Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / французский → турецкий / Piers

Piers перевод на турецкий

92 параллельный перевод
Signé : Piers Emerson.
İmza, Piers Emerson.
Piers Emerson, Melanie Sadler.
Piers Emerson. Melanie Sadler.
Paula savait que Piers avait couché avec sa soeur avant que je le dise.
Paula, Piers'in, kız kardeşiyle yattığını ben ağzımdan kaçırmadan önce de biliyordu.
- Courtenay.
- Piers Courtenay.
On est allées sur les quais de Chelsea jusqu'au soir.
Chelsea Piers'e gittik ve günün geri kalanında beraber takıldık.
Je me souviens... quand vous êtes tous descendus faire le piquet de grève à Covington Piers... Et Jackie Taylor s'est fait rouler dessus par une voiture de police au milieu de tout ce bordel.
Hepiniz Covington Kanalı'nda greve gittiğinizde Jackie Taylor'un o karışıklıkta bir polis aracına çalarak nasıl oradan kaçtığını hatırlıyorum.
Piers, il faut que tu me pardonnes.
Lütfen, beni affet.
Je t'en supplie, Piers, pardonne-moi.
Lütfen Piers, affet beni. Beni affetmek zorundasın.
Je t'en supplie, Piers, ne pars pas.
Lütfen gitme Piers, lütfen.
On se revoit la semaine prochaine à Chelsea Piers.
Pekâlâ haftaya Chelsea rıhtımında beysbol atışlarında görüşürüz.
Ce gars François, à qui je l'ai gagné, il dit que le titre de propriété est sur le yacht à Chelsea Piers, dans la cuisine, et que j'ai juste à le prendre.
Şey, bu yatı kazandığım adam, Francois, dedi ki yat Chelsea Piers'ta bir marinadaymış. Ordan öylece alabilirmişim.
Mais c'est exact, cette main n'est pas la sienne.
Ama haklısın. Onun eli değil bu. Piers Hasselburg'un bir parçası o.
C'est celle de Piers Hasselburg. Geyle a l'air moins bête dans ce costume rouge.
Geyle kırmızılar içinde pek akıllı görünüyor.
Piers Spoor, le cadet.
Piers Spoor, Ortanca kardeş,
Quand son frère a été tué, tout a changé. Piers...
Kardeşi ölüdürülünce ise, herşey değişti..
- Comment est mort Piers Spoor?
Afedersiniz, Ajan Lawson!
- Un règlement de compte.
Piers Spoor'un ölümünden açıklar mısın.. Çete savaşı.
Tu as tué Piers, Nicholas.
Sen Piers'ı öldürdün, Nicholas.
Piers nous avait vendus...
Piers bize ihanet etti..
Participer à une manifestation écologique pour célébrer ses 10 ans de mariage n'est pas du goût de tous, mais Piers et Lisa ont toujours partagé les mêmes idéaux.
Ve iklim değişimini protesto yürüyüşüne katılmak herkesin 10. evlilik yıl dönümünü kutlama biçimi olmayabilir. Ama Piers ve Lisa tanıştıklarından beri aynı idealleri paylaştılar.
Elle m'a présentée à Piers :
Beni doğruca Piers'ın yanına götürüp dedi ki :
"Piers, voici Lisa." Et voilà, on a eu le déclic.
"Baksana, Piers, bu Lisa." falan filan.
Piers installe des éoliennes en Afrique, aux États-Unis et en Angleterre depuis 15 ans.
Piers, 15 yıldır, Afrika, Amerika ve Britanya'da rüzgâr çiftlikleri geliştiriyor.
Et Piers n'est pas partisan de la deuxième option, celle de se croiser les doigts en espérant qu'une technologie miracle sera inventée à temps.
Piers diğer seçeneği pek düşünmüyor. Yani herkesin parmağını çapraz yaparak zamanla mucizevi bir teknolojinin keşfedileceğini ummasını.
Piers veut installer des éoliennes à Airfield Farm, dans le Bedfordshire.
Piers, orta İngiltere'deki Bedfordshire havaalanı arazisinde yeni bir rüzgar çiftliği kurmayı önerdi.
Piers revient avec une idée pour rendre les éoliennes moins visibles dans l'espoir de faire avancer le projet qui est bloqué depuis 18 mois par ses opposants.
Piers, Ernie'nin çiftliğinden yel değirmenlerini daha az görünür kılacak bir plânla döndü. Plânlama sürecini başlatmaya çalışıyor. Karşıt kampanya 18 aydır sürüyor.
Piers propose de réduire le nombre d'éoliennes de 15 à 9.
Piers, taviz vererek, yel değirmenlerinin sayısını 15'ten 9'a düşürdü.
Piers peaufine son discours pour la réunion ce soir avec le comité local.
Bedford'da bir otel odası. Piers, Yerel Plânlama Komitesi'nde yapacağı konuşmaya hazırlanıyor.
Mais le comité a dit non sous prétexte que les éoliennes gâcheraient le paysage du Bedfordshire, gêneraient les promeneurs et dévaloriseraient un bâtiment classé et un site historique.
Ama komite, Piers'ın başvurusunu reddetti. Rüzgâr çiftliğinin göze battığını ve Bedforshire arazisinde yeri olmadığını söylediler. Etrafındaki kaldırımlarda yürüme keyfini azaltacağını ve binalar ve ulusal anıtlar üzerinde negatif etkisi olacağını söylediler.
Bonjour, maman, c'est Piers.
Merhaba, anne.
Je crois qu'il y a eu 10 contre 1, ou 11 contre 1.
Benim Piers. 10'a veya 11'e karşı 1.
Arthur se fait un paquet.
Piers Morgan da çok para kazanıyor.
Faut passer au port de Chelsea.
Chelsea Piers tarafına dönmemiz gerekiyor.
Piers?
Piers?
{ \ pos ( 120,268 ) } Il a été remplacé par Piers Morgan. { \ pos ( 120,268 ) } De cette façon, { \ pos ( 120,268 ) } Larry continue à vivre.
Yerine Piers Morgan'i çikardilar, o sundu ve böylece Larry hayatta kaldi.
Mon pote, Piers, pour son prix du Duke of Edinburgh ( fondation pour les 14 / 24ans ), a dû aller aider dans une maison de retraite.
Bir arkadaşım var, Piers adında, Edinburg Dükü yarışmasının gönüllülük safhasında... Yaşlılara yardım etmek zorunda kalmış.
Bienvenue à Piers Morgan.
Piers Morgan Tonight'a hoşgeldiniz.
Cette élection soulève la question de la liberté de choix.
Piers, bu seçim özgürlüğü tercih etmekle alakalı, her şey bu kadar basit.
Bonsoir, Piers.
- Merhaba, Piers. - Ah.
Allo, Piers?
- Alo?
C'est vous qui m'avez recruté, Piers.
Beni sen işe almıştın Piers.
Piers Courage, Jochen Rindt, Jo Siffert, Roger Williamson et aujourd'hui, à Watkins Glen, la F1 a perdu un autre pilote.
Piers Courage, Jochen Rindt,... Jo Siffert, Roger Williamson ve bugun Watkins Glen pistinde, Formula 1 bir pilotu daha aramizdan aldi.
Je voulais te prévenir, parce qu'elle va aller chez Piers Morgan Live, et qu'elle pourra dire ce qu'elle veut.
Neyse, bunu önce benden duymanızı istedim çünkü kadın, Piers Morgan'ın programına katılacak ve orada istediği her şeyi söyleyebilir.
Wow, Piers Morgan.
Vay canına, Piers Morgan.
Il a une émission, il a Piers 1 Imports.
Kendine ait bir programı ve Piers 1 Imports mağazası var.
Max, j'y ai beaucoup pensé, et je ne peux pas rester ici pendant que cette femme agite le pénis de mon père devant Piers Morgan.
Max, çok düşündüm. O kadın babamın penisi hakkında Piers Morgan'a yalanlar söylerken burada öylece oturamam.
Piers, ne t'en va pas.
- Hayır, gidemezsin Piers! - Yapma.
Je t'en supplie.
Piers, lütfen...
Voici notre capitaine, - Piers Hasselburg. - Enchanté.
Yüzbaşımız, Piers Hasselburg, ve Teğmenimiz, Jean Egremont.
- Piers était notre frère.
Piers bizim kardeşimizdi.
C'est un honneur.
- Teşekkür ederim, Piers.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]