balıkçı ve Kahverengi Pelikan'ın vatanı.
Le héron déploie ses ailes, et tourne avec élégance.
Turna kanatlarını açtı, hafifçe döndü.
Un facteur gravissait Heron's Hill, en route pour délivrer le courrier de l'hôpital.
Bir postacı Heron's Hill'de hastaneye bisikletle posta götürüyordu.
Un cas similaire s'est déjà produit, n'est-ce pas?
Açıkçası bana bunun sizin Heron's Park'ta katıldığınız ilk soruşturma olmadığı söylendi. - Bu doğru.
Vous avez tué une fille il y a quelques années à Heron's Park?
Bir kızı öldürdünüz değil mi? Heron's Parkta birkaç yıl önce.
Avant la guerre, vous habitiez déjà Heron's Park?
Savaştan önce Heron's Park'ta bir eviniz vardı sanırım. - Evet.
- De très grande qualité.
- Kesinlikle birinci sınıftır. - Heron's Parkta hiç yaşadı mı?
Horton's Farm, à 3 km de Heron's Park ne vous dit rien?
Heron's parktan birkaç mil ötedeki Horton çiftliği size bir şey ifade ediyor mu? - Ne?
Le Heron, pas déclaré.
Kaydettirilmemiş.
Auriez-vous une objection à ce que Frankie emmène le Heron?
Genç Frankie'nin Balıkçıl'ı Sheerness'e götürmesine bir itirazınız var mı?
- Le Heron.
Balıkçıl.
Ils sont trop stupides pour comprendre, Hiran.
Onlar anlaşılması kolay şeyler, Heron.
Hiran? Avez-vous encore l'intention d'aller au Cratère des Aiguilles?
Heron, İğneler Çukuru'na gitmeye hala istekli misin?
Oui, Hiran.
Haklısın, Heron.
Hiran, pouvons-nous leur faire confiance?
Heron, onlara güvenebilir miyiz?
Oui... Ils y sont plus habitués que nous, Hiran.
Evet onlar buna bizim olduğumuzdan daha çok alışmış, Heron.
- Hiran!
Heron!
Hiran, je ne peux pas respirer...
Heron, nefes alamıyorum.
Hiran? Ils ont brisé le mur.
Heron, duvarı kırdılar.
Hiran? Que devons-nous faire?
Heron, ne yapmalıyız?
Non Hiran. C'est de l'eau.
Hayır, Heron, bu su.
Hiran, reposons-nous.
Heron, bırak dinlenelim.
Hiran! Essayez!
Heron, dene.
Hiran, reviendrez-vous sur Vortis?
Heron, Vortis'e geri gelecek misin?
Un heron sur un tas de fumier!
Gübre yığını üzerinde bir kahraman!
White Heron 2.
Akbalıkçıl 2.
White Heron 3 quittant le périmètre.
Akbalıkçıl 3 menzil dışına çıkıyor.
White Heron 3, touché!
Akbalıkçıl 3 isabet alıp düştü!
- Je m'appelle Cady Heron.
- Adım Cady Heron.
Elle s'appelle Caddy Heron.
Adı Caddy. Caddy Heron.
Caddy Heron.
Ve Caddy Heron.
Y a-t-il une Caddy Heron? - C'est Cady.
Caddy Heron burada mı?
- Cady Heron portait un treillis.
- Cady Heron kamuflaj pantolon giydi.
... est Cady Heron.
... Cady Heron.
Cady Heron, vous êtes attendue dans le bureau du proviseur.
Cady Heron, müdürün odasına gitmen gerekiyor.
Entrez, Mlle Heron.
İçeri girin, Bayan Heron.