Translate.vc / французский → турецкий / Porta
Porta перевод на турецкий
104 параллельный перевод
Cent trente et un jours après le 7 décembre 1941, une poignée de jeunes hommes sans rêves de gloire porta le premier coup au cœur du Japon.
7 Aralık 1941'den 131 gün sonra bir avuç genç adam ki böyle bir şanı hayal bile edemeyecek bir avuç genç adam, Japonya'nın kalbine ilk darbeyi vurdu.
Je pensais au type de la Porta San Sebastiano.
Porta San Sebastiano'daki adama bırakmayı düşünüyordum.
Il va t'accompagner à Porta Portese.
Antonio, o seninle gidecek.
Vas-y!
hadi. onu Porta Portese'ye götür.
Il y en a des jeunes à Porta Portese, sous l'arcade!
bir sürü insan beraber durur burda. bir saniye bekle!
Que faire? Il faut aller à Porta Portese tous les jours... pour retrouver ces types.
onu bulacağız.
On la porta autour de son fiancé afin de les unir pour la vie.
Hayat bağlarıyla bağlanmak için damadın etrafında dolaştırıldı.
Et la grenouille porta le scorpion.
Bunun üzerine kurbağa inanmış ve akrebi sırtına almış.
Pendant un jour et une nuit, il me porta sur la mer molle et funèbre.
Bir gün bir gece beni denizin üzerinde bir cenaze edasıyla taşıdı.
Il les porta hors d'Égypte comme un aigle porte ses petits sur ses ailes. Mais à nouveau...
Onları Mısır'dan çıkardı tıpkı yavrularını kanatlarında taşıyan bir kartal gibi.
Porta Susa, Turín.
Porta Susa'dasınız, Turin'de.
Porta Susa.
Porta Susa?
J'ai assisté, par hasard, à la scène entre Bixio et La Massa... et, pour un instant, à la prise de Porta Termini.
Bixio ve La Masa'nın olayını anlatsam ağzınız açık kalır! Peki ya Porta Termini'nin ele geçirilmesi? Oradaydım...
Je viens de loin, de Porta Capuana.
- Porta Capuana'dan geliyorum!
Elle porta mon bouquet de mariée et le mangea.
Hatta gelin buketini de o yakaladı ve yedi.
Se la porta a casa sua li ammazzo tutti due!
Eğer yakalarsam ikisini de öldürürüm. - Ne söylüyor?
Howard porta ses pierres magmatiques chez les pilotes, en choisit deux à taux de magnétisme spécialement élevé et créa un champ par induction électrique sur le...
Howard volkanik taşlarını alıp kokpite girdi... yüksek manyetik yapısı olan iki taş seçti... ve elektriklenmiş bir alan yarattı...
Je connais bien ce millésime et je parie qu'ils n'en ont pas en cave.
Ben bu özel vintage porta aşinayım ve mahzeninde bulunmadığına bahse girmek için sabırsızlanıyorum.
Mais le coup porta à la hauteur du poignet lui sectionnant la main.
Ama darbe elini keserek.. .. bileğine geldi.
Le parcours suit le Cirque Massimo.. ... la Via Africa puis Parta San Paolo et enfin Porta Capena.
Birçok alay taburu antik hipodrom Circus Maximus boyunca ve Viale Afrika'dan Porta San Paolo ve Porta Kapena'ya kadar dizilmiş.
Elle les replaça de ses propres mains, le porta à l'hôpital. Il mourut.
Varşova Yahudilerinin alın yazısının bu olduğunu düşünüyor.
Lorsque le destin porta l'estocade..... un cortège funèbre se forma.
Kader o son darbeyi indirdiği zaman.. Matem tutanlardan oluşan bir kalabalık toplandı...
Porta Pinciana... Villa Borghese sur la gauche.
Porta Pinciana ve solunda Villa Borghese'yi düşün.
Le petit vendeur de chaussures se porta volontaire.
Küçük ayakkabıcı bir adım öne çıkmış.
La différence est que, quand mon père le porta, il n'y avait pas de doute dans son esprit quant à sa prochaine destination.
Aradaki fark ise, babam bunları giydiğinde kafasında nereye gideceği konusunda hiçbir endişe yoktu.
Il porta la clé au sommet du temple, les cieux s'ouvrirent pour la recevoir de la main tendue du prêtre.
Anahtarı binanın tepesine götürür, Cennet açılır ve anahtar rahibin uzattığı elinden alınır.
Alors il la porta sur son dos.
Bu yüzden babam sırtında onu köye kadar taşımış.
Le Grand Dignitaire Buddhacharn-To fit une broche avec le fragment d'os de sa tête et il la porta sur lui jusqu'à sa mort.
Başrahip Buddhacharn To kafatası kalıntısından bir kuşak broşu yaptı ve ömrünün son gününe kadar üzerinde taşıdı.
La mort des soeurs Mirabal porta le coup final au régime de Leonidas Trujillo, qui fut assassiné six mois plus tard.
Mirabal kardeşlerin ölümü, Leonidas Trujillo'nun rejimine son darbeydi. Altı ay sonra Trujillo'ya suikast düzenlendi.
- J'ai un porta-cath.
- Kateterim var
Vous utilisez votre porta-cath?
Kateterden mi enjekte ediyorsun?
Au moment où Abraham porta son couteau sur la gorge de son fils, chez elle, sa mère éclata en sanglots
Ama İbrahim'in bıçağı oğlunun boğazına dayadığı anda, evde annesinin kalbi feryat etmeye başladı.
BRIGADE IRLANDAISE DU GÉNÉRAL T. MEAGHER "Alors il rejeta tout retard et porta aussitôt... " ses enseignes dans le fleuve bouillonnant.
Savaş engellerini yıktı ve şisş misş nehire doğru yavaşça kaldırdı sancağını.
Et là il trouva une boîte, la boîte qui porta la vie sur Terre.
Orada bir de kutu buldu. Yaşamı yeryüzüne getiren kutu.
La grenouille porta le scorpion de l'autre côté de l'eau.
Kurbağa, akrebin nehrin karşısına geçmesine yardım etmiş.
L'explication se porta sur une mentalité nombriliste accusée d'avoir souillé l'esprit des individus à tel point qu'ils étaient désormais aussi corrompus que leurs dirigeants.
Bu da ferdiyetçilik yüzünden olmalı. İnsanların zihinlerine çok iyi kazınmış ve şimdi liderleri gibi berbat olmuşlar.
"Il porta dans sa main le feu et le couteau."
Ateşi ve bıçağı eline aldı.
Les toilettes.
Porta Potti. *
"Jack détacha ses lèvres des siennes et, l'attirant, " porta le téton, voilé par l'étoffe, " à sa bouche.
Jack dudaklarini onunkinden çekti ve onu öne iterek gömleginin üzerinden bir meme ucunu agzina aldi.
Pourquoi c'est moi qui doit attendre? Ce sont mes toilettes portables.
Bu benim porta-potty'im.
Quand la légende dit que le calice recueillit le sang du Christ, elle parle en fait de la matrice qui porta la lignée royale de Jésus.
Efsane İsa'nın kanının bulunduğu kadehten bahsederken aslında İsa'nın soylu kanını taşıyan dişi rahimden bahseder.
Cependant un nouveau magistrat se porta volontaire.
Hiç kimse o köyde görevlendirilmek istemiyordu.
" Et David porta la main à son sac, il en sortit une pierre, la lança et atteignit le Philistin au front.
" Sonra Davut elini heybesine soktu ve bir taş çıkardı.. ve sapanın arasına koyup Calut'un alnına attı.
Rêvant de revanche et sans réfléchir un instant, le jeune Ned se porta volontaire pour participer au projet scientifique du jour.
İntikam alma düşüncesiyle, hem de hiç düşünmeden. Genç Ned, o günkü fen projesinde yardımcı olmaya gönüllü olmuştu.
Neela et moi, on a un abcès anal, un porta cath infecté et une femme tombée dans un escalator
Rektal apsesi olan ve de yürüyen merdivende düşmüş hastalarımız Neela ve beni bekliyor.
Jarritos.
Le Porta.
- Jarritos allégé?
- Diyet Le Porta var mı?
A Porta Portese, il faut y être tôt.
diğer pazarlar için çok geç.
Ils se montrent plus.
hergün Porta Portese'ye gideceğiz ordan çoktan tüymüşlerdir..
Un porta-cath n'est pas fait pour ça.
Kateter o iş için takılmamış
"L'embrassait tendrement, la porta longtemps dans ses bras".
"Ellerinin arasındaki başını, neşeyle öperek uzun zaman yürüdü." - Şimdi bu doğru mu, değil mi?