Translate.vc / французский → турецкий / Ter
Ter перевод на турецкий
1,535 параллельный перевод
Si près que tu pourras lécher la sueur apparente sur les seins des danseuses, tu saisis?
O kadar yakın olursun ki Snoop'un burnundaki ter damlasını yalayabilirsin. Anladın mı?
L'assistant coach n'est pas très facile.
Yeni koç yardımcısı sana ter attırıyor gibi.
- Non, j'étais dans une caisse de location à me casser le cul avec des bouseux pour gagner ma vie, pour t'acheter l'alcool et la coke et les autres merdes que tu avales!
Evet, ben kiralık bir arabada bir sürü basit insanla para kazanacağım diye ter döküyordum ki sana alkol, kokain ve gırtlağından ne geçiyorsa onları alabileyim!
Tu te pointes peinard alors que je me casse le cul!
Gezmeye mi geldin? Ben burada ter döküyorum!
Nous avons travaillé 14 ans à la sueur de nos fronts!
On dört senedir kıçımızdan ter akıtıyoruz.
C'est aussi sur INTX.
Evet, Ruth'la aynı dönemde GCHQ'da ter döküyorduk.
Si un avocat un peu vicelard s'occupait de lui, il pourrait la sentir passer.
Doğru bir avukatın elinde bayağı ter döker.
Et je me suis réveillée toute trempée.
Uyandığımda her yanım ter içindeydi.
Je vois pas non plus de sueur sur ton front.
Senin alnında da ter göremiyorum kardeşim.
Il passe un an et demi à trimer au Moyen-Orient. Il revient blessé au bras et vous vous battez?
Kardeşin bir buçuk yıl Orta Doğu'da ter döküyor kolunda bir kurşunla eve dönüyor ve siz kavga ediyorsunuz?
On ne vivait ni dans la terre, ni dans la poussière. Mais regarde cette main.
Hergün gösterişli kıyafetler giyiyorduk ve ne toz, ne de ter vardı.
Tu es en nage. Je vais te retirer ça!
Ve sen çok pis ter kokuyorsun ama bu kokuyu üstünden çıkartacağım.
Je transpirais des paupières.
Gözlerimden ter akıyordu.
Tu es trempé! Tu es glacé.
Tanrım, ter içindesin ve donuyorsun.
Tendu comme un ressort! II sue du cul!
Fiyatı yükselmiş, kıçından ter akıyor.
Tu es en sueur!
Ter içindesin.
Je travaille dur dans cette usine puante toute la journée.
O cehennem gibi yerde bütün gün kıçımdan ter damlayarak çalışıyorum.
Je supporte déjà pas ma propre sueur.
Ben kendi ter kokuma bile dayanamıyorum.
Sang, sueur et larmes sont mon quotidien
Kan, ter ve gözyaşı Buradaki yaşam savaşı
J'ignorais que ma paume de main pouvait transpirer autant.
Avuç içimin ter üretme kapasitesini hayatımda hiç bu kadar fark etmemiştim.
Pourquoi transpires-tu?
Sen niye ter içindesin?
C'était le fruit de plusieurs années de travail de la sueur et du sang de ton père et de ton grand père.
Orası için baban ve büyük baban kan ve ter... Döküp yıllarca çalışmıştı.
- J'ai foutu le bordel!
- Kıçımdan ter aktı yapana kadar.
Tu travailleras pour des prunes ou tu finiras en prison.
Üç kuruş için ter dökersin ya da hapsi boylarsın.
Si tu peux entendre son coeur battre Et voir sa sueur couler se serait mieux
Onun kalp atışlarını duyacak ve alnındaki ter damlasını görecek kadar yaklaşman en iyisi yani.
Je transpire.
Ay, ter içinde kaldım.
Adrénaline, sueur et sardines!
Ter ve sardalya kokusu.
Et je voudrais n'avoir jamais connu l'odeur de mon père faisant l'amour... avec cette grosse salope de gitane.
Keşke o pis ve şişman çingenle yattıktan sonra babamın üzerindeki tatlı ter kokusunu almasatdım.
- Ne te dévalorise pas.
- Her tarafım ter içinde.
S'il avait une partenaire, cela expliquerait la tache de sueur inhabituellement large que j'ai trouvée sur le drap.
- Pekala. Eğer adamın bir partneri vardıysa bu çarşafta bulduğum olağan dışı ter lekesini açıklar.
Faut dire que la seule chose que les paris sur les sports m'évoque, ce sont des gars qui ne se douchent pas.
Allahtan, benim için spot toto kuponları sadece ter kokan erkekleri hatırlatıyor.
Ça fait très "business" pour un type qui faisait du skate dans une piscine vide.
Bu patron konuşmaları eskiden boş yüzme havuzlarında ter döken birine yakışmıyor.
Regardez. Une substance sur les taches du torse.
Şuna bir bak göğüsteki ter lekelerine yapışan madde..
Et ici, ce ne sont pas des traînées, mais des gouttes.
İlginç. Bunlar ter izi değil, damla.
- C'est pas de la sueur.
Yani ter değil.
Ni sang, ni sueur.
Kan değil, ter değil.
- La sueur abîme ces choses. - Oh...
Ter mahvediyor bu cihazları.
C'est la dernière chose qu'il faut au chevet d'un enfant, un poivrot qui sue et qui gerbe.
Hasta bir çocuğun yatağının başında... ter içinde, kusan, pis bir ayyaşın bulunmaması gerekir.
La voilà, la sueur sur votre front!
Bakın şuna! İşte alnınızda ter var!
La transpiration et la peur!
Ter ve korku!
Il sent la sueur et la peur.
Korku ve ter içinde kalmış.
Je me mets en quatre pour toi.
Bak, burada kıçımdan ter akıyor zaten.
Ses antécédents sont propres.
Onun tıbbi geçmişi de ter temiz.
Je n'avais pas envie de passer les vacances à bosser avec toi.
Çünkü, eve gelip kıçımdan ter çıkana kadar çalışmak istemedim.
T'es tout en sueur!
Kan ter içindesin!
Le laisse pas sortir. Le laisser sortir?
Senin üzerinde ter yokken benim vardı, tamam mı?
- Comme tu as sué.
Tamamen ter olmuşsun!
Puis-je au moins avoir un torchon pour m'en faire un bandeau afin d'éviter que la sueur ne vienne dans mes yeux?
En azından gözüme ter kaçmasın diye kafama bez bağlayabilir miyim?
La plupart sont du sang, de la boue, de la rouille et de la sueur.
- Daha çok kan, çamur, pas ve ter. - Daha çok mu?
Mr Kot-ter!
Bay Kotter! Bay Kotter!
De la sueur.
- Ter mi?