Translate.vc / французский → турецкий / Kazan
Kazan перевод на турецкий
17,064 параллельный перевод
S'opposant à l'exil de M. Khama, M. Churchill a annoncé qu'il rendra leur royaume à ce chef et à sa femme si son parti conservateur gagne les prochaines élections.
Khama'nın sürgününe itiraz eden Bay Churchill gelecek genel seçimlerde Muhafazakâr Parti kazanıp başkanlığa geldiğinde şefi ve eşini krallıklarına geri göndereceğini Kamara'ya duyurdu.
Combien d'argent l'entreprise peut-elle faire en vendant des armes au marché noir?
Kara borsada silah satarak ne kadar kazanıyorlar?
Si je gagnais cet argent, on pourrait avoir notre studio, notre maison de disque.
Eğer o parayı kazanırsam kendi stüdyomuzu kurabilir, kendi etiketimizi başlatabiliriz.
La victoire au prix du sang des innocents, n'est pas la victoire de la justice.
Masumlar pahasına kazanılan hiçbir zafer, zafer değildir.
- Pour conserver leur emploi, pour gagner le procès, pour de l'argent.
İşlerinin tutması, Davayı ve parayı kazanır- -
Tirez sur votre adversaire.
İlk vuran kazanır.
Je pensais que tu allais gagner.
Sen kazanırsın sanmıştım.
La plus forte gagne.
Büyük kart kazanır.
Gagne quoi?
Neyi kazanır?
La carte la plus forte gagne.
Büyük kart kazanır.
Avec ton estomac habitué.
Miden alışkanlık kazanır.
Parfois on gagne, parfois on perd.
Biraz kazanır, biraz kaybedersin.
On gagne ou on perd?
Biraz kazanır, biraz kaybedersin mi?
Un jour, tu pourrais gagner une affaire sans tricher.
Düşünüyordum da, belki bir gün hile yapmadan dava kazanırsın.
C'est pas tricher, pas si le gentil gagne.
Buna hile denmez. İyi adam kazanırsa, hile olmaz.
Que si tu deviens associé et que tu gagnes une affaire, j'aurai d'autres sentiments pour toi?
Ortak olur ve bu davayı kazanırsan senin hakkında farklı düşünürüm mü sandın?
- Tiens, pour la fête foraine.
Panayır için mi? Hepimize bir kırmızı balık kazan.
- "Si tu peux prendre tous tes gains et les risquer à pile ou face..."
Neden her şeyi riske atıyorsun? Bunca şeyleri kazanıp, her şey yazı-turaya bağlayabiliyorsan...
Gagne cette guerre et reviens-moi,
Bu savaşı kazanıp bana geri dön.
Tu peux gagner ta vie à New York en faisant ça?
New York'ta hayvan giysisi tasarlayarak iyi kazanılıyor mu?
La première à m'apporter un mojito remporte une séance de fessées dans la salle des sandwiches.
Tamamdır! Bana mojito getiren ilk kişi salamlı sandviç odasında meme tokatlama seansı kazanıyor.
L'Amérique avait remporté la guerre.
Amerika savaşı kazanıyordu.
Je gagne beaucoup d'argent.
İyi para kazanıyorum.
La culture de la peur a encore eu le dernier mot.
Korku kültüre hep kazanır.
Toute personne qui tient cet argument, doit penser, s'ils étaient dans ma position, et vivaient à Hawaii, au paradis, et gagnaient un paquet d'argent, qu'est-ce qu'il faudrait pour leur faire tout quitter?
Düşünmeleri gerek. Benim konumumda olsalardı... Hawaii'de, cennette yaşayıp, yığınla para kazanırken her şeyi geride bırakmaları için ne olması gerekirdi?
S'il remporte cette primaire, le projet de loi ne passera pas le Sénat.
Önseçimi kazanırsa Senato yasayı asla geçirmez.
Wallace a presque remporté le Maryland.
Wallace Maryland'de neredeyse kazanıyordu.
Vous savez comment on remporte une campagne?
Bir kampanya nasıl kazanılır bilir misiniz?
Le Président Johnson, malgré ses très bons résultats dans les États porteurs, n'a pas encore atteint la place prédite par les sondages.
Başkan Johnson her ne kadar çok iyi durumda olsa, eyaletlerde kazanıyor olsa da anket değerlerine henüz erişemedi.
Vous tabassez les gens et vous êtes payé pour ça?
- İnsanları dövüp para mı kazanıyorsun?
Et parfois... parfois, on gagne, c'est tout.
Bazen, bazen siz kazanırsınız işte.
Chaani sera libérée de cette union.
Ben kazanırsam,
Et de payer les échéances. C'est un investissement.
Kira öder gibi sadece eve yatırım yapıp para kazanıyorsunuz.
Je ne sais pas où étaient les armées, pourquoi elles ont gagné, ni perdu.
Orduların nerede olduğunu, neden kazanıp nasıl kaybettiklerini bilmiyorum.
Combien gagnez-vous?
Şu an Atlantis'te ne kadar kazanıyorsunuz?
Je gagne 35 000 dollars par an, plus le revenu de mes cours privés.
Yılda 35.000 dolar kazanıyorum, Ayrıca, özel derslerden de biraz gelirim var.
Eh bien, le salaire annuel d'un gérant de banque est de 60 000. L'épouse a des goûts de luxe, ils habitent une maison valant deux millions. Et les enfants vont dans une prestigieuse école privée.
Ortalama bir banka müdürü yılda 60 bin kazanır, karısının pahalı bir zevki var 2 milyon dolarlık bir evde yaşıyorlar ve iki çocuk da özel elit akademiye gidiyor.
Et après tu pourras instaurer de nouvelles règles.
Oyunu bir kere kazan da, sonra yeni kurallardan bahsedersin.
Ferme la. On s'en fout de qui gagne ou perd. Voilà.
- Kazanıp kaybetmek önemli değil.
- Celui qui se retient le plus longtemps gagne. - J'adore.
- En uzun süre dayanan kazanır.
Si tu pleures pas pendant une minute, juste une minute, on gagne ce putain de jeu.
Sadece bir dakikalığına ağlamazsan bu oyunu kazanırız. - Evet dostum. - Bunu yapabilirsin.
Tout ce dont je me souviens, c'est gagner le jeu et m'évanouir.
Tek hatırladığım oyunu kazanıp bayıldığımdı.
La genèse de son cas m'intrigue, cet accident qu'il a eu...
Kazanın sebebi konusunda merak ettiğim bazı şeyler var.
Moi, je m'y connais en accidents.
Kazanın ne demek olduğunu iyi bilirim.
Je vais prendre ma fortune et fuir ce pays.
Servetimi kazanıp bu ülkeden kaçacağım.
Je vais gagner beaucoup d'argent, d'ici quelques mois.
Belki önümüzdeki bir kaç ayda biraz para kazanırım.
Elle défend des riches.
Zenginlerin avukatlığını yaparak yeterince para kazanıyor zaten.
- Vous vous en sortez bien.
Anlaşma yapan düşman kazanır.
Qui gagne?
Kim kazanıyor?
On gagne toujours.
- Biz hep kazanıyoruz.
Tu gagneras peut-être.
Belki kazanırsın.