Translate.vc / французский → турецкий / Last
Last перевод на турецкий
12,407 параллельный перевод
On jouais ensemble lorsque nous étions enfants en Palestine et nous avons repris contact à Kaboul, alors que nous étions des jeunes hommes.
Çocukken Filistin'de beraber oyun oynardık. Delikanlılık çağımızda Kabil'de karşılaştık.
Avez-vous déjà entendu ou senti quoique ce soit d'inhabituel?
Daha önce garip bir şeyle karşılaştın mı?
Depuis que je suis ici j'ai rencontré toute sorte d'esprits.
Buraya geldiğimde beri bir sürü huzursuz ruhla karşılaştım.
C'était devenu un étranger.
Yabancılaştı.
J'ai rencontré ce type qui a fait un sale truc pour des raisons compréhensibles et il n'a aucun regret.
Az önce anlaşılabilir nedenlerle yanlış birşey yapan ama... hiç pişman olmayan bir adamla karşılaştım.
J'ai créé ce nouvel algorithme qui situe les grains de beauté, tâches de rousseur et autres marqueurs faciaux distinctifs et croise les résultats avec le fichier des personnes disparues.
Yeni bir algoritma yazdım ben, çil gibi yüzdeki belirleyici izlerin yerini çıkarıyor ve onları kayıp kişiler veri tabanıyla karşılaştırıyor.
Donc tu n'as plus jamais revu Sam après le camp?
Sen kamp bittikten sonra Sam ile karşılaştın mı?
- Je veux dire... Il me l'a dit quand... nous nous sommes vus récemment.
- Demek istediğim o söyledi, ne zaman son zamanlarda, yeniden karşılaştık.
Où l'avez-vous vu?
Onunla nerede karşılaştın?
Il me l'a dit quand nous nous sommes vus récemment.
Son zamanlarda tekrar karşılaştık ve bu konuda konuştuk.
J'ai courru dans la nouvelle salle à laver de la nouvelle copine de Bill, l'autre jour.
Geçen gün çamaşır odasında Bill'in yeni bayan arkadaşıyla karşılaştık.
Quelques bosses sur la route, mais tout bien considéré...
Bazı sorunlarla karşılaştım ama sonuç olarak iyi gidiyor.
On doit stopper ça, donnez-lui plus de coagulants.
Kanamayı durdurmalıyız. Pıhtılaştırıcı verelim.
C'est un des défis auxquels nous devons faire face tourner dans une ville comme celle-ci.
Böyle bir şehirde çekim yaparken karşılaştığımız zorluklardan biri.
Chris et moi discutons et comparons nos notes.
Chris ile konuşup notları karşılaştıracağız.
Non, pas encore cette comparaison.
Oh, hayır, tekrar bu karşılaştırma olmasın.
Rien de ce que je pourrais faire ne vaudra les plaisirs sensuels trouvés dans un wok tout gras plein d'épis de maïs et de viande coupées en forme et de la taille de dés.
Haklısın, Cyril. Yapabileceğim hiçbir şey minik mısır tanecikleri ve bir zar büyüklüğünde et parçalarıyla dolu yağlı bir kavurma tavasından alacağım zevkle karşılaştırılamaz.
Je dois serrer le garrot presque sur la plaie, ca va faire mal.
Turnikeyi yaranın üstüne doğru sıkılaştırmam gerek, acıyacak.
je dois serrer ton garrot.
- Turnikeni sıkılaştırmam lazım.
J'ai comparé leur densité.
Yoğunluk karşılaştırmasıyla kontrol ettim.
Nous avons reçu le soutien d'une vaste opération aérienne menée depuis les USA et avons affronté l'ennemi.
ABD'den büyük bir hava ikmal işlemi desteği aldık ve düşmanla karşılaştırdık.
J'ai isolé cette partie des photos, l'ai passée dans notre base de données des tatouages connus, j'ai une correspondance.
Fotoğraflardan bu resmi çıkardım bilinen dövme veri tabanımızla karşılaştırdım ve bir eşleşme buldum.
Essayez de trouver les articles qu'ils veulent vendre et associez les avec les gens qui pourraient être intéressés.
Satılık olduğunu bildiğimiz nesneler ile onları almak isteyecek kişileri karşılaştıralım.
On crée des liens.
Yani, aramızdaki ilişkiyi sıkılaştırıyoruz.
Elle aurait pu y rencontrer des types louches?
Orada karanlık kişilerle mi karşılaştı dersin?
Ils ont dit que c'était une fausse piste, que le type avait un alibi.
Durumu araştırdıklarını ama çıkmaz sokakla karşılaştıklarını adamın Maria kaybolduğunda mazereti olduğunu söylediler.
L'enquête de la police sur le harcèlement de la soeur de Prentice n'a pas dû se heurter à un cul-de-sac mais à une porte close.
Belki de Prentice'in iddiasını araştıran polisler çıkmaz sokaktan ziyade "Giriş yasaktır" levhasıyla karşılaştı.
Je suis tombé sur lui par accident.
Kazara karşılaştık.
Peut-être comparer les recettes de pancake ou autre chose.
Evet, pankek tariflerinizi falan karşılaştırın.
Je t'assure, cette attaque a été plus rapide et plus dangereuse que tout ce que j'ai vu avant.
Bu saldırı daha önce karşılaştığım şeylerden çok daha hızlı ve tehlikeliydi.
Ça fait de toi une personne différente.
Seni farklılaştırıyor.
"L'auteur du best-seller La Cuisine Fabuleuse, avoue que sa vie a changé aprés sa rencontre surprise avec Gwyneth Paltrow."
Çok satan yemek kitabı Fabulous Foraging'in yazarı Angela hayatının Gwyneth Paltrow'la şans eseri karşılaştıktan sonra değiştiğini itiraf etmiştir.
Oui, il n'y a pas une semaine qui passe que nous ne sommes pas vraiment concernés par les problèmes qui touchent notre communauté.
Evet, topluluğumuzun karşılaştığı sorunlarla derinden ilgilenmediğimiz bir haftamız bile yok.
Je suis tombé sur Tasha.
Tasha'yla karşılaştım.
Le danger d'infiltrer un gang de motard n'est rien comparé à l'enfer de la prison.
Bir motosiklet çetesine sızmış olmanın tehlikesi cezaevi denilen cehennemle karşılaştırıldığında hiçbir şey.
Quant à M. Ames, selon le détective Wilcox, vous avez dit que vous étiez en mission officielle quand vous avez rencontré M. Ames sur le bateau le Phoenix
Bay Ames olayında, Detektif Wilcox'a göre Bay Ames ile Phoenix gemisinde karşılaştığınızda ona resmi bir görev iş orada olduğunuzu söylemişsiniz.
On a demandé l'analyse balistique pour l'arme de service de l'agent Keen.
Balistikçiler, Ajan Keen'in hizmet silahıyla karşılaştırsın.
Contente de se voir en face.
Sonunda karşılaştık.
Je l'ai vu se tenir votre place, regardant une impossible tumeur de la colonne vertébrale, terrifié, incertain de la prochaine étape.
Onun da bu durumla karşılaştığını gördüm. Alması imkansız omurga tümörüne korkarak, ne yapacağını bilmeden baktığını gördüm.
Très bien, C'est froid, ok? Mais ça va aider à seller ces pores.
Tamam, bu biraz soğuktur ama gözeneklerini sıkılaştırır.
- sur plusieurs années.
-... Aruba'yla karşılaştır.
Lily, cherche avec les centres pour mineurs dans le monde.
Lily, dünya çapında gözaltına alınan çocuklarla karşılaştır.
Bien sûr, l'astuce serait de comprendre comment fait votre corps, afin d'être capable de comparer la modification de la séquence d'ADN entre vous et l'original
Tabii asıl mesele vücudunun bunu nasıl yaptığını bulmakta. Ciğerlerindeki virüs ile virüsün ilk halinin DNA sekans değişikliklerini karşılaştırabilmekte yani.
Demandez à la balistique de comparer les impacts - avec les meurtres précédents.
Olay yerindeki boş kovanı balistiğe gönder, önceki suç mahalleriyle karşılaştır.
Pas aussi monstrueuses que sa star, Max Schreck, mais d'une beauté!
Tabii yıldızı Max Schreck kadar çirkin değillermiş ama karşılaştırılmayacak kadar güzelmiş.
Vous avez déjà été dans une telle situation.
Bu daha önce olmuştu, böyle durumlarla karşılaştın yani.
On vient de rencontrer le croque-mort, il est toujours en vie.
Cenazeciyle karşılaştık, o hâlâ hayatta.
JONES : On avait devant nous un appartement immaculé.
Oldukça az kullanılmış bir daire ile karşılaştık.
Struk : Je ne peux pas dire que lors de notre première rencontre, j'eus remarqué qu'il nous mentait.
Onunla ile karşılaştığımızda... anlattıklarında bir yalan varsa bunu anlayamazdım.
Comparer les empreintes vocales et les conversations enregistrées de prison.
Sesini hapishane ses kaydıyla karşılaştırıyorum.
Oui, mais rien comparés à ceux de Barry.
Barry ile karşılaştırılacak hiçbir yanı yok ama.