Translate.vc / французский → турецкий / Propose
Propose перевод на турецкий
8,030 параллельный перевод
On propose de lui interdire... l'entrée de notre maison de Dieu.
Onun, Tanrı'nın kutsal evine girmesini... yasaklamamız önerildi.
Mais au lieu de ça, je propose... On accélère immédiatement pour maintenir la vitesse et en gagner.
Ama bunun yerine benim önerim hemen hızlanmaya başlayıp, hızlarını koruması ve daha da hız kazanmaları.
On propose une coupe claire : leur couper le pénis.
Orduya radikal bir kesinti önerip "Cock" u kesebiliriz.
La défense propose à la place qu'on lui coupe seulement le pouce.
Kuvvet Komutanları daha hafif bir öneriyle dönerler. "Thumb" u kesmiş oluruz. *
On nous propose 8 pour 40.
40'a 8 teklif ettiler.
On ne vous propose pas un travail chez Hooli.
Aslında Hooli'de iş teklifi sunmamışlar.
T'es canon, t'es poursuivi en justice, et le gars qui te poursuit te propose de te racheter, pas vrai?
Gözlerdesin, dava edildin sonra dava eden kişi seni satın almayı teklif etti, değil mi?
Quand il sera là, je propose que vous et moi l'accueillons ensemble et que nous lui expliquons notre projet commun pour récupérer Nassau.
Buraya vardıklarında onu beraber karşılarız ve Nassau'yu geri kazanmak için yaptığımız girişimden bahsederiz.
On lui propose de l'accompagner?
Yanında destek olmak için gitmeli miyiz?
Bien. Voilà ce que je propose.
Tamam, bakın, anlaşma şu..
Alors on propose que l'on garde notre indépendance dans notre bureau de Californie avec quelques clients qui ont insisté là-dessus.
- Şimdi Kaliforniya ofisimize geçmekte kararlı olan birkaç şirket ile birlikte ofisimizin bağımsız tuttuğu müşterisi olmanızı teklif ediyoruz.
- à propose des résultats.
- seni didiklediklerini duydum.
Je suis ici à cause d'une situation sérieuse est imminente au sujet de la pièce que je propose.
Teklif ettiğim dramaya karşı çok ciddi bir önerim olduğu için buraya geldim.
Messieurs, je vous propose aujourd'hui de former une organisation.
Beyler şu anda amaçladığım şey, bir örgüt oluşturmak.
Voilà ce que je vous propose.
Amaçladığım şey :
Sans vouloir vous commander, général Jaramillo, je propose Horacio Carrillo.
Yanlış anlamayın General Jaramillo fakat Horacio Carrillo'yu tercih ederiz.
Moi, je propose qu'on rentre et qu'on les canarde.
Bence gidip savaşalım.
Je propose de commencer par elle...
Bence bu kadın...
Il propose dix millions de dollars pour solutionner Los Angeles et donc cesser le feu.
Para konusunda 10 milyonda anlaştık. Bu para Los Angeles'taki sorunu çözer. Böylece savaş da bitmiş olur.
Je propose de faire un autre test.
- Başka bir test daha yapmayı öneriyorum.
Thomas, que propose tu?
Thomas, sen ne öneriyorsun?
J'aime ton sens de l'initiative. Si on te le propose, c'est qu'on sent que tu fais partie de la famille.
Bak, Topo'daki girişimlerine hayranım ve ailenden olduğunu düşünmeseydik sana bu işi teklif etmezdik.
Le label propose de m'embaucher.
Plak şirketi bana iş teklif etti.
Oui, mais elle propose un plateau de donuts.
Evet ama elinde bir tabak çörek var.
Propose de le payer avec le joyau.
Ona mücevherle ödeme yapmayı teklif edeceksin.
Non, c'est à propose d'autre chose, quelque chose de bien - plus important. - Le sandwich à la merde?
Bu artık çok daha farklı bir havaya büründü, çok daha önemli bir şey oldu.
Je propose une lotion : on forme un autre comité, à part et secret.
- Ayrı ve gizli bir komite kurmak için eyleme geçelim derim.
Peu importe ce qu'il te propose, Greendale ne peut pas doubler l'offre.
- Sana ne öneriyorsa, Greendale şey, iki katını veremeyiz. Hatta aynı miktarda bile veremeyiz.
Un soir, il m'a proposé d'aller à sa voiture voir des bébés lapins, et je n'ai pas voulu être malpolie, alors voilà.
Bir akşam beni arabasıyla bebek tavşanları görmeye götürdü. Ben de kabalık olmasın dedim, bir baktım buradayız.
Si c'est un deal de merde, pourquoi ta chef l'a proposé?
Eğer bu kadar boktan bir anlaşmaysa neden patronun bunu bize teklif etti?
Il m'a proposé de payer pour la bague.
Yüzüğün parasını vermeyi bile teklif etmişti.
Si mes ingénieurs m'aurait prévenu que ce n'était pas prêt, on aurais pas proposé ce live stream.
Mühendislerim hazır olmadıklarını söyleselerdi canlı yayın işini zorlamazdım.
C'est exactement comme Thomas l'a proposé - il y a tant d'années à Londres.
- Tam da Thomas'ın yıllar önce Londra'da önerdiği gibi.
Il dit qu'il lui a parlé pour discuter du cachet, et elle ne savait pas que vous me l'aviez proposé.
Ne kadar bir para düşündüklerini öğrenmek için onunla konuştuğunu ve kadının bana teklif ettiğinizi bile bilmediğini söyledi.
On m'avait proposé un travail là-bas, mais je n'y suis jamais allé.
Daha önce oradan bir iş teklifi aldım, ama hiç gitmedim.
Elle m'a rien proposé de bien.
İyi şeyler önermiyordu.
Je lui ai proposé de manger avec nous.
Ona bizimle yer misin diye sordum.
Le gouvernement ne m'a rien proposé d'acceptable.
Devlet kabul edilebilir bir şey teklif etmedi.
Ils ont proposé quoi?
Ne teklif ettiler?
Au début, il nous a proposé trois millions de dollars.
Aslında, önce 3 milyon teklif etmişti, değil mi?
J'ai proposé qu'on vienne en avion mais il voulait absolument venir par la route!
Uçakla gidelim dedim ama hayır, yolda gitmek istedi!
Je lui ai proposé.
- Neden?
Je suis pas censé le dire, mais il m'a proposé d'aller prendre un verre.
Sır olarak tutacaktım ama, telefonumu aldı ve... bana bir içki ısmarlayacağını söyledi.
J'ai une nouvelle. Le label m'a proposé un boulot.
Haberlerim var.
Par exemple, n'ayez pas peur de lui dire que vous avez parlé à Berdie et qu'elle ne vous a proposé aucune aide médicale... pour votre problème.
Mesela Berdie'yle birkaç hafta konuştuğunu ve seni tıbbî bakımdan menettiğini söylemekten çekinme. Aklî durumun.
Tu ne m'as pas proposé d'en porter, et maintenant, tu sous-estimes mon génie criminel.
Önce benden giymemi istemedin şimdi ise suç dehâmı küçümsüyorsun.
Ici en Écosse, une sorcière accusée a le droit à un avocat pour le procès, un avantage... un avantage malheureusement non-proposé à ceux de notre joyeuse vieille Angleterre.
Evet, burada yani İskoçya'da cadılıkla suçlanan kişi davada savunma avukatı hakkına sahiptir. Ne yazık ki bu ihtiyar mutlu İngiltere'de sunulan bir yarar değil.
Mais... elle m'a proposé un poste.
Ama bana bir iş teklif etti.
Je n'ai pas tout dit quand j'ai proposé d'aller à New York.
New York'a gitmeyi teklif ettiğimde söylemediğim bir şey var.
Il m'a proposé 50 000 balles pour éliminer votre homme en costard.
Çocuk süslü takım elbise giyen adamını indirmem için 50 bin teklif etti, tamam?
Je sais que je t'en ai proposé un, mais ils devraient vraiment venir.
Sana da gel demiştim ama onların mutlaka gelmesi lazım.