Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / французский → турецкий / Laissér

Laissér перевод на турецкий

56,602 параллельный перевод
Madalyn a cette faculté de persuader ces riches athées mourants de lui laisser leurs biens...
Madalyn nasıl başarıyor da bir ayağı çukurdaki zengin ateistleri evlerini ona bağışlamaya ikna ediyor...
"Ne pas me laisser passer" moi?
Bana "izin vermemek" mi?
Vous êtes sur le répondeur de Christopher Hall, laisser un message.
Christopher Hall'u aradınız. Lütfen mesaj bırakın.
Je pense que tu préfèrerais détruire la firme, que me la laisser.
Bence firmayı bana bırakmaktansa yerle bir etmeyi tercih edersin.
[chuchote] Tu ne peux pas les laisser entrer.
- Onları içeri alamam.
Je ne vais pas laisser deux mamies qui se chamaillent bouffer ma journée.
Günümü dırdır eden iki kadınla mahvetmeyeceğim.
Laisser tomber?
Konuyu kapatalım mı?
Je ne peux pas laisser mon oncle seul.
Bunu yapamam, amcamı yalnız bırakamam.
- Les laisser faire leur truc.
- Kendi hallerine bırakalım.
Les gens se plaisent à se laisser aller dans des clubs sans se douter qu'un policier pourrait être tout près.
Bu günlerde insanlar kulüplere gitmekten ve bir polisi dinleyip endişelenmeden saçlarını dökmeyi seviyor olabilirler.
J'aurais dû te laisser annuler ses cours de soutien.
Özel ders işini iptal etme kararını sorgulamam hataydı sanırım?
On me traite de roquet parce que j'ai appris à pas me laisser faire.
Bana bu yüzden tuttuğunu koparan diyorlar. Çünkü zorbalarla savaşmayı öğrenmem gerekti.
Je pouvais pas la laisser aller là-bas toute seule.
Ama oraya tek başına gitmesine ve bunu yalnız yapmasına izin vermeyeceğim.
Il suit sa trace jusqu'en bas, il la retrouve et le diable accepte de la laisser partir à une condition.
Kızın izini sürüyor. Ve buluyor. Şeytan onu bir şartla bırakacak.
J'aurais dû la laisser faire!
Ona izin vermeliydim.
Je ne vais pas te laisser le soir du 4 juillet.
Bu akşam seni yalnız bırakmak istemiyorum. Bugün 4 Temmuz.
Vous pouvez nous laisser?
Bize bir dakika müsade eder misiniz?
Un grand gaillard, assez malin pour savoir qu'il vaut mieux laisser les gens croire qu'il est bête.
İnsanların kendisini aptal olarak görmelerine izin verecek kadar akıllı büyük bir adama daima iş vardır.
Mais j'ai voulu vous laisser dormir un peu.
Sadece biraz uyusan iyi olur diye düşünmüştüm.
J'ai dit de la laisser où elle était.
Bulduğu yerde bırakmasını söyledim.
Il devrait laisser sa place.
Artık akışına bırakması lazım.
Jeremy, tu peux laisser les autres parler aussi.
- Jeremy, mikrofonu artık başkasına versek.
Trop de gens se disent ne pas réprimer leurs émotions, pour libérer leurs sentiments, de laisser partir la douleur.
Çok fazla kişi hislerini içine atmamayı söyler birbirine duyguları dışa vurmayı, acının kendiliğinden geçmesini söyler.
Lacey va nous laisser parler en privé.
Lacey bizi yalnız bırakacak.
Pour le bien des relations internationales, il n'y a aucun mal à vous laisser entrer.
Çekici. Dış ilişkilerimiz doğrultusunda, ikinizi içeri almanın bence bir sakıncası yok.
Parmi les acteurs, il est plus raisonnable de les laisser prendre cette décision.
Ama oyuncalara gelirsek, bu kararı onlara bırakmak belki de gayet mantıklı.
Il faut la laisser mourir.
Porno benim için bitti.
On a jugé préférable de le laisser.
Böyle bırakmaya karar verdik.
Je sais que tu ne voulais pas vraiment me laisser tomber.
Muhtemelen beni isteyerek düş kırıklığına uğratmadın.
J'ai dû les laisser chez moi ou au lycée.
Evde kaldı galiba ya da okulumda.
Et laisser ces cassettes... c'est vraiment barré!
O kasetleri bırakması da çok manyakça bir şey!
Tu es resté assis, à me laisser t'ignorer, jusqu'à ce que ça en soit comique.
Neredeyse komik bir hâl alana kadar seni görmezden gelmeme aldırmadan orada öylece oturdun.
T'aurais dû laisser tomber.
Peşini bırakmalıydın.
J'aurais dû laisser tomber, mais je l'ai pas fait.
Belki peşini bırakmalıydım ama bırakmadım.
Tu peux pas me laisser?
Neden beni rahat bırakmıyorsun?
et tout laisser derrière moi.
ve her şeyi geride bırakacaktım.
Plus de soirées, plus de laisser-aller.
Artık parti yok, kaytarmak yok.
C'est l'année où je vais me laisser aller.
Ben asıl bu yıl kaytarmaya başlayacağım.
Mais j'ai bien peur que l'administration ne puisse plus te laisser publier Objets Trouvés.
Ama maalesef idare artık Lost and Found'u yayımlamana izin veremez.
Je pensais que tu finirais par la laisser tranquille.
Vazgeçip onu rahat bırakacağını düşündüm.
Quand tu vas laisser tomber?
- Ne zaman vazgeçeceksin?
On ne peut pas laisser Clay refiler ces cassettes.
Clay'in o kasetleri devretmesine izin veremeyiz, nokta.
Écoute, je dois te laisser, alors vois avec ton père.
Kapatmam lazım, babanla konuşursun, tamam mı?
Je ne vais pas les laisser accuser notre équipe ni vous, Jane ou moi.
Bunun suçunu çalışanlarımıza, sana, Jane'e ya da bana atmalarına da izin vermeyeceğim.
On va les laisser tranquilles, ce soir. Tiens.
Bu arkadaşları gece boyu rahat bırakacağız.
Je vais te laisser prendre l'air.
Sana biraz hava aldıralım.
J'ai convaincu le proprio de nous laisser payer en mensualités.
Dükkân sahibini kira ödemesinde kolaylık yapmaya yeni ikna ettim.
C'est toi... qui as ouvert la porte pour laisser partir mon toutou.
Sen kapıyı açık bırakıp yavru köpeğimin kaçmasına izin vermişsin.
On va pas vous laisser en plan pour les soins médicaux.
Söz konusu tıbbi yardım olunca sizi dımdızlak bırakacak değiliz ya.
On va vous laisser.
Sizi rahat bırakacağız zaten.
On va vous laisser.
- Sizi rahat bırakacağız zaten.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]