Translate.vc / французский → турецкий / Oreos
Oreos перевод на турецкий
63 параллельный перевод
Nous applaudissons les Oreos.
Lütfen Oreos'u alkışlayalım.
Je te donne des biscuits.
Oreos. Sana bisküvi veririm.
- Vous l'aimez avec des cookies?
- Ezilmiş Oreos'lu olur mu?
Les Pepito, peut-être?
- Belki Oreos'dandır ( kurabiye markası ).
Je ne mange pas de Pepito.
- Oreos yemiyorum.
Salut, j'ai amené un grand sac de cookies de second choix.
Selam, Homer. Sana koca bir paket bozuk Oreos getirdim.
Oui, j'adore ça.
Oreos'u çok severim.
J'avais pensé au double fourrage des Oreos bien avant que ça sorte.
Çifte malzemeli kurabiyeleri de piyasaya çıkmadan çok önce düşünmüştüm!
- Ce sont des Oreos, Sheldon.
Oreos onlar, Sheldon.
En parlant de nourriture, je crève d'envie de manger des biscuits fourrés.
Kontrol demişken, bütün gün canım Double Oreos çekti.
3 paquets de biscuits rassis, une boite entamée d'Oreos des doritos et un bong
... üç kutu bayat kraker, yarısı yenmiş kremalı bisküvi paketi,.. ... biraz cips ve bir gong.
Et à la place des Oreos, Ginger Snaps, ou Chips Ahoy, on avait...
Ve Oreos, Ginger Snaps veya Chips Ahoy yerine...
Nous avons aussi des pépitos ici, et du café frais.
Biz de Oreos ve taze kahve de var.
Seulement deux pépitos sont partis.
Sadece bir çift Oreos gitti.
Moi, c'est les Oréos.
Ben de Oreos'u özledim.
- Que des Oreos.
- Sadece Oreos olur.
Parce que j'aimais les biscuits "Oreo".
Çünkü Oreos kurabiyelerini severdim.
Elle aime les "oreos" Et vous elle vous appelait "monstre de biscuit", ensuite c'est devenu votre surnom.
Oreos severmiş ve siz ona kurabiye canavarı dermişsiniz, siz takmışsınız.
Un peu comme des Oreos, sauf qu'on est marrons à l'extérieur...
Anladın mı? Asyalılara "Krem karamel", zencilere "Profiterol". Yani dışımız kahverengi içimiz beyaz anlamında -
mms, caramel, morceaux de menthe, morceaux de chocolat, chamallow, noisettes, noisettes caramel, noix de coco, beurre de cacahuètes, Oreos *, chocolat granulé, barbe à papa et sucre glace.
.. karamelli, nane aromalı, çikolata soslu, jelibonlus, cevizli, hindistancevizli, kakaolu,... yerfıstığı soslu, Oreolu, çeşnili, şeker aromalı ve pudra şekerli.
On dirait des Oreos.
Bu sanki parça çikolatalı.
Oui, c'est des Oreos.
Evet, bu parça çikolatalı.
Je pense avoir des cookies là-dedans, des Oreos.
Olmuyorum. Sanırım biraz kurabiyem var.
Quand ils en ont marre d'être assis, ce qui arrive souvent, ils vont à la cuisine manger des Oreos.
Oturmaktan sıkılınca, ki çok sık sıkılıyorlar mutfağa gidip bisküvi yiyorlar.
Pourquoi on vous donnerait 1 million de dollars, pour rester assis et manger des Oreos?
Ama oturup bisküvi yediğini görmek için kim bir milyon dolar veriyor sana?
On a fini une autre boîte d'Oreos?
Bütün Oreos'lar bitti mi? Lanet olsun!
Alerte aux Oreos...
Uh-oh, oreo * alarmı.
Pitié, ne dites pas les Oreos.
Lütfen sakın yarım paket kremalı bisküvi deme.
J'ai fini les Oreos dans le taxi.
Affedersin, bisküvileri takside bitirdim.
Ils avaient sorti des Oreos et du lait, on se serait crus dans une pub de merde.
Sanki boktan bir kurabiye reklamındaymışız gibi önüme süt ve kurabiye koydular.
- Il ne faut pas manger des Oreos si vite.
- Rica ederim. Sanırım hepimiz daha farklı koşullarda sizinle bulunmayı isterdik.
La bouteille de schnaps et la moitié du paquet d'Oreos m'ont mis K.-O. Sans parler de ta nuit d'amour.
Koca bir şişe içki içip yarım kilo sandviç yiyince kıçım yatağa yapıştı haliyle.
Quel vin irait le mieux avec le cheesecake aux Oreos?
Oreo Cheesecake ile en iyi giden şarap hangisidir acaba?
Quand j'étais petite, si j'étais triste, elle me faisait un sundae avec trois Oreos au fond.
Küçüklüğümden beri her üzgün olduğumda bana dibinde üç kat çikolatalı sıcak dondurma yapar.
Tu veux des Oreos?
Oreo ister misin?
Il rampe dans un sac d'Oreos et essaie d'en sortir.
Görünüşe göre bir koli Oreos bisküviye gömülmüş,
Oreos : le train double couche de crème pour l'enfer.
Cehenneme cift dolgulu yolculuk.
- Ce n'est pas de l'ironie. Il aime vraiment les Oreos.
İroni olsun diye taktığını sanmıyorum, bence gerçekten Oreo'yu seviyor.
Il a laissé les Oreos.
Oreos'ları bırakmış.
Tu as des Oreos?
Oreos var mı?
"Si tu ne tues pas toutes les personnes impliquées dans un programme gouvernemental top secret, tu pourrais peut-être passer et venir regarder" Rose bonbon ", et manger des Oreos? "
"Herkesin karıştığı çok gizli bir hükümet programında ölmediysen buraya gelir oturur" Pembeli Güzeli "izleriz belki Oreos yiyebiliriz mi diyeceksin?"
J'aime "Rose bonbon" et les Oréos.
Pembeli Güzeli ve Oreos'u seviyorum.
Tu aimes vraiment Rose bonbon et les Oreos, ou tu disais ça comme ç a?
Gerçekten Pembeli Güzeli ve Oreos'u seviyor musun yoksa laf olsun diye mi söylemiştin?
Euh, des oreos ou, une pizza, ou, euh... qu'est-ce qu'on aime encore?
Püskevit gibi... Pizza gibi ya da ne bileyim... Başka ne severdik biz?
C'est comme revenir aux Oreos classiques.
Geri dönmek, aynı tek katlı kaymaklı bisküvi gibi.
Ah non?
Ne demek Oreos yemiyorum?
On n'a que des biscuits fourrés, ça ira?
Elimizde sadece Oreos varmış. Nasıl tatlım?
- Il y a écrit "Oreos" dessus.
- Üstünde "Oreos" yazıyor.
Ou des Oréos comme Fromage.
Ya da Peynir gibi dümbüklere.
Des Oreos.
Ne gördüm, biliyor musun?
Ils ont jamais vraiment amélioré les Oréos, hein? - Non, merci.
Bu kurabiyelerde kaç senedir değişmedi, değil mi?