Translate.vc / французский → турецкий / Loin
Loin перевод на турецкий
42,690 параллельный перевод
loin de l'Église de Dieu.
-... ve Tanrı'nın Kilisesinden uzak durun!
La chose la plus difficile est d'être loin de toi, mon amour.
En zoruysa sensiz olmak, yavrum.
Restez loin de moi!
Hey! Benden uzak dur!
Il est allé trop loin.
Çok derin işlere bulaşmıştı.
Mais tu, enfin cette... cette version de toi, tu es... t'es bien loin d'ici, gamine.
Fakat sen, yani bu senin bu versiyonun, sen buradan çok uzaktasın, evlat.
Vous êtes loin du nid, non?
Yuvandan uzaklaşmışsın, değil mi?
Veux-tu qu'on mange ensemble un jour, après le travail, loin du travail, en rencard?
Evet, baksana bir ara işten çıktıktan sonra beraber bir şeyler yemeye ne dersin? Randevu anlamında.
C'est loin de l'excitation du sacro-saint étage de chirurgie.
Cerrahi katının kutsal koridorlarıyla kıyaslanamaz.
Ce gars est vraiment loin.
Bu adam çok derin.
Reste loin de Kappa Alpha Omega. Non, c'est non. Tu n'es pas seule.
"KAPPA ALPHA OMEGA'DAN UZAK DUR"
C'est loin d'être terminé.
Hem de hiç.
Quand en réalité, vous faites l'expérience que vous décidez être un dîner ou du théâtre, ou une performance ou une thérapie, ou, vous savez... quoi qu'il en soit vous êtes loin de ce que vous ressentez ou pensez que ce soit.
Oysa gerçekte bir tecrübe yaşıyorsunuz ve bunun bir yemek mi, tiyatro mu... gösteri mi veya terapi mi... ya da her ne olduğuna karar veriyorsunuz.
Donc, nous devons aller un cran plus loin.
Öyleyse bir adım öteye taşımak lazım.
Mais j'ai toujours voulu aller un petit peu plus loin.
Ama ben hep daha ileri gitmek istiyordum.
On habite pas loin et on a entendu que tu allais être dans les parages.
Mahallemize geldiğini duyduk.
Je pense que c'est dur pour moi de penser que je suis si loin de cet endroit.
Buradan çok uzakta olduğumu düşünmek zor.
J'essaye de ne pas passer plus de deux semaines loin de la maison.
İki haftadan daha uzun süre evden uzak kalmamaya çalışıyorum.
J'étais parti. Parti loin.
Ben ise çok uzaktaydım.
Mais on ne va pas un peu loin?
Kendimizi biraz kaptırmadık mı?
Bien, on doit être assez loin.
Pekala, bu mesafe yeterli.
Va loin ou reste chez toi.
Ya hep ya hiç.
Mais il s'avérait que Godard était là, caché, l'observant de loin pour voir avec quelle matière première il allait bientôt travailler.
Ama Godard'ın orada saklandığı ortaya çıkar, onu uzaktan gizlice seyrediyordur, çalışacağı insanın nasıl biri olduğunu izliyordur.
- Non, plus loin que ça. Il n'avait aucun contact avec d'autres détenus.
Diğer mahkumlarla iletişim kurmadı.
Reste loin d'elle, Roman.
Ondan uzak dur, Roman.
Je veux que tout le monde fasse demi-tour et parte aussi loin d'ici que possible.
Herkesin geri dönmesini ve buradan olabildiğince uzaklaşmasını istiyorum.
On l'emmènera aussi loin que possible.
Olabildiğince uzağa götürmeye çalışacağız.
Je pense que la solution maintenant c'est d'éloigner ce truc le plus loin possible.
Bence şu anki çözüm bu şeyi güvenli bir yere götürmek.
S'il ne nous reste que quelques heures, il n'y a pas d'endroit plus sûr pour l'antimatière que très loin.
Eğer zamanı tüketirsek karşı madde için güvenli bir yer kalmayacak.
Mais c'était pas bien loin.
Yine de çok yakındı.
Je vous ai endormie, oui. Mais juste pour vous amener ici, loin de toute technologie.
Sizi sakinleştirdim evet ama bunun tek sebebi sizi buraya getirmek zorunda olmamdı.
Pas loin et non, je le fais pour moi.
Uzağa gitmiyorum ve senin yüzünden değil.
D'aussi loin que je soit concerné, mon seul aveux est que j'ai vu mon petit ami perdre sa cervelle hier soir au restaurant.
İlgilendiğim kadarıyla, benim tek ifadem, sevgilimi gördüm düşünmeden onunla yemeğe gittim.
Pars, loin.
Uzaklara kaç, çok uzaklara.
Reste loin de moi.
Benden uzakdur.
Nous rappeler que nous avons du courage et aimerions être loin d'ici et chez nous avec le Seigneur entourés par ceux qui sont déjà partis.
Bedenden ayrılmayı tercih etmek için cesaretimiz olduğunu ve kabul günü Tanrı'yla beraber bizden önce giden sevdiklerimiz tarafından çevrelenmiş olduğunu hatırladık.
- Ça va loin.
- İş büyür de büyür.
- Tu vas trop loin.
- Çizmeyi aşmışsın.
Priscilla, la progéniture du bâtard, l'a cachée loin de notre terre sacrée.
Priscilla, piçin tohumu, Allah onu saklıyor. bizim kutsal yerimizin ötesinde
J'imagine qu'elle est loin de la personne qu'elle était avant.
Eskiden olduğu kişiyle arasında dağlar kadar fark vardır sanırım.
Encore et encore elle nous amène plus loin que l'on avait pensé que nous pouvions aller.
Tekrar ve tekrar bizi gidebileceğimizi düşündüğümüzden daha uzağa götürdü.
Je ne pouvais pas m'empêcher de me demander si finalement nous n'avions pas poussé trop loin.
Ben yardım edemedim ama sonunda ne kadar ilerlediğimizi merak ediyorum.
Nous ne sommes plus très loin.
Çok uzakta değiliz.
Nous ne sommes plus très loin.
Yaklaştık.
Et je savais que nous allions poursuivre encore plus loin sans lui.
Ve o olmadan daha da gitmek zorunda olduğumuzu biliyordum.
Nous avons voyagé plus loin que quiconque pour atteindre Mars.
Mars'a gitmek için, herkesin gitmiş olduğundan çok daha uzaklara gittik.
Loin de notre trajectoire, nous luttons pour parvenir à un habitat temporaire.
Olmamız gereken yerden çok uzakta, geçici yerleşkemize ulaşmak için çabalıyoruz.
Je reste loin des hublots parce que j'ai peur de le voir aussi dans mon reflet.
Pencelerelerden uzak duruyorum çünkü yansımamı görürsem, benim gözlerimde de olacağından korkuyorum
Nous avons écarté cette entrée horizontale car elle était bouchée avec des débris et trop loin du plus proche puits pour pouvoir faire partie du même réseau de tubes.
Bu yatay girişi elemiştik çünkü girişi çöküntü molozuyla tıkalıydı ve en yakın aday bacadan, aynı tünel sisteminin parçası olamayacak kadar uzaktı.
Tu n'auras jamais le bras qu'il faut pour la Ligue majeure. Tu n'iras pas plus loin que moi, la Ligue mineure, au mieux.
- Benden daha fazla ilerleyemeyeceksin, alt lig senin için daha iyi.
Encore loin?
Ne kadar uzaktayız?
Loin de là.
Buna henüz çok uzağız.