Translate.vc / французский → турецкий / Social
Social перевод на турецкий
1,651 параллельный перевод
C'est une chose très dangereuse, car cela veut maintenant dire que tout l'ordre social, les partis politiques, la vie intellectuelle, la politique en général sont tous basés sur un mythe monstrueux.
Bu çok tehlikeli bir şey çünkü şimdi baktığınızda bütün sosyal düzen, siyasi partiler, düşündüklerimiz, genel siyaset hepsi canavarca bir masal üzerine kurulu.
Au fur et à mesure que l'impression évolua en Europe et en Amérique son rôle social de pivot devint clair.
Avrupa'da ve Amerika'da matbaa teknolojisinin gelişmesinden sonra matbaanın toplumsal açıdan oynadığı önemli rol görülür oldu.
Pourquoi est-ce que les avances dans notre capacité de copier sont reliées au changement social?
Kopyalama kapasitemizdeki ilerlemelerle toplumsal değişim neden birbiriyle ilişkilendirilmelidir?
C'est-à-dire des personnes qui protestent contre le statut social dans lequel nous vivons
Yani içinde bulunduğumuz toplumsal durumu protesto edenler.
Est-ce que tu imagines le niveau social dans lequel tu vas grandir?
Nasıl bir dünyada büyümekte olduğunu tahmin edersin.
C'est un problème social, politique.
Sosyal bir problem, politik bir problem.
Nous avons aujourd'hui besoin d'un nouveau pacte social :
Bugün artık yeni bir sorumluluk anlayışına ihtiyacımız var :
Ca pourrait etre plaisant de discuter stratégie dans un environement social tranquille.
Benim için güzel bir fırsat olur, sakin bir ortamda konuşmak.
C'est un inadapté social, un violent criminel haïtien surnommé "Fromage".
Barbar, sosyopat ve Peynir ismindeki Haitili bir suçlu.
Le siège social du parti présidentiel.
Başkanın parti binasında.
Toute ma vie, j'ai été Will Stanton, un inadapté social.
Ben hep toplumsal olarak uyumsuz Will Stanton oldum.
Les habitants de l'Upper East Side ont le système social le plus prospère et particulier de la planète.
Yukarı Doğu Yakası olarak bilinen bölgenin sakinleri yeryüzündeki en varlıklı bir o kadar da kendine özgü bir sosyal sisteme sahiptir.
Un grand frère, un père social, peut-être.
Belki bir abi, ya da sosyal baba gibi bir şey.
Je ne fais pas dans le social. Un jour.
- Hayrına kiraya vermiyoruz burayı.
Mais il y a eu un plan social avant que mes résultats décollent. Vous savez ce que c'est...
Şirketim, işsizlik maaşım bağlanmadan hemen önce küçülme kararı almıştı.
SIÈGE SOCIAL DE LA NNC
Şimdi seyrediyorum.
Le siège social nous a envoyé ces informations.
Bilgiyi bize merkez ofisten verdiler.
Arrêtez avec le siège social.
Merkez ofisten bahsetmeyi kes.
Notre paysage social et culturel est contrôlé par les "Grecs".
Sosyal ve kültürel parklar tamamen Helenlerin elinde.
Je sais plus où me loger. Je voudrais savoir si je suis admissible à un type de logement social, genre HLM, ou quelque chose comme ça.
Mesken yardımı alabilme hakkım var mı acaba?
Si on m'avait proposé de diriger l'université à cause de mon statut social ou économique, je me serais senti insulté.
Sana diyorum, eğer biri üniversiteye liderlik etmemi istiyorsa rengimden, ekonomik durumumdandır. Bu onur kırıcı.
Certainement, mais il faut changer le modèle social. - Remplacer le parlement...
Elbette, ama sosyal modelin değişmesi parlamentonun Şirketler Birliği ile yer değiştirmesi...
Il n'y a pas de contrat social.
Ve toplum sözleşmesine bağlı olmadığını söylemiş.
On perd Madone, c'est le plan social direct!
Madone'yi kaybedersek, anında işsiz kalırız.
1 an de Peace Corps, 1 an de travail social dans l'une des 500 zones pauvres du pays, ou une formation d'officier de réserve.
Bir yıl Barış Gönüllülerine katıl, 500 en fakir yardım kuruluşundan birine katıl. Bir ordu eğitim merkezine gir.
Un cas social.
Kafayı yemişsin.
Je pensais que vous voudriez passer plus de temps avec... des gens d'un statut social différent.
Belki farklı sınıftan insanlarla biraz zaman geçirmek istersin diye düşünmüştüm.
Elle n'est pas assez grande pour comprendre le contexte social des facs dans les années 80. C'est une gamine.
80'lerdeki kolej hayatının sosyal ilişkilerini, anlamasını ondan bekleyemeyiz.
D'autres personnes pensent que c'est un problème social.
Kimin umrunda! Kimisi, konu sosyal bi sorunmuş gibi konuşuyor.
Un travailleur social vous appellera.
Sizi sosyal hizmetli arayacak.
Le voyage de la sénatrice était purement social?
Senatörün gezisi tamamıyla dostçaydı öyle mi? Hem de bu bölgede?
Ils me firent venir par avion pour un entretien final à leur siège social à Chicago.
Beni son bir mülakat için Chicago'daki merkezlerine çağırdılar.
Siège social American Spirit Tobacco, un des plus gros cigarettiers américains.
Ulusal Tütün Şirketi merkez binası. Ülkedeki en büyük tütün üreticilerinden birisi.
Ce canapé est notre trou de renard social pendant les prochaines 60 minutes.
Bu koltuk önümüzdeki 1 saat boyunca sosyal sığınağımız olacak.
Je croyais être devenu un travailleur social.
Kendimi sosyal yardım uzmanı gibi hissetmeğe başlamıştım.
Il y a un nouveau cas social en ville, J. Il faut t'y faire.
Kasabada yeni bir kara koyun var, J. buna alış.
L'assistant social de Julie nous a dit qu'elle était recherchée pour quelques délits, chèques sans provisions, des trucs du genre.
Julie'nin danışmanı, onun bazı suçlardan arandığını söylüyordu karşılıksız çek gibi şeylerden
C'est l'assistant social.
Arayan danışmandı.
C'est une sacrée occasion pour elle, au siège social de l'entreprise.
Harika. Şirketin genel merkezinde çalışmak onun için harika bir fırsat.
Ecoute, si tu veux commettre un suicide social en étant une grosse perdante, tu peux y aller et rapporter tes pompons.
Dinle, kocaman bir ezik olarak sosyal intihar gerçekleştirmek için devam edebilir ve ponponlarını iade edebilirsin.
En essayant de lui obtenir un visa, et en l'accompagnant à un centre social pour être conseillé par des gens qui sauraient quoi faire.
Ona bir vize almaya çalıştı onu bu tarz şeyleri bilen insanların olduğu merkezlere götürdü.
A mon avis, vous êtes incapable de mener une vie sans but à ce stade de votre developpement psychi-social. Ce qui, à propos, est un problème que vous devriez régler, parce ce que des actions sans but
Bana göre, psikososyal gelişiminin bu seviyesinde... amaçsız bir hayat sürdüremezdin... ki, bu arada, anlaman gereken diğer bir olay da... belirli bir miktar amaçsızlığın...
Oui, sarah, c'est si irréfléchie de ne pas dire à Kitty tous les détails d'un engagement social.
Evet, Sarah, Kitty'ye sosyal bir olayın bütün detaylarını söylememek büyük düşüncesizlik.
Nous avons dû délivrer notre réserve sur ordre du siège social tantôt.
Söyledim size... Tüm para transfer edildi.
Aucun contact social, à part les clients de la station.
İstasyondaki patronları dışında kimseyle görüşmemişler.
Ils ont été élevés sans repère social par le seul parent qu'ils avaient.
Çocuklar tek bir kişi tarafından ahlaki değerler olmadan büyütülmüş.
J'apprécie vos intentions, Mick, mais je suis pas encore un cas social.
Yapmaya çalıştığın şeyi anlıyorum Mick fakat sadaka kabul edecek duruma düşmedim henüz.
Un cas social...
Sadaka...
Si tu l'avais rendu, ta prof l'aurait donné à l'assistant social et tu aurais fini direct à la DDASS.
Bunu öğretmenine verseydin o da sosyal hizmetliye verirdi. Ve sen de doğruca yetimhaneye gidersin.
Vous ne faites pas un beau sourire à votre cher assistant social?
Sevgi dolu sosyal hizmetlinize gülümsemeyecek misiniz?
AIDE SOCIAL
SOSYAL YARDIM