Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / французский → турецкий / Lc

Lc перевод на турецкий

2,381 параллельный перевод
Lorsqu'il est arrivé ici, couvert de sang, je me suis rendue chez eux.
Lütfen geride durun, Albay. Yağmur altında aciz durumda oluyorsunuz. Doğru ya, ıslanınca kıvılcım yapamazsınız.
Ou ce sont les petits lutins dont le frottement des cuisses a fait une étincelle dû à leurs pantalons en velours.
Belki birbirlerinin kalçalarını ovan, ufak şişko cücelerdir ve kadife giyerlerken kıvılcım çıkarmışlardır.
La vie de Phineas serait changé à jamais par une simple étincelle.
Phineas'ın hayatı bir kıvılcımla tamamen değişti.
C'est encore trop tôt pour être sûr, mais la flamme semble toujours là.
Evet. Bunu söylemek erken ama ama o kıvılcım hala sönmemiş gibi görünüyor.
Il n'y a pas que le briquet qui m'inquiète, tout ce qui produit une étincelle, et on aura une boule de feu.
Aslında beni endişelendiren, sadece çakmak değil. Bir kıvılcım her şeyi, bir ateş topuna çevir.
S'il voit les lances, il pourra les devancer et provoquer une explosion.
Olumsuz. eğer, yangın hortumlarını görürse, ben unu yumruklamadan bizi havaya uçurmak için zamanı var. bir kıvılcım ve patlama.
Comme des étincelles parcourant tout mon corps.
Sanki tenimin her yerinde kıvılcımlar çakıyor gibi.
Et les étincelles commencent à valdinguer à l'intérieur aussi.
Ayrıca kıvılcımlar içimde de geziniyorlar.
Et tu te sens tout illuminé comme un câble électrique cassé.
Ve tıpkı kısa devre yapmış bir elektrik kablosu gibi kıvılcımlarla doluyorsun.
Je sais qu'au fond de toi, il y a une énorme paire de testicules qui n'attend que de sortir.
O koca taşaklarının patlayacak bir şekilde durduklarını biliyorum sadece bir kıvılcım bekliyorlar.
Brillant.
Kıvılcım.
Il doit y avoir une raison pour que ces adresses soient bloquées.
Bu adreslerin elenmesinin akılcı bir sebebi olmalı.
S'il y a une raison, trouvez-la.
Eğer akılcı sebepler varsa bunların ne olduğu tespit edilsin.
CQFD. Ce n'était pas rationnel.
Bu sonraki akılcı adım değildi.
Nous nous devons de remercier Votre Eminence de votre dur labeur, et de votre sagesse manifeste
Sizleri, sıkı çalışmanız ve aşikar akılcılığınız için tebrik ediyorum.
C'est plus de la radio, LC.
Ne? Bu radyo değil LC.
Mais ça ne crée pas d'étincelle sans électrode.
Evet ama tek başına kıvılcım çıkarmaz. Bir elektrot olması lazım.
Le courant a chargé les électrodes, qui ont allumé la poudre.
Akım, iki elektrot arasında kıvılcım atlaması yapar ve barutu ateşler.
Certains objets, si vous les mettiez là-dedans, feraient un éclair, lui ce sera une étincelle.
Burada, bunun içine konduğunda ışıklar saçacak objeler de var ama bu birkaç küçük kıvılcım çıkaracak.
Il suffit d'une étincelle.
Artık tek gerekli olan bir kıvılcım.
Ça fera l'affaire.
Herhangi bir kıvılcım yeterli.
C'était comme regarder l'étincelle qui enflamma l'Hindenburg :
Hindenburg'deki ilk kıvılcımı görmek gibi.
Il a pris ça pour un permis d'aller voir ailleurs. Il la frottait assez fort pour allumer un feu de camp.
Onu etrafındakilere sarkmak için bir sinyal olarak algılamış olmalı, çünkü o kızın içine, kıvılcım çıkartmak istercesine
Kazuma a dû voir ça comme une sorte d'inspiration. alors les hommes ont parfois tendance à se faire un peu discrets.
Kazuma bunu bir kıvılcım olarak gördü. Ailemizin kadınları güçlüdür ve kendilerine güvenirler bu yüzden erkek kısmı daha pasifmiş gibi görünür.
Les étincelles sont entre nous, bébé. Y a-t-il eu... des étincelles?
Aranızda hiç kıvılcım falan oldu mu?
Non, pas d'étincelles.
Hayır, kıvılcım yoktu.
Pourquoi il y en aurait?
Neden kıvılcım olsun ki?
Je boirai des litres de jus de canneberge.
Ben boyuna kızılcık suyu içeceğim.
Le message est signé L.C
- Not LC olarak imzalanmış. Dün bir kurban daha bulduk.
Le tireur a écrit L.C à la craie blanche à côté du corps.
Katil cesedin yanına LC yazmış.
Je sais qu'on vous l'a déjà demandé, mais s'il vous plait, repensez-y, connaissez-vous qui que ce soit avec les initiales L.C?
Daha önce de sorulduğunu biliyorum ama... baş harfleri LC olan birini tanıyor musunuz? Her yere baktım.
Cette abréviation ici, LC, ça veut dire quoi?
Buradaki LC kısaltması ne anlama geliyor?
LC sur le mot de l'inconnu.
Nottaki LC.
Ce type a une étincelle.
Gerçi o çocukta bir kıvılcım var.
Des étincelles?
Herhangi bir kıvılcım var mı?
- Non, mais je cherche quelque chose, une étincelle qui me dise qu'on a une chance.
Hayır, ben... Ben sadece farklı birşey arıyorum, bir... kıvılcım bize bunun olabileceğini gösterecek.
Parce que c'est gothique, ta vodka au jus d'airelle?
Vodka ve kızılcık suyunun özelliği nedir ki?
Bref, Effy m'a dit que tu m'as ramené, déshabillé, et baisé tendrement dans ton lit.
Herneyse, Effy beni sırtında taşıdığını, çırılçıplak soyduğunu, şefkatle yatağına yatırdığını söyledi.
Sans déconner!
- Akılcı davranıyorsun. - Şakası yok.
Il faut une étincelle, un déclencheur.
Hayır. Bir kıvılcıma ihtiyaç var, tabii ki bir de tetikleyiciye.
Ils se battaient nus, donc les slips de bain sont encore moins gay.
Gerçekte çırılçıplak savaşırlardı, o yüzden mayolar daha az gey sayılır.
On jouait toutes dans la boue, je vais sous la douche, bien entendu complètement nue,
Hepimiz çamurun içinde debelenirdik. Duşa girerdim, elbette çırılçıplak ve tahmin et kimlerle beraber?
Ça roule, LC?
NasıI gidiyor LC?
Aux airelles, ça ira?
Kızılcık sevmeyen yoktur herhalde.
Vous voyez un avocat ici?
- Kıvılcım bile yok.
Une fille bourrée fait des choses anormales comme pardonner ou se baigner nue.
Sarhoş kızlar normalde yapmayacakları şeyleri yaparlar mesela insanları affetmek veya çırılçıplak yüzmek gibi.
Je chanterai la Marseillaise le cul nu pendu à un chandelier si tu veux.
Sen iste çırılçıplak avizeden sarkarak şarkı bile söylerim.
Courez nu sous la pluie, embrassez une fille en pleine journée, faites du cerf-volant, mais faites-le pour vous.
Git fırtınada çırılçıplak koş. Gün ortasında bir kızı öp. Uçurtma uçur, ama kendin için yap.
Oui, on a dormi ensemble nus.
Hep birlikte çırılçıplak uyuduk.
Je me suis mise nue devant lui et il n'a rien tenté.
Cidden. Yani sonuçta, önünde çırılçıplak soyundum, ama çocuk dönüp bakmadı bile.
Je me suis mise à poil, et ce gars n'a même pas tiqué.
Önünde çırılçıplak soyundum, ama adam dönüp bakmadı bile.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]