Translate.vc / французский → турецкий / Rivière
Rivière перевод на турецкий
5,432 параллельный перевод
Sinon, c'est comme je l'ai dit, tomber dans le même fossé sous la même rivière.
Aksi takdirde, dediğim gibi aynı nehrin altında aynı çukura düşer.
Suis la rivière, vers le nord.
" Parmakların yorulursa, buradan tut.
Qu'est-ce que c'est : "la rivière, vers le nord"?
Parmaklarınla neyi tutacaksın?
" Le corps de l'homme disparu retrouvé dans la rivière.
"Nehirde kayıp olarak aranan bir adamın cesedi bulundu."
"Corps de Pedro Gonzales dans la rivière."
"Pedro Gonzales nehirde bulunan ceset."
Le corps mutilé de Pedro Gonzales a été retrouvé tôt ce matin sur les rives de la rivière Chicago.
Pedro Gonzales'in hırpalanmış cesedi bu sabah erken saatlerde Chicago nehrinin kıyısında bulundu.
A notre première rencontre, à la rivière.
- İlk tanıştığımız günü. Nehirdeydik.
Avec un pont au-dessus d'une rivière.
Nehire açılan bir köprüsü var..
Dans cette rivière sale derrière toi.
Bu pis nehirde, arkanda
Nous sommes cernés de plantes et d'animaux luttant pour leur survie, tandis que nous descendons sans effort la rivière.
Etrafımız hayatta kalma mücadelesi veren sayısız bitki ve hayvanla çevrili biz ise zahmetsizce suda ilerliyoruz.
Chauffard de rivière!
Serseriler!
Nous les ramènerons dans l'Iowa, de l'autre côté de la rivière.
Sen ve ben, kadınları nehri geçip Iowa'ya götüreceğiz.
- La rivière Missouri?
- Missouri Nehri'ni mi?
Ces mules tiendront jusqu'à la rivière Missouri?
Sence katırlar Missouri Nehri'ne kadar idare ederler mi?
Il faut aller vers le sud-est, suivre le lit de la rivière.
- Irmak yatağını takip ederek güney doğuya yönelmen lazım.
On va aller droit à l'est, vers la rivière.
Hayır, doğudan doğruca nehre gideceğiz.
On campait près de la rivière Arkansas un soir et notre troupe avait attaché 36 mules et enclos 300 chevaux sur du sable.
Neyse, bir gece Arkansas Nehri'nin oraya kamp kurduk ve o arabacılar 36 katırı ve 300 atı kuma kazık çakarak bağladılar.
Pas du tout, Cuddy. J'essaie de mener vite mon chargement à la rivière, pour gagner 300 $.
Tabii öyleyim Cuddy nehir boyunca elimden geldiğince hızlı ilerleyip 300 doları almak istiyorum.
Quelques uns ont tiré de la rivière une certaine vérité Mais aucun d'eux... Quand le soleil perçant déjà la rivière dort encore... dans les songes du brouillard.
Bazıları nehirden kesin bir gerçek öğrendi. Nehir hâlâ sisli bir rüyada uyuyor.
Ici, c'est déjà la rivière.
Nehir zaten burada.
Elle comprendra l'aménagement d'un parc, et une promenade le long de la rivière.
ikinci etapta bir parkimiz olacak. Ayrica bir su yolu da yapiyoruz.
Les saumons attendent avant de remonter la rivière pour y frayer.
Somon balıkları nehirin üst kısımlarına gidip yumurtlamak için yalnızca bekliyorlar.
Ils restent dans l'embouchure peu profonde de la rivière, bien cachés à l'abri des ours.
Sahilin arkasındaki sığ nehir ağzında takılıyorlar, ve ayılar nerede avlanıyorsa oradan saklanıyorlar.
Après deux semaines dans l'embouchure de la rivière, les saumons sont habitués à l'eau douce.
Somonlara gelecek olursak, nehir ağzında iki hafta geçirdiler, ve artık tatlı suya alıştılar.
Et quand vous chantez "Cry Me A River" ça n'a pas besoin d'être une vraie rivière.
Bana "Nehirler gibi gözyaşı dök" şarkısını söylediğinde, bütün bir nehir olmak zorunda değil.
Alors, va dans la rivière pour boire un coup.
Öyleyse neden nehre gidip suya atlamıyorsun?
Et il y a une rivière ici, sous terre.
Ayrıca burada bir yeraltı nehri de var.
Il y a une rivière!
Bir nehir var.
C'est dangereux par là, on doit traverser la rivière.
Nehrin yukarısı tehlikeli. Karşıya geçmemiz gerek.
Theo, on ne peut pas traverser la rivière.
- Theo nehri geçemeyiz.
On n'a pas entendu de soldats depuis la rivière.
Nehirden beri askerleri duymadık.
- Près de la rivière, dans la forêt.
- Irmakta, ormanda.
Le Tyne est la meilleure rivière à saumon de la Grande Bretagne et on a vu des otaries à Gateshead.
Tyne, Britanya'daki en iyi somon nehridir ve Gateshead'de su samurları var.
Ils ont sorti cette fille de la rivière.
Bu kızı ırmaktan çıkardılar.
Ils disent qu'ils ont tranché sa gorge jusqu'à l'os. et jeté son corps dans la rivière.
Boğazını iliklerine kadar kesip cesedini nehre attıklarını söylüyorlar.
Il a réuni les Thenns, les Pieds Cornés, les clans de la rivière gelée.
Thennleri Boynuzayakları, Buz Nehri klanlarını birleştirmiş.
La nature est une transaction, la pluie fait affaire avec la rivière.
Doğada bir sürü işlemler olur, yağmur nehirle anlaşır.
Le temps est une rivière, et le Turc a marché en amont
Zaman bir nehir, ve Türk akıntıya karşı yüzüyor.
Silver. Rivière.
Gümüş.
À mon arrivée ici il y a 20 ans, il n'y avait rien, juste une rivière et des pêcheurs indigents.
20 yıl önce buraya geldiğimde, burada hiçbir şey yoktu. Fakir bir köy ve balıkçılardan başka.
Rivière.
Nehir.
Tu franchis cette ligne, ton prochain voyage sera au fond de la rivière.
Bu hattı bile geçersen kendini nehrin dibinde bulursun.
Et si une fille tombe dans la rivière?
- Peki ya bir kız nehre düşerse?
Je n'avais pas vu de rivière.
Haritaya göre burada bir nehir yok.
Tu es allé à la rivière?
Nehre mi gittin?
Et bien, la rivière Ovens traversait Wangaratta et c'est là que j'ai passé mon enfance,
Ovens Nehri Wangaratta'nın içinden geçerdi. Çocukluğum orada geçti, nehrin kıyısında.
Au bord de cette rivière. Tous les moments cool Que j'ai passé étant enfant.
- Küçüklüğümde yaptığım harika şeyler...
- Les filles qui embrassent. Sautant du, euh... du pont de chemin de fer qui franchissait la rivière.
Kızları öpmek, nehrin üzerinden geçen tren yolu köprüsünden atlamak...
Après nous courrions vers le train jusqu'au milieu du pont et le train arrivait comme ça et nous courrions et nous sautions sautions par dessus le pont dans la rivière.
Köprünün ortasında raylar boyunca trene doğru koşardık. Tren böyle kıvrılıp gelirken kaçardık ve köprüden nehre atlardık. Böyle çocukça cesaret gösterileri...
Je suis en retard, mais elles poussaient près de la rivière.
Pardon. Biliyorum geç kaldım, ama nehrin yanında yetişiyorlardı.
La rivière.
Nehir...