Translate.vc / французский → турецкий / Plie
Plie перевод на турецкий
962 параллельный перевод
- --L'ivrognerie est un vice de constitution si traîtreusement bon - qu'il ne plie jamais sauf pour casser.-- -
Ayyaşlık yasaların gözünde öyle haince bir lekedir ki kırılana kadar asla bükülmez.
Plie un peu les genoux.
Dizlerini biraz kır.
On fait une tache et on plie le papier.
Kâğıtlara öylesine damlatılmış şeyler.
Plie-le comme ça.
Örtüyü şu şekilde yay.
Je me plie à l'Etat de New York dont je suis le représentant.
Kararı New York eyaleti verecek. Ben onların atanmış yasal temsilcisiyim.
Je me plie toujours aux règles d'un juge éminent, même aux mauvaises.
Her ne kadar aynı düşüncede olmasam da bilgili bir hakimin hükmüne dikkat edeceğim.
Le calme avant la tempête. Quand vous souriez, c'est le premier souffle qui plie les blés.
Senin yüzünde de bu var, fırtınadan önceki sessizliğin aynısı ve gülümsediğinde buğdayları eğen rüzgarın nefesi gibi.
Plie-la. Fissa!
Hadi, çalış biraz.
Plie cette toile.
Katla şu brandayı.
Sous un grand vent l'arbre plie ou se rompt.
Güçlü bir rüzgar geldiğinde ağacı eğilmesi gerekir yoksa kökleriyle birlikte kalkar.
Plie le coude plus haut.
Dirseğini daha yukarı bük.
Plie-le dans un journal.
Bir gazeteye sarıyorsun.
Plie le coude.
Şu kolunu indir bakayım.
Plie ton bras.
Kolunu bük.
On se plie aux circonstances.
Evlilikte er geç bazı şeyleri bırakıyorsun.
J'ai une blague qui plie en deux 40 millions d'Américains à la Télé.
Bir şaka biliyorum. Televizyonda yaptığımda, 40 milyon Amerikalı çığlık atıyor.
Il les plie et les tord jusqu'à ce qu'enfin il les enterre.
Bunun altında eziliyorlar ve sonunda diğer tarafa göçüyorlar.
- Ne la plie pas.
- Yapamam... Dönemem.
On se bat, on construit, on essaye, on se plie en quatre pour elles.
Deli bu. Onlar için çabalarsın, yaparsın, denersin, için dışına çıkar.
Voyons si ça plie.
Bakalım bu lanet olasıca bükülecek mi?
Désolé Virgie. Je me plie à tes caprices depuis trop longtemps.
# Virgie, kaprislerine fazlasıyla katlandım.
Elle la sort une fois par an pour la rincer, puis elle la plie et la range dans un tiroir.
Yılda bir kez çıkarıp yıkıyor ve kağıda sarıp çekmeceye geri koyuyor.
Et avant d'arriver à "cinq", on plie à Broadway.
Sonra beşinci adım diyemeden oyun kapanacak.
S'il se plie à nos règles, vous avez ma bénédiction.
Eğer hepsini kabul ederse, izin var.
PLIE!
EĞ!
Je ne plie pas!
Silahsızım!
En froidissant il va prendre ta chaleur Plie ta capote et mets-toi dessus.
Soğuduklarında vücudundan ısıyı çekerler. Altına paltonu ser.
Et il vous semble possible que l'Italie se plie à vos décisions?
Sizce İtalya kararlarınıza mı uymalı?
Il plie son pantalon le soir!
Geceleri pantolonunu katlar!
Ce fou a juste plié dessus en sortant. Remarquez.
Ah, Bu zavallı sadece onun yoluna tesadüfen çıkmıştır.
Plie la toile.
Şu brandayı katla.
La petite fleur a refermé ses pétales et a plié bagage.
Zavallı küçük çiçek. Yapraklarını döktü ve kabuğuna çekildi.
Quand les fermiers nous ont chassés du texas, nos familles ont plié bagage et ont visé le montana.
Yerleşimciler Teksas'taki mülkümüzü işgal edince ailelerimiz toplanıp Montana'ya taşındı.
Déplié ou plié?
- Evet. - Yuvarlanmış mı katlanmış mı?
Plié, je crois.
- Katlanmıştı sanırım.
Il était plié.
Katlanmıştı.
On se plie aux règles.
Elbette. Kurallara göre yapacağız.
Oui, je suis plié.
- Hayır, yüreğimi parçalıyor.
Un wagon rempli de paysans s'était plié comme un accordéon.
Köylülerle dolu üçüncü sınıf bir araba akordiyon gibi içe basılmıştı.
Mais ils ont plié.
Ama bükülüyorlar.
On dirait un petit bout de papier plié, n'est-ce pas?
Bir parça katlanmış kâğıt gibi duruyor, değil mi?
En septembre, en voyant le pillage du couvent des Carmèlites, je me suis plié en deux pour vomir dans la cour en voyant mes prophéties réalisées et les femmes courir, portant dans leurs mains dégoulinantes le sexe coupé d'hommes...
Eylül'de, Carmelite Manastırı'nın resmî olarak yağmalanışını izlerken avluda eğilip kusmak zorunda kaldım çünkü kehanetlerimin gerçekleştiğini görüyordum kandan vıcık vıcık olmuş ellerinde erkeklerin koparılmış cinsel organlarıyla koşuşan kadınları izledim.
Non, du coton roulé plié dans de la toile à matelas. Quelle heure qu'il est maintenant?
Sen de kaç, ibne!
Je servais le coude plié, tu savais?
Dirseğimi kırarak atıyordum, biliyor musun?
Je veux changer de femme. Dites la formule et c'est plié.
Eşi değiştir, sözleri söyle, eve götürürüm, soru soran olmaz.
Si ce n'était pas un fanatique, il aurait plié bagage depuis 20 minutes!
Fanatik bir manyak olmalı! Yoksa 20 dakika önce kaçıp gitmişti.
J'ai plié le canon sur sa tête.
Fıçıyı kafasına indirmiştim.
Tu dois avoir drôlement mal à force d'être plié en deux. Ça m'a pas plu, que t'essaies de me filer un coup de flingue.
kurtulmadan önce biraz heryerin ağrımalı bilirsin, bana silahınla vurmandan hoşlanmadım
Il en a plusieurs et le bord était plié comme il aime.
Bir sürü şapkası vardı, kenarı da hep yaptığı şekilde kıvrıktı.
À la vue de la cloche, il s'est plié.
Gülhatmi arma konuştu onunla.
le bleu est plié, ou réfracté, davantage que le rouge.
Mavi kırılmış veya kırmızıdan daha fazla dağılmıştı.