Translate.vc / французский → турецкий / Stan
Stan перевод на турецкий
7,678 параллельный перевод
Donnez-vous des infos sur Stan Beeman au KGB?
Stan Beeman'la ilgili bilgileri KGB'yle paylaşıyor muydunuz?
Stan.
- Stan.
Stan a mis la puce dans l'huile minérale et fait baisser la température.
- Stan çipi mineral yağın içine koyarak ısıyı anında düşürdü.
Le point principal ici, Stan, S.V.P. tais toi.
Asıl anlatmak istediğimiz, Stan. Lütfen konuşmayı kes.
Fais-le toi-même, Stan.
O zaman kapat, Stan.
Saint Stan?
Aziz Stan mi?
Dites-leur que c'est pour moi, et que j'ai priorité pour ce projet.
Stan Beeman için olduğunu ve proje için parola iznimin olduğunu söyle.
Je ne te quitterai pas, mais je ne vais pas attendre que tu aies le courage de me quitter.
Hayır, seni terk etmiyorum Stan ama buralarda dolanıp da cesaretini toplayıp beni terk etmeni de bekleyemeyeceğim.
Tu sais, quand il sera assez vieux, envoie-moi Stan.
Yeteri kadar büyüdüğünde Stan'i bana gönder.
Oh stan, Ce voyage ne pouvait pas arriver à un meilleur moment.
Stan, bu tatil daha iyi bir zamanda gelemezdi.
Stan, tu avais un bout de verre dans l'oeil.
Stan, gözünde cam parçası var.
N'essaie pas, Stan.
Deneme, Stan.
Sauf... si mes nouveaux amis Stan et Francine me couvrent.
Ama eğer yeni arkadaşlarım Stan ve Francine beni idare ederlerse başka.
Nous devons aider Stan à récupérer ce sac!
Stan'e çantayı alması için yardım etmeliyiz.
Stan, je crois que ce mec se tripote la nouille sur les hôtesses cochonnes.
Stan, galiba şu adam yastık savaşını izleyip kendini tatmin ediyor.
Oh, Stan, c'était génial!
Stan, bu harikaydı!
Oh, Stan, je t'aime.
Stan, seni seviyorum.
Stan?
Bir saniye. Stan?
Voici Stan Divac, un de mes assistants.
Bu Stan Divac, kendisi asistanlarımdan biri.
Ce n'est pas ce genre de recherche.
Olabilirdi, Stan. Olabilirdi.
Stan est parti il y a quelque temps... juste quand vous êtes arrivés ici. Il a dit que c'était urgent.
Siz buraya geldiğinizde, Stan eve gitti.
Les policiers qui ont envahi l'appartement de Stan ne l'ont pas remarqué, mais si vous examinez sa pharmacie, il avait du MPA sur prescription.
Stan'in evini basan polisler özel notu görmediler ama eğer ecza dolabına bakarsan MPA ilacı olduğunu göreceksin.
Il me semble que Divac avait une bonne raison de supprimer ses comptes sociaux avant de prendre la fuite.
Bence Stan Divac'ın kaçmadan önce sosyal medya hesaplarını silmesinin bir sebebi vardı.
Tout-le-monde a pu récupérer un gros album de photos en cache de la page de Stan.
"Herkes" Stan'in sayfasındaki fotoğraflardan oldukça büyük bir kısmını ortaya çıkarabilir.
Vous hébergez Stan Divac?
Stan Divac sizde mi kalıyor?
Votre ami Stan a dû vous parler de ses ennuis.
Arkadaşın Stan, sana başının belada olduğunu söylemiş olabilir.
Vous avez fui la police.
Stan. Polisten kaçtın sen.
Elle était médecin. Laissez-la vous examiner.
O bir doktordu, Stan.
Stan, qu'est ce qui se passe?
Stan, neler oluyor?
Il porte des chaussures à scratch, Stan.
Daha bağcıklarını bile bağlayamıyor, Stan.
C'est mort, Stan.
Unut bunu, Stan.
Jure moi que tu ne l'emmèneras pas, Stan.
Onu götürmeyeceğine söz ver, Stan.
Stan tiendra-t-il sa promesse?
Stan sözünü tutacak mı?
Stan?
Stan?
Stan, c'est toi?
Stan, sen misin?
Tu le sais, Stan.
Bunu biliyorsun, Stan.
Stan Beeman a rendu visite à leur fils.
Stan Beeman da oğullarını gidip ziyaret etmiş.
Que va-t-il m'arriver, Stan?
- Bana ne olacak, Stan?
Oui Lemon, juste entre les sorties 47 et 48. Je suis sorti de l'autoroute et j'ai pris un long bain plein de bulles.
Evet Lemon, otobandaki çıkıştan önce bir yerde durup şöyle uzunca bir banyo yaptım.
M. le doyen, je sais que ce n'est pas l'idéal, mais je crois qu'on peut tous être d'accord que le bien a surpassé le mal.
- Sayın Dekan'ım bunun doğru olduğunu söyleyemeyiz ancak doğrunun yanlıştan fazla olduğunu söyleyebiliriz.
On a moins d'une heure avant la fermeture.
Kapanıştan önce bir saatten az süremiz var. Tamam.
"Je ne sais pas ce qui est le plus froid, le vent ou l'hiver."
Rüzgâr ya da kıştan hangisinin daha soğuk olduğunu bilmiyorum.
Elizabeth Chalmers, ou Lizzy, avait été battue, mordue... et poignardée plus de 60 fois avec une fourchette à viande.
Elizabeth Chalmers, ya da daha bilinen adıyla Lizzy dövülmüş, ısırılmış ve altmıştan fazla kere mutfak çatalıyla bıçaklanmıştı.
Fils, es ce que j'ai besoin de te rappeler ce que tu m'as demandé de faire avant de partir la dernière fois?
Evlat, kalkıştan önce benden ne istediğini hatırlatmama gerek var mı?
Un temps.
Stan burada mı yatıyormuş?
Donc le Dr Nolan les aurait remplacées.
Yani diyorsun ki Dr. Nolan Stan'in tüm dişlerini değiştirdi.
On sait pour le MPA.
Stan, MPA'dan haberimiz var.
Si ça avait été Divac,
Eğer bu Stan Divac olsaydı, tüm vücudu sargıdaydı şimdi.
Le MPA.
Kimyasal ilaçlar yüzünden Stan'in sistemi tahrip olmuştu.
Le corps de Stan a été ravagé par les médicaments de castration chimique.
Kemik erimesi en ortak yan etki.
Ils vont m'envoyer devant un tribunal.
Beni mahkeme için götürecekler, Stan.