Translate.vc / французский → турецкий / Tap
Tap перевод на турецкий
5,519 параллельный перевод
Commençons par celui du temple.
Araştırmaya tapınakta yaşananlarla başlayacağız.
Le Dragon des mers qui était au Pavillon!
Deniz Ejderhası tapınakta dün görüldü. Peki bu neden Kırlangıç Yuvası'nda geçen gece bulundu?
Les Dondos masqués ne sont pour rien dans l'attaque du temple.
Maskeli Dondolular ve tapınaktaki hainlerin iki farklı grup olduğu sonucuna vardım.
- Les fans d'Orlando vénèrent ce mec.
- Orlando taraftarı bu adama tapıyordu.
Toi qui adore la logique et la raison.
Mantık ve aklın mihrabında tapınıyorsunuz.
Écoutez, c'était un moment.
Dinle bir hata tapıldı.
Nous pensons qu'ils essayaient d'entrer dans le temple.
- Tapınağa girmeye çalışmışlar sanırım.
Dans le Temple de Poséidon.
- Poseidon Tapınağında.
Nous sommes ensemble avant que le Roi Minos soit au temple.
Tapınakta Kral Minos'un önünde toplanacağız.
Ils t'adorent.
Sana tapıyorlar.
Ce temple remonte au moins à 500 ans.
Bu tapınak en az 500 yıl önce yapılmış.
C'est antérieur à ce temple d'un millénaire.
Bu, tapınağı bin yıl geriye çeker.
Mon corps est un temple.
- Asla. Bedenim bir tapınak.
C'est facilement attribué au Temple des Chevaliers, mais c'est faux.
Genelde tapınak şövalyelerine ait olduğu düşünülür ama bu aslında doğru değil.
- A la manière des Templiers.
- Tapınak şövalyeleri gibi.
Ils t'adorent!
Sana tapıyorlar!
Elle n'était pas soldat, mais l'archéologue supervisant l'excavation de reliques d'un temple bouddhiste.
Meğer asker değilmiş, bir budist tapınağının kazı çalışmalarını gözetleyen bir arkeologmuş.
Le site comprend neuf temples différents.
Sitede dokuz farklı tapınak var.
Et dans chacun de ces temples, ils ont trouvé un bol sculpté commun aux temples bouddhistes.
Tapınakların herbirinde, Budist tapınaklarında bulunan oyulmuş adaklık kase bulunur.
Ils ont trouvé un bol dans chaque temples Ils les ont tous dégagés sauf celui-ci.
Tapınakların herbirinde bir tane kase buldular.Sonuncusunda hariç.
Pas de trace du bol qu'elle aurait volé au temple afghan.
Afgan tapınağından çaldığını düşündüğümüz kasenin izine raslamadık.
- Je vénère Joni.
Tapıyorum Joni'ye.
Elle m'adore.
Bana tapıyor.
Hum, en parlant de têtes, Bouddha sort la sienne de son temple.
Kafalardan bahsetmişken, Buddha tapınağın dışını kurcalıyor.
Les enquêteurs doivent encore déterminer la cause du feu, même s'il semble avoir débuté derrière le sanctuaire.
Dedektifler yangına neyin neden olduğunu henüz bulamadılar görünüşe göre tapınağın arkasından başlamış gibi.
Il a été retrouvé douze siècles plus tard par les Templiers lors des croisades.
1200 yıl sonra bulundu Haçlı Seferleri sırasında, Tapınak Şövalyeleri tarafından.
Mon corps est un temple.
Vücudum benim tapınağım.
Elles ont un temple en haut des montagnes, dans la forêt de Nysa.
Nysa ormanlarındaki dağların yukarısında bir tapınakları var.
Si les ménades ont Demetria, alors ils la retiennent dans leur temple.
Demetria maenadların elindeyse onu tapınaklarına götürmüşlerdir.
Tu as violé la sainteté de notre temple.
Tapınağımızın kutsallığının kutsallığını bozdunuz.
J'écraserai votre temple et disperserai tes adeptes aux 4 vents!
Tapınağını yerle bir edip yandaşlarını dağıtırım.
Elles vénèrent le diable.
Şeytana tapıyorlar.
Et dire que j'idôlatrais cet homme.
Bir de tapıyordum adama.
ca fait du bien.
Şeytanın bacağını kırdın sanırım ve de tapıldın. İyi hissettirmiş olmalı.
Je suis allé au temple, pour faire une offrande de ma gratitude à Poséidon.
Poseidon'a duyduğum minneti göstermek için tapınağa adak adamaya gittim.
Les templiers, les pères fondateurs. Ce sont les bons.
Tapınak Şövalyeleri, Kurucu Babalar, onlar iyi insanlardı.
Tu vas rappeler tous les combattants d'Hadès et les meilleurs guerriers de l'Empire pour reconstruire le sanctuaire d'Hadès sous le temple de Shaolin.
Bir ay içinde cemiyetimizin tüm üyelerini bir araya toplayacaksın. Onlara İmparatorluğun en iyi savaşçıları eşlik edecek. Güney Şaolin Manastırı vadisinin altındaki eski Tapınağımızı yeniden inşa edeceksin.
Notre ennemi adore Hadès, le Dieu grec de la Mort.
Japonlar Hades'e ( Yunan "Yeraltı Tanrısı" ) adeta tapıyor.
Voici le Temple d'Hadès.
Burası Hades'in Tapınağı...
Ici, vous recevrez la meilleure éducation qui soit.
Bu tapınakta kusursuz birer savaşçı olarak eğitileceksiniz.
Ici, vous recevrez la meilleure éducation qui soit.
Bu tapınakta eğitileceksiniz.
Dans le Sanctuaire d'Hadès l'échec n'est pas permis.
Hades tapınağında başarısızlığa tolerans gösterilemez.
J'ai découvert de nombreux passages secrets. Tu ne m'attraperas pas, c'est sûr.
Tapınakta gizli geçitlerlerin olduğunu keşfettim artık beni bulamazsın.
Personne ne peut sortir sans laissez-passer.
Geçiş izni olmadan tapınağa kimse giremez ve çıkamaz.
À la merci de Kurashige Daisuke, chef spirituel de la Secte Ultime, si les anciens membres d'Hadès Bill et Kuncai acceptent de combattre K-29 jusqu'à la mort, la vie de tous les prisonniers de guerre sera épargnée.
Tapınağımızın lideri, Kurashige Daisuke Hades'in kurallarına uyularak isyana iştirak eden Bill ve Kun Cai'nin K-29 ile ölümüne dövüşmesine. Kazandıkları takdirde tüm mahkumların serbest bırakılacağına söz veriyor.
Tu plies sous le poids de ta mission de reconstruire le Sanctuaire d'Hadès et de propager sa doctrine ainsi que de restaurer la gloire de l'empire japonais.
Tapınağımızı yeniden inşa etmeni, ülkemizin geleceğini, yarınlarını omuzlarına yükledim henüz amacımıza ulaşamadık. Özgürlüğümün anahtarıda sensin.
Alors, je me suis introduit clandestinement dans le Sanctuaire et suis devenu croque-mort.
İlanda kardeşime meydan okuyorlardı. Tapınakta ölü kaldırıcısı görevini üslendim.
Je savais que mon frère viendrait.
Onun mutlaka tapınağa geleceğini biliyordum.
Votre mari vous adore clairement, Madame.
Kocanız size resmen tapıyor hanımefendi.
Vénérez moi dans ma grande colère?
- Bana ve büyük öfkeme tapın mı?
J'ai foi en toi.
Tapınağın rahibine buyruğumu ilet.