Translate.vc / французский → турецкий / Seref
Seref перевод на турецкий
2,287 параллельный перевод
Honnêteté, honneur, famille...
Dürüstlük, şeref, aile...
Fais honneur à ton pays, une bénédiction pour ta famille...
Ülken için bir şeref kaynağı ol, ailen için bir lütuf...
Le colonel Washington inspirera l'approbation chez tous les américains, s'il accepte le poste que nous avons le grand honneur de lui offrir.
Albay Washington, şu an ona sunmaktan şeref duyduğumuz pozisyonu kabul ederse, Amerika'daki tüm kolonilerce takdir görecektir.
C'est moi qui suis honoré, monsieur.
Şeref duyarım, efendim.
Quel honneur.
Oh, şeref duydum.
Carla, c'est une merveilleuse occasion de dîner avec une famille qui sera essentielle dans la vie de ce bébé.
ve, Carla, bebeğimizin hayatında önemli bir yere sahip olacak bu aileyle ve bizimle birlikte olman büyük şeref.
- Enchanté de vous rencontrer.
Sizinle tanışmak bir şeref.
De quoi?
Bunun için sana şeref madalyası vereceğim.
- Non, Monsieur. Mr.le conseiller, c'est un honneur de vous avoir à la maison.
Evimize gelmeniz ne büyük şeref.
Je peux vous aider et vous guider à en choisir une.
keyiflice size bu ilgi çekecek postları tarif etmek ne büyük bir şeref bana.
Ils honorent ta famille.
Ailene şeref getiriyorlar.
Quel plaisir.
Bu ne şeref.
Nous sommes très honorés de votre visite. Bonjour.
Şeref verdiniz.
- Nous sommes honorés.
- Evet. - Varlığınız bize şeref verdi.
- Tout l'honneur est pour moi.
- Hayır, hayır, o şeref tamamen bana ait.
J'en serais honoré.
Şeref duyarım, efendim.
M. Diamond, c'est un honneur de vous rencontrer.
Bay Diamond, sizinle tanışmak benim için bir şeref.
Ça a été un honneur.
Şeref duydum.
- Non, à toi l'honneur.
- Hayır, o şeref sana ait.
Naj, à toi l'honneur.
Naj, bu şeref sana ait.
Mesdames et messieurs, j'ai l'honneur de décerner le Prix Apogée à M. Tony Stark.
Bayanlar baylar, kendisine bu yılki Başarının Zirvesi ödülünü vermek benim için bir şeref. Bay Tony Stark.
- Mais on m'a dit que tu serais vraiment honoré de recevoir ce prix.
Ödülü sana ben verirsem, bundan şeref duyacağını söylediler.
Bien sûr que je serais honoré.
Tabii şeref duyarım.
On a parlé au gagnant de la médaille d'honneur.
Şeref Madalyalı oyuncuyla maç sonrası konuştuk.
Tu fais honneur à la Fédération.
Federasyona şeref bahşettin.
Pour l'honneur et la gloire!
Şan ve şeref uğruna!
Il lui parla de son code de l'honneur et de sa noble quête, de devoir et de loyauté.
Ona şeref ilkesinden baş koyduğu yüce amacından, görev ve sadakatten bahsetti.
Honneur!
Şeref!
À toi l'honneur, mon ami.
Bu şeref sana ait dostum.
Garde d'honneur! Au port, armes.
Şeref Kıtası, silah göster!
C'est un grand honneur.
Şeref verdiniz.
Quel plaisir de vous rencontrer.
Efendim, şeref duydum.
Membres de la presse, soyez les bienvenus, mais si vous voulez être à même de faire votre travail, n'écoutez pas trop attentivement mes paroles.
Basın mensupları, burada olmanız bizim için şeref ama bu olayı aksettirme yeteneğinizden emin olmak için söyleyeceğim her şeyi dikkate almamanızda ısrar ediyorum.
Vous êtes le bienvenu.
Şeref verdiniz.
- Á la gloire!
- Şeref! - Şeref!
Notre invité d'honneur.
İşte şeref konuğumuz...
Votre visite dans cet endroit perdu, est pour nous un grand honneur.
Bizi burada ziyaret etmeniz büyük bir şeref.
- Quel honneur!
- Bu ne şeref!
C'est Clyde, le gagnant.
O şeref Clyde'a ait.
Je suis juste heureux de voir ton cadet nous faire grâce de sa présence.
Küçük kardeşimizin varlığıyla bize şeref verdiğini görmek çok güzel.
Colonel Pavlov - c'est un plaisir.
Albay Pavlov, bu ne büyük şeref!
Colonel Pavlov, quel plaisir!
Albay Pavlov, bu ne büyük şeref!
Tout le plaisir est pour moi, Capitaine.
O şeref bana ait, Yüzbaşı.
- C'est un honneur, M. Stryker.
- Sizinle tanışmak bir şeref, Bay Stryker.
Mes hommages, madame.
O şeref bana ait efendim.
C'est un honneur.
Şeref duydum.
La dignité n'a pas de prix.
Şeref hiçbir şeyle değişilmez.
- Enchanté.
- Şeref duydum.
- Enchanté, M. Frost.
Sizinle tanışmak bir şeref, Bay Frost.
Tout à fait ravissante, ma chère.
Bu ne şeref, tatlım.
Il est 3 h, on veut dormir.
Hey! Seni şeref konuğu listesine kim aldı? Abel, ne yapıyorsun?