Translate.vc / французский → турецкий / Thomas
Thomas перевод на турецкий
7,199 параллельный перевод
Salut, Thomas.
Merhaba Thomas.
Thomas, viens.
Thomas, gel hadi.
Thomas...
Thomas.
Il tira ses yeux, Thomas.
Gözlerini çıkarmıştı Thomas.
Il ya des millions de personnes là-bas qui souffrent.
Dışarıda acı çeken milyonlarca insan var Thomas.
S'il vous plaît, ne refuse pas, Thomas.
Lütfen onlara karşı koyma Thomas.
Où est Thomas?
Thomas nerede?
- Où est Thomas?
- Thomas nerede?
Vous devez d'abord comprendre, Thomas.
Eskiden sen de bunu anlıyordun Thomas.
- Thomas, jetez-le.
- Thomas, bırak onu.
- Thomas, arrêtez, s'il vous plaît!
Thomas, lütfen dur.
Thomas... vous avez vraiment nous voulons tous morts?
Thomas. Gerçekten hepsinin ölmesini istiyor musun?
Ecoute Thomas.
Onu dinle Thomas.
Nous étions là pour vous suis, Thomas.
Seninleyiz Thomas.
Faites-le, Thomas.
Yap Thomas.
Thomas!
Thomas!
Thomas, allez!
Hadi Thomas! Gidelim buradan!
Thomas, regardez autour.
Evlat, etrafına bir bak.
Écoutez-moi.
Thomas, dinle.
On l'est, Tomas, mais les RSKs ont payé une salope pour me poignarder.
Öyleyiz Thomas. RSK'ler beni bıçaklaması için o kaltağa para verdiler.
Thomas le sait, mais il en a quand même parlé car il comprend une vérité : l'imagination en soit est une forme de courage.
Thomas büyük ihtimalle uydurduğumu biliyor, ama yine de yazdı çünkü büyük gerçeği görüyor hayal gücü cesaretin bir şeklidir.
Drill était l'ami imaginaire de Thomas.
Drill Thomas'ın hayali arkadaşıydı.
Thomas... c'était le plus jeune.
Thomas... he was the younger one.
Et quand je l'ai dit aux garçons, ils étaient si excités, surtout Thomas.
Ve çocuklara bunu söylediğimde heyecanlandılar, özellikle de Thomas.
M. Harcourt, qu'a fait Thomas?
Mr. Harcourt, Thomas ne yaptı?
Thomas, il... il a tué son frère.
Thomas, o,... kardeşini öldürdü.
Thomas et Eliot était parti pour jouer dans les bois par l'étang de Hanger.
Thomas ve Elliot, Hanger Göleti'nin aşağısındaki ağaçlık alanda oynamaya gitmişti.
Quand j'ai trouvé Thomas, il revenait de la forêt comme s'il avait vu un fantôme.
Thomas'ı bulduğumda bir hayalet görmüş gibi ağaçların orada yürüyordu. he came walking out from the trees like he'd seen a ghost.
Qu'est-il arrivé à Thomas?
Ve Thomas'a ne oldu, o...
Savez-vous où nous pourrions trouver Thomas maintenant?
Thomas'ın şu anda nerede olduğuyla ilgili bir fikriniz var mı?
Thomas est là dessus?
Thomas is on this?
Ca doit être Thomas.
Bu da Thomas olmalı.
Sans Thomas, on a rien.
Thomas olmadan elimizde bir şey yok. Without Thomas, we got nothing.
Un moyen de se sentir moins coupable en prenant le nom de son frère, Eliot continue de vivre, et c'est Thomas, le méchant, le coupable qui s'en va.
a way to work out his guilt by taking his brother's name, Eliot lives on, and it's Thomas, the... the bad one, the guilty one that goes away.
Thomas...
Thomas...
Thomas, nous voulons juste te parler.
Thomas, biz sadece seninle konuşmak istiyoruz.
Vous voulez savoir qui je suis, Thomas?
Kim olduğumu mu bilmek istiyorsun, Thomas?
Thomas, Drill te parle encore?
Thomas, Drill hala seninle konuşuyor mu?
Thomas, nous sommes ici car nous voulons aider notre fils.
Thomaz, buradayız çünkü oğlumuza yardım etmek istiyoruz.
Vous devez partir!
- Thomas... - Gitmeniz gerek!
Je ne peux pas...
- Thomas... Sen... - Yapamam...
Je ne veux pas l'entendre à nouveau!
- Thomas... - Onu tekrar duymak istemiyorum.
Tu dois te détendre.
Thomas, rahatlaman gerek.
- Pourquoi pas, Thomas?
- Neden olamaz, Thomas?
Thomas.
Thomas.
Thomas, est-ce que tu m'entends?
Thomas, beni duyabiliyor musun?
Thomas, regarde-moi.
Thomas, bana bak.
Comment tu as fait ça, Thomas?
Nasıl yaptın, Thomas?
- Thomas est mort.
Tomas öldü.
- Thomas...
- Thomas.
Sur Thomas Butts?
- Thomas Butts üzerine mi?