Translate.vc / французский → турецкий / Pied
Pied перевод на турецкий
17,442 параллельный перевод
On va continuer à pied.
Yayan gideceğiz.
Il a perdu pied.
Ayağını kaybetti.
Son connard de frère m'a fait du pied sous la table.
Dostum, göt ağabeyi ayaklarını masanın üstüne koyacak kadar rahat.
Le pied dans ce boulot, c'est que ça paie et qu'on s'instruit.
Bu işin sevdiğim yanı da bu. Hem mali açıdan ödüllendiriliyorsun hem de her gün yeni bir şey öğreniyorsun.
Je pense qu'on est un peu partis du mauvais pied.
Galiba pek iyi bir başlangıç yapamadık.
Il est à pied.
Arabadan çıktı.
Des bergers à pied.
İki çoban yürüyor.
On te remettra sur pied. Tout ce qu'il te faut.
Toparlanman için biz ne gerekiyorsa yapmaya hazırız.
Même si j'aimerais mettre mon pied au cul de Cottonmouth, je dois plutôt mettre la main à sa poche.
Cottonmouth'a tekmeyi basmak istesem de elimi cebine sokmam lazım.
Personne ne mettra un pied dans cette cité. L'endroit est sécurisé.
Kimsenin varoşlara kaçmaya fırsatı olmaz, uçanı kaçanı avlarız.
Combien d'enquêtes, dès qu'on pose le pied par terre, commencent et finissent dans ces cités?
Kaç tane soruşturma bu sosyal konutlarda başladı ve bitti?
Un pied de micro, un écran, n'importe quoi.
Mikrofon ayaklığı, monitör, ne varsa.
Regarde comment il bouge son pied.
Bak, ayağını nasıl da sallıyor.
Mais je pencherais plutôt pour un pied de micro.
Ama bana göre bu bir mikrofon ayaklığıydı.
J'ai examiné l'inventaire du club avec le régisseur, et on a découvert qu'il manquait un pied de micro.
Sahne amiriyle Harlem'in Cenneti'nin envanter kayıtlarına baktım görünen o ki ortadan kaybolan bir mikrofon ayaklığı varmış.
Ménagez votre pied.
Ayağının üstüne çok basma.
Mets la clef, et... mets ton pied sur l'embrayage, ici.
Anahtarı tak ve... Ayağını yavaşça debriyaja koy.
- Enlève ton pied du frein.
- Ayağını frenden çek. - Tamam.
Il faut aussi que tu enlèves ton pied du frein.
Ayağını frenden çekmelisin.
- Pied sur l'embrayage.
- Debriyaja bas.
- Pied sur l'embrayage.
- Ayağın debriyajda olsun.
En ce moment-même, des militants manifestent au pied de la tour, réclamant l'arrêt immédiat de leur programme d'expérimentations.
Şu anda, aktivistler merkez ofisinin önünde protesto gösterisi yapıyor. Tüm insan deneylerinin derhal sonlandırılmasını istiyorlar.
Ils sont éparpillés, à pied.
Hepsi harap halde ve yayanlar.
Il a dû la garer et revenir à pied pour ne pas qu'on le voit.
Park etmiş ve geri yürümüş olmalı... onu göremeyelim diye.
Pouvez-vous mettre sur pied une liste des endroits où vous avez travaillé, euh, des copies de ses e-mails, les dossiers des employés?
Çalıştığınız yerlerin bir listesini tutuyor musunuz, onun e-maillerinin kopyaları, çalışanların kayıtları gibi?
Votre client, quand il pousse la porte, il sait que s'il commande un milkshake dans votre établissement, il est bon pour faire le pied de grue.
Müşteriniz buraya geliyor ve eğer işletmeninizden bir içecek sipariş ederse korkunç bir beklemede olacağını biliyor.
Tu as traversé ce terrain, plein d'adversaires et d'obstacles, en prenant des coups de pied au cul puis en surgissant à nouveau.
Bütün güçlük ve zorluklara rağmen o sahayı baştan sonra geçmen yere çarpılman ve sonra yine kalkman.
Assurez-vous de pouvoir rentrer à pied, Lee.
Biraz önce yürüyebildiğini kanıtladın, Lee.
Des Great Smokey Mountains à la Baie de Pamlico, Je sais qu'il sera accordé une juste considération à tous ceux qui ont posé un pied dans le tribunal de Tar Heel.
Smokey Dağlarından Pamlico'ya kadar biliyorum ki Tar Heel kürsüsüne gelen herkes adil bir yargılanmayla karşılaşacaktır.
Mais vous repartirez à pied de la baie des Serfs, en bonne reine mendiante.
Ama Köle Körfezi'nden yayan kaçacaksın. Dilenci kraliçeye yakışacağı gibi.
Donnez-moi les Stones et je vous laisse à la fois à pied.
Bana taşları ver ben de ikinizin gitmesine izin vereyim.
On doit y aller à pied.
Yaya devam etmemiz gerek.
Tu devrais y aller à pied à partir d'ici
Buradan sonra yayan gitmen gerek.
Je lui ai mis le pied à l'étrier et je l'ai poussé devant moi.
Piyonu bulmuştum. Onu yönetime almış ve ilerlemesini sağlamıştım.
Sauf que tu mets un pied au Frais Vallon, tu respires, t'es défoncée!
Biliyorum bunu. Fakat Tatlı Vadi'de bir havayı koklamayı denesene.
L'arme du crime était un pied-de-biche. - Vos empreintes étaient dessus.
Cinayet silahı üzerinde parmak izlerinin bulunduğu bir levye.
Voilà le coup de pied ciseau!
Uçarak makaslama tekme geliyor!
C'est une sorte de pied-de-biche.
Çok sıradan olduğunu biliyorum.
L'arme qui a causé la mort est un pied-de-biche.
- Cinayet silahı levye.
A la gare Union, j'ai utilisé un pied-de-biche pour forcer le verrou d'une consigne.
Tren garında dolabı açmak için levye kullandım.
Bien sûr. L'arme du crime était un pied-de-biche.
- Cinayet silahı bir levyeymiş.
C'est la seule façon pour avoir accès à un pied de biche après qu'il ait été pris comme preuve.
Kanıt olarak saklandıktan sonra levyeye ancak bir polis ulaşabilir.
- Il est sur le pied de guerre.
- Savaşa hazırlanıyor adeta.
Il a tabassé un homme avec un pied de biche de sang froid.
Bir adamı levyeyle linç eden bir insandan bahsediyoruz.
Si un homme ne s'accroche pas à la loi, il perdra pied, il se noiera.
Eğer kanunlara tutunmazsak duruşunu kaybeder ve boğulur.
Une clé, ou un pied de biche.
Pekâlâ, anahtar olmasın, levye de iş görür.
Vous étiez à pied?
- Yaya mıydınız bir de?
Ce chien ne vous aide pas avec votre douleur au pied.
Bu köpek senin ayak ağrına falan yardım etmiyor.
Le pied!
Amanın ayak!
Pose le pied là.
Bu ayak.
J'ai une légère douleur au pied, OK?
Ayağımda bir ağrı var.