Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / французский → турецкий / Puis

Puis перевод на турецкий

85,539 параллельный перевод
Et puis, je me suis dit :
Sonra şunu düşündüm :
Puis, je me suis dit : "Il y en a un milliard " à travers le monde
Sonra şunu düşündüm, milletin ceebindeki milyarlarca telefon aynı işlem için çalışsa ne olurdu?
J'ai pris l'avion de Shanghai à Moffet, puis Jackson Hole.
Şirket uçağıyla Şangay'a uçtum. Ardından Moffett'e, sonra da Jackson Hole'a.
Je suis reparti à Shanghai, puis vers Jackson Hole et Moffet où je viens d'atterrir.
Sonra Şangay'a geri uçup, Jackson Hole'a gittim ardından Moffett'e, daha yeni indim zaten.
Puis vous avez servi l'homme qui l'a détrôné.
Sonra da onu tahtından eden adama hizmet ettin.
J'ai été vendu comme esclave, puis mutilé.
Köle oldum satıldım, adak oldum kesildim.
Puis quand elle en fut lassée, ses dragons les ont dévorés.
Bundan sıkıldığı zaman ise onları ejderhalarına yedirdi.
Je vais retirer la couche supérieure des tissus infectés, puis appliquer de l'huile sur...
İltihaplı dokunun üst tabakasını tamamen çıkarmam gerekiyor sonra da merhemi sürüp...
Puis j'ai découvert que le père Noël existait pas, et la petite souris non plus.
Sonra bir gün Noel Baba'nın gerçek olmadığını öğreniyorsun sonra da Diş Perisi'nin gerçek olmadığını.
Puis j'ai lu des livres d'histoire, où Jésus n'existe pas.
Arkasından tarih kitapları okumaya başladım ve İsa da gerçek değilmiş.
Puis-je vous demander pour quel motif?
Ne için olduğunu sorabilir miyim?
Et puis t'as débarqué. T'as mis de l'essence sur le feu.
Ve sonra sen geldin ateşi benzinle söndürmeye.
Puis, il y a Nancy, qui a un point de vue à part. Il est rancunier et amer, à prendre avec des pincettes. Mais je dois dire... quand j'ai vu les marques de la corde autour du cou de mon ami...
Şimdi Nancy, o bütün bunlara, acı bir şekilde her şeyine el konulmuş olarak belirli bir üstünlükle geliyor ki normalde buna ihtiyatla yaklaşırdım ama itiraf etmeliyim ki arkadaşımın boynundaki o ip yanıklarını görmek...
Puis un arbre me poignarde.
Ve ben Charlie Brown'ın noel ağacı tarafından bıçaklandım.
Les morts qui reviennent s'accrochent bec et ongles jusqu'à obtenir satisfaction, puis ils partent.
Ölüler geri geldiklerinde, ısrarcı küçük yavşaklar olurlar ve işleri bitene kadar kalırlar işleri bitince de giderler.
Que puis-je faire pour toi?
Bana neden ihtiyacın var ihtiyar?
Puis je me suis rappelée ce que ma grand-mère disait sur les leprechauns.
Ama sonra ninemin Leprikon hakkında anlattıklarını hatırladım.
Puis l'Église nous a transformés en saints, trolls et autres fées... pour orner les boîtes de céréales.
Ondan sonra Ana Kilise geldi ve hepimizi aziz, troll ya da peri yaptı. Geri kalanı da General Mills halletti.
Le gouvernement fermait les yeux, puis, il a choisi ses cibles.
Hükümet kör bir göz açtı, Kendi hedeflerini belirleyene kadar.
Puis ce putain de Saoudien... a amené les Américains.
O zaman şu lanet Suudi Amerikalıları getirdi.
Que puis-je dire?
Ne diyebilirim ki?
Elle s'est effondrée peu de temps après, puis est morte dans l'ambulance d'une coronaropathie.
Çok geçmeden kendisini kaybetmiş ve ambulansta kalp yetmezliğinden hayatını kaybetmiş.
Comment puis-je t'aider?
Sana nasıl yardımcı olabilirim?
Puis-je vous aider?
Nasıl yardımcı olabilirim?
Et puis, lorsque cet oiseau est brisé et seul, on agit comme des humains et on le sort de sa misère.
Sonra da bu kuş yıkılıp yalnız kaldığında insancıl şeyi yapacağız. Acısına son vereceğiz.
Si je puis faire quoique ce soit pour vous, Mme. Kyle, surtout... n'hésitez pas à demander.
Sizin için yapabileceğim başka bir şey varsa Bayan Kyle, lütfen çekinmeyin.
Tu reviens, tu la joues cool, tu joues le numéro de la mère et de la fille, puis tu les arnaques.
Anne-kız ilişkilerini güçlendiriyorsun ve bu numarayı çekiyorsun.
Vous m'entendez? Oh, et puis merde.
Duyabiliyor musunuz beni?
Il a parlé de Galavan, de la nuit où il est mort, et puis il a mentionné...
Öldüğü gece Galavan'dan bahsetti, sonra dedi ki...
- Comment puis-je vous aider?
- Nasıl yardımcı olabilirim?
Et puis ça m'est venu à l'esprit.
Sonra farkına vardım.
Puis tu as empoisonné cet endroit et tout le monde autour de toi.
- Öyleyim sandım. Sonra sen burayı ve çevrendeki herkesi hasta ettin.
Et puis, qu'est-ce que l'Homme-Mystère me veut?
Ayrıca, Riddler'ın benimle alıp veremediği ne ki?
Il y a ce pauvre Mario, gelant dans le sol... Et voilà que vous blâmez Jim, puis moi, mais devinez qui est vraiment à blâmer?
Zavallı Mario derinlerde üşüyor ve sen burada, Jim'i hatta beni suçluyorsun.
Peut-être puis-je y être avant qu'elle ne réalise que je me suis échappé.
Belki kaçtığımı fark etmeden oraya varırım.
Et puis que vont penser les membres quand ils verront leur chef derrière les barreaux?
Ayrıca liderlerini parmaklıklar ardında görünce, üyeler ne düşünecek?
Puis-je t'offrir quelque chose?
Sana bir şey getireyim mi?
- Tu veux le tuer, ou puis-je?
Onu öldürmek istiyor musun... -... yoksa onu ben öldürebilir miyim?
Puis-je avoir une tasse de café?
Bir fincan kahve alabilir miyim?
J'étais en vie... puis je suis morte.
Yaşıyordum ve sonra öldüm.
Et puis je suis vivante.
Sonra tekrar yaşıyordum.
Et puis... il y a la pièce centrale du club.
Bir de mekanın orta süsünün çekiciliği var.
Mais... en fait, J'ai besoin que tu lui piques son dossier sur l'affaire et le prenne en photo puis que tu le remettes à sa place.
Ama dava dosyasını yürütüp sayfaların fotoğrafını çektikten sonra yerine koyman gerekiyor.
Je l'étais, puis j'ai appris que les grains de café torréfiés contenaient des niveaux cancérigène d'acrylamide.
- Eskiden severdim ama sonra öğrendim ki kavrulmuş kahve çekirdeğinde kansere yol açacak düzeyde akrilamid varmış.
Si tu échoues une première fois, essaie puis essaie encore.
İlk seferinde başaramazsan tekrar tekrar dene.
Et j'ai eu beaucoup de temps pour penser dans les cages que vous avez construites puis par Solovar.
Benim de sizin ve Solovar'ın yaptığı kafeslerde düşünecek bolca vaktim oldu.
Puis-je vous préparer une tasse de thé?
Güzel bir bardak çay ister misin?
Comment puis-je le sortir?
Onu oradan nasıl çıkaracağım?
Comment puis-je en être sûr?
Doğru söylediğini nereden bileceğim?
Disons que... je n'en avais pas l'intention. Puis j'avais envie, puis j'ai changé d'avis... Puis, j'étais contente de m'être retenue.
Aslında yapmayacaktım ve sonra yapacaktım ve sonra yapmayacaktım ve sonra yapmamak cidden iyi hissettirdi ve sonra kedi öldü ve şey Robbie uğradı ve bilirsin işte şarap falan.
Puis-je vous offrir un verre?
Size içki ikram edeyim mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]