Translate.vc / французский → турецкий / Solé
Solé перевод на турецкий
187 параллельный перевод
Je suis dé solé e d'avoir tardé! Mary m'a expliqué. Neuf ou à retoucher?
Anne, Marry nerede olduğunu söyledi evet
À part le steak, Steve, nous avons là, des huîtres, du caviar, du saumon fumé, de la sole, de la selle d'agneau, du poulet, du boeuf bouilli, du faux-filet rôti,
Steve, bifteği şimdilik bir kenara bırakırsak buradaki menüde yazdığına göre istiridye, havyar, somon füme... -... kızarmış, ızgarada ya da haşlanmış dilbalığı var. - Ama ben...
Elle jouait "O Sole Mio".
- Onu açtığındaysa da...
Moi, je prendrai de la sole.
Luis ben havyar istiyorum.
- Le chef recommande la sole.
- Ama şef havyarı tavsiye ediyor.
Le potage et la sole frite.
Çorba ve kızarmış balık.
Valeria del Sole, artiste, et Kecco mon fiancé.
Valeria del Sole, sanatçı. Burada nişanlımla beraberim.
Valeria del Sole, l'espiègle soubrette?
Valeria del Sole, çılgın dansçı kız.
Mon maître, Périgore, avait coutume de dire :
benim eski antrenörüm Perigore, kendisi şöle söylerdi :
Ils chantonnent "O Sole Mio". Excuse-moi, j'ai entendu du bruit.
Afedersiniz, şarkı söylendiğini duydum.
Mon déjeuner du jeudi a toujours été et restera de la soupe, de la sole grillée, du roast-beef, du feuilleté à la viande, des pommes de terre et du pudding.
Garson, benim Çarşamba öğle yemeğim her zaman öyle oldu ve her zaman da öyle kalacak, sıcak çorba, sahanda yumurta biftek, Yorkshire pudingi, fırında patates, süet tatlısı ve pekmez.
Des filets de sole aux moules, pour changer.
Değişiklik olsun diye, dilbalığı ve midye.
Nous avons une sole de première fraîcheur.
Sizin için, enfes bir Ostend dilbalığım var, tümüyle taze.
- Miss Porter, vous devriez le ramener. - O Sole Mio!
Bayan Porter, odasına götürseniz iyi olacak.
C'est ça que tu as chanté?
O Sole Mio!
Hors-d'oeuvre, consommé, filets de sole, salade, et votre délicieux chablis.
Günün çorbası, bonfile, d'oeuvres,.. ... tek biftek,.. ... salata ve şu harika Chablisten'den biraz alalım.
Une sole grillée.
Izgara dil balığı alacağım.
Suivi d'une sole légèrement sautée au champagne et au beurre.
Sonra şampanya ve tere yağında hafifçe sote edilmiş dil balığı.
Vous croyez qu'ils cuiront vraiment la sole au champagne et au beurre?
Balığı gerçekten şampanya ve tere yağıyla mı yaparlar sizce?
Ils ne connaissent que "O Sole Mio"?
Burada "O Sole Mio" dan başka şarkı bilmezler mi?
Ce n'est pas ça que tu as appris petite!
Annenin dizinin dibinde ne öğrendiğini biliyorum ben, "O Sole Mio" değildi.
Ecoute. Ici, "O Sole Mio", c'est comme "La Bannière Etoilée" chez nous.
Bak yavrum, burada "O Sole Mio" bizdeki "The Star-Spangled Banner" gibi bir şeydir.
La sole meunière...
Sonra bir kızarmış dil balığı...
La sole meunière est parfaite.
Fena değil. Kalkanımız gayet güzeldir.
Des quenelles de sole, ça vous dit pour déjeuner?
Umarım öğle yemeğini benimle paylaşırsınız. Dil balığı köftesi sever misiniz?
Bref, le mollusque typique, c'est-à-dire, l'escargot, est constitué d'une partie musculaire, la sole ventrale, d'une masse viscérale et d'une coquille solide.
Neyse, tipik bir yumuşakça, örneğin salyangoz esas olarak baş-ayak denilen kas yapısı iç kütle ve kenardan salgılanan bir kabuktan oluşur.
Chez d'autres, dont les céphalopodes, la sole est modifiée et forme des tentacules, comme le calmar.
Diğerlerinde, örn. Kafadanbacaklılar baş-ayak çok değişmiştir ve kalamarlardaki gibi dokunaçlar oluşturur.
Il y a des sardines grillées, des délices de sole, des merlans frits, de la raie au beurre noir, des quenelles de brochet Nantua, de la truite au bleu...
Bakalım, ızgara sardalya var, dilbalığı var, mezgit kızartma, tereyağda kedibalığı, turnabalığı köftesi, alabalık...
Une sole panée.
Ekmekli dilbalığı.
Sole pochée, une pomme de terre à l'eau et quelques feuilles de salade nature.
Soyulmuş dil balığı, haşlanmış bir patates ve birkaç yaprak yeşil salata.
Il y avait du potage de tortue, du poulet au curry... du saumon... de la viande de chevreuil... des filets de sole dans de la sauce aux truffes... des artichauts aux poivrons... et un tétras écossais au whisky.
Kaplumbağa çorbası, köri soslu tavuk somon balığı geyik bifteği mantar soslu fileto biberli enginar ve viskili İskoç kekliği.
Un homme ne mettrait jamais de persil... sur un filet de sole.
Çünkü bir adam maydanozu alıp da bonfile dil balığına katmaya zahmet etmez.
Le filet de sole.
Izgara balı.
Vous faites que boire du chianti en chantant "O Sole Mio".
Sanırım tüm yaptığınız içip "O Sole Mio" söylemek.
J'aime bien "O Sole Mio".
"O Sole Mio" yu severim
Sole? Sol! C'est ça!
İşte bu, yerküre!
- C'est de la sole. N'y touche pas.
Şunu çekiştirip durma, yırtılıyor!
C'est ma sole.
O benim balığım.
- C'est ma sole.
- Benim balığım.
Une sole...
Bir dilbalığı...
Pour moi, une sole... meunière.
Dilbalığı lütfen.
Moi aussi, une sole.
Bana da dilbalığı.
Eh bien... allons-y pour la sole.
Şey... Ben de dilbalığını deneyeyim.
On a pris un filet de sole...
Balık fileto yedik...
Des mornes mouches métalliques essaiment comme des raisins pourris dans le soleil qui chatoie et bourdonne au rythme du tic-tac de la vieille horloge de l'église, aussi vieille que le temps lui-même.
Sıkıcı, gri renkli kaçışlar, demet demet, Çürüyen yeşillikler misali..... sul ronzante sole iridato. Güneş saklar zamanı kilisedeki büyük, eski saat için. Halbuki zaman kadar eskidir saat.
Bénis, Seigneur, cette soupe, la sole meunière et... et le flan que Tu nous prodigues ce soir.
Tanrım, bu gece paylaştığımız çorba... yemek ve... - Muhallebi... muhallebi için sana şükürler olsun..
Je vais manger une sole meunière ce soir.
Sanırım bu akşam fileto yiyeceğim.
De la sole de parachute.
- İpek paraşüt.
De la sole de parachute!
İpek paraşüt!
Dinde rôtie farcie aux châtaignes, et filet de sole en entrée.
Kestane ile doldurulmuş hindi rosto, ve başlangıç olarak da dilbalığı.
Bougre de Rital, pue-l " ail, fourgue-pizza, enroule-spaghetti, Vic Damone, Perry Como, Luciano Pavarotti, Sole Mio, pas foutus de chanter!
Seni Akdeniz süprüntüsü, makarnacı, sarımsak kokulu, pizza atan spagetti dolayan, Vic Damone, Perry Como Solo Mio'yu söyleyemeyen Luciano Pavarotti pisliği.